Yerli Mekan -- Mekanın Burası
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Gençlerin Yeni Mekanı Yerli Mekan Herşeyi Bulabilirsiniz
 
AnasayfaAnasayfaGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
En kısa zamanda yeni gelışmelerle karsınızda olacagiz...

 

 NUTUK - Büyük Eser

Aşağa gitmek 
2 posters
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
YazarMesaj
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 6:56 pm

1- Bildirinin birinci maddesinde tasarlanıp kabul olunan sınırın, en az bir istek olmak üzere, elde edilmesi gerektiği ortaklaşa kabul olundu.

Kürtlerin bağımsızlığını gerçekleştirme amacını güder gibi görünerek yapılmakta olan karıştırıcılığın önüne geçmek konusu uygun görüldü. Şimdi yabancıların elinde bulunan bölgelerden, Kilikya�yı, Arabistan ile Türkiye arasında bir tampon devlet meydana getirmek için anayurttan ayırmak istendiği söz konusu edildi. Anadolu�nun en koyu Türk ortamı ve en verimli, zengin bir bölgesi olan bu toprakların hiçbir yolla ayrılmasının kabul edilmeyeceği; Aydın ilinin de aynı kesinlikle ve yeğlikle yurdun bölünmez parçalarından olduğu ilkesi genel olarak kabul edildi.

Trakya konusuna gelince: Burada da, sözde bir bağımsız hükümet ve gerçekte bir sömürge kurmak böylelikle Doğu Trakya�dan da Midyeİnoz çizgisine değin olan bölgeyi bizden ayırmak amacı güdülebileceği düşünüldü. Fakat, Edirne�yi ve Meriç sınırını bir bağımsız İslam hükümetine bağlamak için bile olsa, kesinlikle bırakmamak İlkesi, ortaklaşa uygun görüldü.. Bununla birlikte, bütün bu maddede söz konusu edilen şeyler üzerinde Millet Meclisinin vereceği en son karara elbette uyulacaktır, dendi.

2- Bildirinin dördüncü maddesinde Müslüman olmayan halka, siyasal egemenliğimizi ve toplumsal dengemizi bozacak nitelikte ayrıcalıklar verilmesinin kabul edilmeyeceğini belirten bölüm, önemle görüşüldü. Bu kaydın, bağımsızlığımızı gerçekten sağlamak için, elde edilmesi zorunlu bir istek niteliğinde sayılması ve bundan yapılacak en ufak bir özverinin bağımsızlığımızı kökten sarsacağı ortaya konuldu. Bu dördüncü maddede söz konusu olan, Hıristiyan halka çok ayrıcalıklar vermemek ilkesi, gerçekleştirmemiz gerekli bir amaç olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte, gerek bu konuda, gerekse yaşama hakkımızın savunulması yolundaki başka isteklerimizle ilgili konularda birinci maddenin sonunda olduğu gibi burada da Millet Meclisinin görüşüne ve kararına uyulacağı kaydı konuldu.

3- Bildirinin yedinci maddesine göre bağımsızlığımız tam olarak korunmak koşuluyla, teknik, sınai ve ekonomik ihtiyaçlarımızın nasıl sağlanacağı tartışıldı. Yurdumuza pek çok sermaye dökecek bir devlet bulunursa bunun maliye işlerimiz üzerinde isteyebileceği denetleme hakkının kapsamı kestirilemeyeceğinden, bu konunun, bağımsızlığımızı ve gerçek ulusal çıkarlarımızı zarara sokmayacak yolda, uzmanlarca iyiden iyiye düşünülerek sınırlandırılıp saptanmasından sonra Millet Meclisinde verilecek biçimin kabulü görüşüldü.

4- 11 Eylül 1919 günlü Sıvas Kongresi kararlarının başka maddeleri de Millet Meclisinin onayına sunulmak koşuluyla, genel olarak uygun görüldü.

5- Bundan sonra, Sıvas Kongresinin 4 Eylül 1919 günlü kararlarının örgütler bölümlü ile ilgili 11�nci maddesinde yer alan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyetinin durumu ve bundan sonraki çalışma biçimi ve alanı söz konusu oldu.

Bu maddede, ulusal buyrumu egemen kılacak olan Millet Meclisinin, yasama ve denetle haklarına güven ve serbestlikle sahip olduktan ve bu güven Millet Meclisince belirtildikten sonra, Cemiyetin ne olacağının kongre kararıyla belli edileceği açıklanmıştır. Burada söz konusu olan kongrenin şimdiye değin yapılmış olan Erzurum ve Sıvas Kongreleri gibi dışarda ayrı bir kongre durumunda olması gerekli değildir, dendi.

Cemiyetin izlencesini kabul eden milletvekilleri, Cemiyetin tüzüğünde açıklanmış olan delegeler gibi sayılarak yapacakları özel toplantı, kongre yerine geçebilir.Bundan sonra, Millet Meclisinin İstanbul�da tam güvenlik içinde, serbest olarak görev yapabilmesi gerekir, dendi. Bunun, şimdiki koşullara göre ne ölçüde sağlanabileceği düşünüldü. İstanbul�un yabancılar elinde bulunması dolayısıyla, milletvekillerinin yasama görevlerini gereği gibi yapmalarına durumun pek elverişli olamayacağı düşüncesi belirdi. Yetmiş savaşında Fransızların Bordo�da ve yakın zamanlarda Almanların Vaymar�da yaptıkları gibi, barışın yapılmasına değin, geçici olarak, Millet Meclisinin Anadolu�da, İstanbul Hükümetinin uygun göreceği güvenilir başka bir yerde toplanması uygun görüldü.

Millet Meclisinin toplanmasından sonra güvenlik ve dokunulmazlık derecesi belli olacağından, tam güven görülürse Cemiyet Temsilciler Kurulunun dağıtılarak örgütlerinin çalışma ereğinin, az önce bildirdiğim gibi, kongre yerine geçecek olan özel bir toplantıda kararlaştırılacağı belirtildi.

Milletvekillerinin seçiminde tam serbestlik bulunması gerektiği hükümetçe buyurulmuş olduğundan, seçimler yapılırken Cemiyet Temsilciler Kurulunca karışılmamakta olduğu bildirildi.

Milletvekilleri arasında İttihat ve Terakki üyesi ve orduda kötülüğü görülmüş kimseler bulunursa, bunların milletvekili seçilmesine meydan verilmemek için, Temsilciler Kurulunca uyarma yollu, uygun biçimde birtakım öğütlemelerde bulunulmasının yerinde olacağı da düşünüldü. Temsilciler Kurulunun bu konuda nasıl aracılık yapacağı da ayrıca belirtilip saptandı ve bunu belirten üçüncü bir protokol düzenlendi. (belge: 160)

Gizli sayılıp imzalanmayan dördüncü protokol şu idi:

1- Kimi komutanların askerlikten kovulması ve bir bölüm subayların askeri mahkemeye verilmesi ile ilgili olarak çıkan Padişah buyruklarının ve başkaca buyrukların düzeltilmesi.

2- Malta�ya sürülmüş olanların ilgili mahkemelerimizde yargılanmak üzere, İstanbul�a getirilmeleri yoluna gidilmesi.

3- Kıyım yapmış Ermenilerin de mahkemeye verilmesi (Millet Meclisine bırakılacaktır).

4- İzmir�den düşmanların çekilmesi için İstanbul Hükümetince yeniden protesto yapılması ve gerekirse gizli yönerge ile halka gösteri toplantıları yaptırılması.

5- Jandarma Genel Komutanı, Merkez Komutanı, Polis Müdürü ve Dahiliye Nazırlığı Müsteşarının değiştirilmeleri (Harbiye ve Dahiliye Nazırlıklarınca).

6- İngiliz Muhipler Cemiyetinin (kapı kapı dolaşıp) halka kağıt mühürlettirmelerine engel olmak.

7- Yabancı parasıyla satın alınmış derneklerin çalışmalarına ve bu gibi gazetelerin dokuncalı yayımlarına son verilmesi (özellikle subayların ve görevlilerin bu gibi derneklere girmelerinin kesin olarak yasaklanması).

8- Aydın�daki Ulusal Kuvvetlerin gücünün artırılması ve beslenmelerinin kolaylaştırılması ve sağlanması. (Bu konu Harbiye Nazırlığınca düzenlenir. Donanma cemiyetinin 400.000 lirasından gereği kadarı hükümetçe bu işe ayrılabilir.)

9- Ulusal eylemlere katılmış görevlilerin, her yerde yatışma ve tam güvenlik sağlanıncaya değin yerlerinden kaldırılmamaları ve ulusal amaçlara karşı gelmelerinden dolayı, ulusça işten el çektirilmiş görevlilerin yeni görevlere atanmalarından önce, bu konuda özel olarak görüş alışverişi yapılması.

10- Batı Trakya göçmenleri ile ilgili ulaştırma işlerinin sağlanması.

11- Acemi Sadun Paşa ile buyruğu altında bulunan kişilerin uygun bir yolla geçimlerinin sağlanması.

İmzasız beşinci protokol da, konferansına gidebilecek kişilerin adlarını gösteriyordu. Böyle olmak1a birlikte hükümet bu konuda, ilkelere uymak koşuluyla, serbest bulunacaktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 6:57 pm

Delegeler

Tevfik Paşa Hazretleri Başkan

Ahmet İzzet Paşa Hazretleri Askeri Delege

Hariciye Nazırı Siyasal Delege

Reşat Hikmet Bey Siyasal Delege

Uzmanlar Kurulu

Hamit Bey Maliye

Albay İsmet Bey Askeri

Reşit Bey Siyasal İşler

Mühendis Muhtar Bey Bayındırlık İşleri

Albay Ali Rıza Bey Deniz Albayı

Refet Bey İstatistik

Emiri Efendi Tarih

Münir Bey Hukuk Danışmanı

Uzman bir kişi Ticaret İşleri

Uzman bir kişi Çeşitli mezheplerin ayrıcalıklarını bilen Yazı Kurulu

Reşit Saffet Bey Maliye Eski Özel Kalem Müdürü

Şevket Bey

Salih Bey

Orhan Bey

Hüseyin Bey Robert Kolej Türkçe Öğretmeni



Baylar, bu görüşmelerimizin tutanakları arasında en önemli noktanın, Millet Meclisinin toplantı yeri ile ilgili olduğu, yüksek dikkatinizi çekmiştir sanırım.

Meclisin, İstanbul�da toplanmasının doğru olmadığı konusundaki eski düşünce ve görüşümüzü Salih Paşa�ya kabul ettirdik ve onaylattık. Ancak, Paşa, kişisel olarak bu görüşe katılmakla birlikte, bu katılmanın kişisel olduğu şimdiden bütün hükümet adına söz veremeyecek çekimserliğini de ileri sürmüştü. Kendisi, hükümet üyelerini inandırmak ve bu düşünceye katılmalarını sağlamak için elinden geleni yapacağına söz vermiş ve başaramazsa hükümetten çekilmekten başka yapacak bir şey olmadığını bildirmişti.

Salih Paşa, bu konuda başarı sağlayamamıştır.

Millet Meclisinin toplanacağı yer konusuna yeniden dönmek üzere, Amasya görüşmeleri ile ilgili sözlerime son veriyorum.



SIVASTA BANA KARŞI YAPILAN BİR GİRİŞİM: ŞEYH RECEP OLAYI



Yalnız baylar, biz Amasya�ya gelmek üzere Sıvas�tan ayrılır ayrılmaz, Sıvas�ta pek de hoşa gitmeyen bir olay geçmiştir. Bu olay üzerine kısaca bilgi vereyim:

Amasya�ya vardığımızda, İtilaf ve Hürriyetçilerin, yabancılarla ortaklaşa birtakım hayınca işlere giriştiklerine ilişkin bilgiler almıştık. Bunu hemen ilgililere genelge ile bildirmiştim. Sıvas�ta da, Padişaha, beni kötüleyen teller çekilmek gibi bir girişim olduğunu haber aldım; ama inanmadım. ��Elbette Temsilciler Kurulu arkadaşlarımızın ve karargahımızda bulunan kişilerin, Valinin ve başkalarının dikkati buna engeldir.� dedim.

Oysa, Şeyh Recep ile arkadaşlarından Ahmet Kemal ve Celal adındaki kişiler, bir gece telgrafhanede, kendilerinden olan bir telgrafçı aracılığı ile istedikleri telleri çekmişler...

Gerçekten, Amasya telgrafhanesinden Salih Paşa�ya gelen şu telyazısını getirdiler:

16613 Y.

82

Sıvas 18 Ekim 1919

Bahriye Nazırı Salih Paşa Hazretlerine

Padişah Yaveri Naci Beyefendi Hazretlerine



Aylardan beri yurdumuzda olup bitenleri anlamak ve işin içyüzünü öğrenmek üzere yorgunluğa katlanıp il merkezine buyurmanızı yurdun ve ulusun yararı adına diler ve makine başına gelmenizi, yurt ve ulus adına büyük bağlılıklarımızla yalvarırız.

Sıvaslı Şemsettin oğullarından Recep Kamil

Bilginlerden, ileri gelenlerden, tüccar ve esnaftan yüz altmış mühür taşımaktadır.

Zaralıoğlu Celal İlyasoğlu Ahmet Kemal



Bana da 19 Ekim 1919 günlü şu telyazı geldi:



Amasya�da Mustafa Kemal Paşa�ya

Halkımız, Padişahın ve hükümetin düşüncelerini Salih Paşa�nın kendisinden ya da güvenilir bir ağızdan işitmedikçe, aradaki anlaşmazlığa çözülmüş gözüyle bakamayacaktır. Bundan dolayı, iki yoldan birini seçmek zorunda olduğumuzu bilginize sunarız.

İlyasoğlu Zaralıoğlu Sıvaslı Şemsettin oğullarından

Ahmet Kemal Celal Recep Kamil





Baylar, biz, bütün yurdu uyarmak ve aydınlatmak için uğraşıyoruz. Ama, düşmanlarımız da, bize karşı her yerde, üstelik kendi bulunduğumuz ve her bakımdan egemen olduğumuz Sıvas kentinde bile, kötülüklerini yaptırabilecek alçak aracılar bulabiliyorlar.

Bütün uyarmalarımıza ve anımsatmalarımıza karşı, biz ayrılır ayrılmaz, Sıvas�taki ilgili kişilerin görülen dalgınlığı, her yerde ne denli ilgisizlikler ve göz yummalar olduğuna çok güzel bir örnektir.

19 Ekim günü Sıvas�taki arkadaşlar, Temsilciler Kurulu imzasıyla şu teli çekiyor1ardı:



Amasya�da Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

Şeyh Recep ve arkadaşlarının size çekilmek üzere telgrafhaneye şimdi verdikleri telyazısı örneği, olduğu gibi, aşağıda bilgilerinize sunuldu:

Bu konuda Topçu Binbaşısı Kemal Bey ayrıca soruşturma yapmaktadır.



Bu tele, aldığımı bildirdiğim, telyazısının örneğini ekliyorlar.

Sıvas Telgraf Başmüdürü de, gene o gün, şu bilgiyi veriyor:



Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

Sıvaslı Şemsettin oğullarından Recep, İlyasoğlu Ahmet Kemal ve Zaralıoğlu Celal imzalarıyla çekilen teller, sunuyorum. Bu teller, gece getirilmiş ve görevlilerimiz korkutularak çektirilmiştir. Herkesin, özel yöntemine u***** tel çekmeye hakkı vardır. Ancak makine odasına rasgelenin girmesinin yasak olduğu şöyle dursun, görevlilerin korkutulması gibi hükümet onurunu kırıcı eylemlere yeltenmek, doğrusu, yasaya karşı gelme niteliğindedir. Durumu yüksek valiliğe bildirdim ve yurtta düzeni sağlamak için çalışmakta olan yüksek kişiliğinize de durumu bildiriyorum. Saygılarımın kabul buyurulmasını çok rica ederim.

19 Ekim 1919

Başmüdür

Lütfi

İstanbul Merkez Şefi Bey�e:

Halkın dileklerini bildiren ve yurdun ve ulusun esenliği adına Padişaha sunulması rica olunan telyazılarımızı tutan, din ve devlet hayınıdır. Sonunda kan dökülmesine yol açacaktır. Padişaha duyurmak için kararımız kesindir. Yanıt bekliyoruz.



Padişahlık Özel Kalem Başyazmanlığına:

��Yüksek aracılığınızla sunulan dilekçemizin yanıtını yurdun ve ulusun esenliği adına makine başında bekliyoruz.

Padişahlık Özel Kalem Başyazmanlığı Aracılığı ile

Halife Hazretlerine:

İlimiz olan Sıvas�ta, Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti adıyla kurulan Kongre Kurulu Başkanı Mustafa Kemal Paşa, yanında sizin güven kağıdınız olduğu söylentisini ya*****, kötülüklerini örtmek isteyen küçük bir toplulukla birlikte, ulusal buyrumu temsil ediyorlarmış gibi davranıyorlar. Oysa, şanlı Halifemiz ve sevgili Padişahımıza her bakımdan saygılı ve tam bağlı olmamız, din buyruğudur. Bahriye Nazırı Salih Paşa ile Padişahın Başyaveri Naci Beyefendi�nin Amasya�ya gönderildiklerini haber aldık. Kendileriyle görüşüp halk arasında doğan coşkuyu yatıştırmak için bilginler, ileri gelenler ve tüccardan iki yüzü aşkın imza ile çektiğimiz çağrı telimize karşılık alamadık. Kamuoyunun ne durumda olduğu kendilerinin yakından görmeleri için Sıvas�a değin gönderilmelerini bütün bağlılığımızla ve çok ivedi olarak yalvarırız. Bu yolda buyruk, Padişahımız Efendimiz Hazretlerinindir.



Baylar, düşmanlar, Şeyh Recep�e gerçekten önemli bir rol yaptırmış bulunuyorlardı. Sırası gelince bilginize sunacağım belgelerden, Sait Molla�nın Rahip Fru�ya yazdığı 24 Ekim günlü bir mektubunda Molla, Papaz�a:

�Sıvas olayını nasıl buldunuz? Biraz düzensiz; ama yavaş yavaş düzelecek.� diyordu.

Bütün ulusun birlik ve dayanışmasından ve ulusal örgütlerin yurdun her köşesine yayıldığından söz eden, ulusun ortak dileğine u***** ulusal ve askeri örgütlere dayanarak hükümeti düşüren; yeni hükümetle karşı karşıya geçen, bir kurulun başkanını kötülemek üzere tam yeni hükümetin delegesi ile görüşmeye girişeceği bir sırada ve bu amaçla Sıvas�tan çıktığının ertesi günü bütün Sıvas halkı adına ayaklanmayı gösterir bir telyazısının, telgrafhane korkutularak çektirilebilmesi kuşkusuz anlamlı idi.

Böyle bir kurulu kendi bulunduğu Sıvas�taki halk kötüleyince, bütün ulusun da böyle duyup düşünmeyeceğini tanıtlamak gerçekten güçtür. Öyleyse, temsil niteliği böyle olan bir kurulun ve başkanının dayandığı gücün de çürük olacağına inanmak neden doğru olmasın?

Sıvas�tan yükseltilen bu sesin, düşmanlar için ne denli güçlü ve önemli olduğu kolaylıkla anlaşılır.

Baylar, Salih Paşa�ya gelen telyazısının, Amasya�ya geldiğinde kendisine verdirdim. Ama; Şeyh Recep ve arkadaşlarının hükümetçe cezalandırılmasını istedim. Sıvas�taki Temciler Kurulu üyelerine de telgraf başında, 19 Ekimde şunları sordum:

1- Şeyh Recep, Ahmet Kemal ve Celal Padişahın Özel Kalemine çekilen telyazısını gördünüz mü?

2- Telgrafhanede nöbetçi subayı yok mu?

3- Hepiniz orada bulunduğunuz halde böyle bir küstahlık nasıl olabilir? Hem de bu delilerin girişimleri hepinizce biliniyor. Salih Paşa�ya ve Naci Bey�e çekilmek üzere üç imza ile telyazısı hazırladıklarını biz buradan işitmiştik. Sizin bundan haberiniz yok mu?

4- Yabancılarla birlikte İtilaf ve Hürriyetçilerin birtakım hayınca işlere giriştiklerine ilişkin dün genelge ile yapılan bildirim alınmadı mı?

5- Baskı yapılan ve korkutulan telgraf görevlilerinin hemen gerekenlere, Vali Paşa�ya ve başka ilgililere haber vermemelerinin ve nöbetçi subayının bu işte aymazlık göstermesinin nedeni nedir?

6- Başmüdür Bey�in bildirmesi üzerine alınan önlemler nelerdir?

Mustafa Kemal
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 6:57 pm

Valiliğin, bu işi askerlere bıraktığının anlaşılması üzerine, Kolordu Kurmay Başkam Zeki Bey�e de şunu yazdım:

Söz konusu olan işe karışmış bulunanların tutuklanıp cezalandırılmaları için valilikçe, buyruğu altındaki kuvvetler kullanılmış ya da bunlar yetmemiş de onun için mi iş Kolorduya bırakılıyor? Yoksa bu küstahça davranışlara karşı bile valilikçe önlem almakla duraksanıyor mu? Bunlar anlaşıldıktan sonra sorunun çözümlenmesi daha kolay ve kökten olur.

Mustafa Kemal

Daha sonra, Sıvas�ta bulunanlara şu buyruğu verdim:

1-Telgrafhane tam kontrol altına alınacaktır. Bir subay komutasında bir manga asker yerleştirilecektir. Bu kez olduğu gibi, telgrafhaneye girerek ve görevlilere baskı yaparak, ulusal birliğe karşı kafaları karıştırıcı ve güvenliği boğucu girişimlerde bulunacak hayınlar kesin olarak engellenecektir. Bu gibi güvenliği bozucu davranışlarda, yasa sınırını aşan ve askere saldıranlara karşı hiç duraksamadan, her nerede olursa olsun, silah kullanılacaktır.

2- Küstahça eylemlere yeltenenleri yola getirme bakımından, Kurmay Başkanının ileri sürdüğü nedenlerden dolayı kaçmalarına meydan verilmeksizin hemen gereği yapılacak ve sonucu bir iki saata değin bildirilecektir. Ancak, bu konuda karar vermek için, orada bulunan görevli kişilerden hiçbirinin işe el koymayıp bize sormaya kalkışmaları gerçekten üzüntü ile karşılanmıştır. Gerekli kararı, bir taburu Sıvas�ta bulunan Beşinci Tümen Komutanı Cemil Cahit Bey, tabur komutanına bildirmiştir. Orada bu kararın ivedilikle uygulanması, hiç olmazsa, aracılık edilmesi rica olunur.

3- Sıvas�ta düzeni sağlamak için uyanık olarak bütün ilgililerce kesin ve sert önlemler alınması gerektiğini bilgilerinize sunarım.

Mustafa Kemal

Özel olarak Osman Tufan ve Recep Zühtü Beylere şu yönergeyi verdim:

Ulusal eylemlere karşı küstahlık edenler için yapılacak işlerin, gerekenlere bildirilmiştir. Durumu izleyerek eksiksiz uygulanıp uygulanmadığını bildirmenizi ve savsaklama görülürse, işe kendiniz el ko***** bilinen kişileri tutuklamanızı ve yardakçılarını susturmanızı isterim. Bu yolda gerekirse, her kimse karşı olursa olsun, gereğini yapmakta duraksamaya yer yoktur.

Mustafa Kemal



20 Ekimde Vali Reşit Paşa, uzun uzadıya olayı anlattıktan sonra: �Olay genişleyebilecek iken önüne geçilmiş ve yapılan çabuk ve sert işlemlerden dolayı, buna benzer olayların artık çıkmayacağının anlaşılmış�� olduğunu yazıyordu. (belge: 161)

Baylar, İstanbul Hükümetinin Şeyh Recep ile arkadaşlarını cezalandırmış olduğunu doğal olarak düşünmediniz. ��Sıvaslı Şemsettin oğullarından�� diye imza atan bu uyuşuk ve aşağılık Şeyhin, bundan sonra da düşman oyuncağı olarak işleyeceği kötülüklere rastlayacağız.





ADAPAZARI DOLAYLARINDA KIŞKIRTMALAR

Baylar, daha Amasya�da iken, karşılaştığımız durum, yalnız Şeyh Recep ile kalmadı. Adapazarı dolaylarında da buna benzer bir olay çıktı. İzin verirseniz bunu da kısaca bilginize sunayım.

Adapazarı ilçesinin Akyazı yörelerinde türeyen Talostan Bey, İstanbul�dan para ve yönerge verilerek gönderilen ve süvari olacaklara 30 lira, piyade yazı1acaklara 15 lira aylık verileceğini söyleyen Bekir Bey ve Sapanca�nın Avçar Köyünden Beslan adında bir tahsildar birleşiyorlar. Bu adamlar başlarına topladıkları atlı, yaya birtakım kimselerle Adapazarı kasabasını basmaya karar veriyorlar.

Tahir Bey adındaki Adapazarı Kaymakamı bunu haber alıyor. Tahir Bey, İzmit�ten gönderilen bir binbaşıyı ve bulduğu yirmi beş kadar atlıyı alarak kasabayı basmaya gelenlere karşı yola çıkar. Lütfiye denilen bir köyde karşılaşırlar. Bu derme çatma kalabalığı ne yapmak istedikleri sorulmuş... Verdikleri yanıt şu imiş: ��Padişah Hazretlerinin sağ olup olmadığını ve yüksek Halifelik makamında oturup oturmadığını öğrenmek için Adapazarı�na makine başına gelmek istiyoruz. Mustafa Kemal Paşa�nın padişah olmasını kabul edemeyiz.��

Tahir Bey�in, makine başında, İzmit Mutasarrıfına verdiği bilgide: ��Adı geçenlerin İstanbul�da önemlice kişilerle ilişkileri olduğundan ve Padişahın bile bu yaptıklarından haberli bulunduğunu söylediklerinden�� söz ediliyordu. Resmi olarak verilen bilgide Bekir�in, toplanan kimselere: ��Bu iş için İstanbul�ca bir hafta süre verdiler. Beş gün geçti. iki günümüz kaldı. İşi çabuklaştıralım.� diye söylediği de bildiriliyordu. (belge: 162)

İzmit�teki Tümen Komutanı, Adapazarı üzerine bir birlik gönderecekti. Ali Fuat Paşa da Düzce üzerine biraz kuvvet gönderecekti.

23 Ekim günü İzmit�te Tümen Komutanına, Bekir�i İtilaf ve Hürriyetçilerle yabancı düşmanların gönderdikleri ve karıştırıcı davranışlarının yasaklanması gerektiği bildirildi.

Adapazarı Kaymakamı Tahir Bey�e de, 23 Ekimde doğrudan doğruya "Bekir ve arkadaşları için sert ve çabuk önlemler alınmasında hiç duraksama gösterilmeyerek

yaptıkları dokuncalı işlere son verilmesini ve sonucunun bildirilmesini" buyurdum. (belge: 163)

Baylar, 23 Ekim günlü bir kapalı telle, adı geçen Bekir ve yardakçılarının yaptıkları işler ve kimlikleri üzerine elde ettiğimiz bilgiyi Harbiye Nazırı Cemal Paşa�ya bildirdik ve: "İstanbul Hükümetince bu gibi karıştırıcı işlere ve davranışlara karşı, zamanında etkin önlem1er alınmaz da, işin ucu ulusal örgütlere dokunursa en sert önlemlere girişmek zorunda kalacağımızı bilginize sunarız." dedik. (belge:164)

İzmit�ten giden ve orada gücü artırılan ulusal ve askeri bir birlik, önemli sayıda toplanmış ve toplanmakta olan kötü kişileri dağıtmış, tahsildar Beslan ve kardeşi Hasan Çavuş�u yakalamış. Asıl, yönerge ve para ile bir hafta önce İstanbul�dan gelmiş olan Bekir, kaçmış. Bu Bekir, subaylıktan kovulmuştur ve Manyaslıdır. (belge: 165,l66) Bundan sonra, vermek zorunda kaldığımız buyruklarla, İzmit�te kışkırtıcı ve düzenci olanlardan, "İngiliz İbrahim�� denmekle tanınmış biri ve başka birtakımları için kovuşturma başladı. (belge: 167, 168)

"İlgililerce yerinde alınan önlemler sonunda, Bekir�in girişiminin etkisiz kaldığını ve kaçtığını; gene İstanbul�a dönerek yeniden hayınca girişimlerde bulunmasının çok olası görüldüğünü; kendisi için özel kovuşturma yapılmasını" Amasya�dan 26 Ekim 1919 günü Harbiye Nazırı Cemal Paşa�ya yazdım. (belge: 169)

27 Ekim 1919�da Bolu Mutasarrıfı Haydar Bey�den gelen telde: "Bekir�in, yanında iki subay, kırk silahlı adam olduğu halde Abaza köylerinde halkı, İstanbul Hükümeti adına ulusal eyleme karşı kışkırttığı ve birçok para harcadığı; Nazırlığa bu konuda yazılan yazıların dikkate alınmadığı" bildiriliyordu. (belge:170)

Baylar, bu gibi işlerde hükümeti uyarmak ve görevini yapmaya çağırmaktan başka bir şey olmayan başvurularımız, kuşkusuz hükümetin işine karışma gibi anlaşılmaz

sanırım.

İstanbul�da hükümetin gözü önünde yapılan ve iç ve dış düşmanlarla Padişahın bildikleri ve uygun buldukları kuşku götürmeyen girişimlerin başarıya ulaşacağı dakikaya değin beklemek ve: "kuşkusuz hükümet önlem alır , engel olur�� diye her şeye böncesine boyun eğmek doğru olamazdı.

Baylar, Amasya�da görüşmeye başladığımız 20 Ekim gününde gelen bilgilerin özeti şu idi: İstanbul�da, Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Askeri Nigehban Cemiyeti ve Muhipler Cemiyeti bir birlik kurdular. Bu birlik ve Ali Kemal, Sait Molla gibi kişiler, Müslüman olmayan halkı durmadan Ulusal Kuvvetlere karşı kışkırtmaya başladılar. Rum ve Ermeni Patrikleri, Ulusal Kuvvetleri kötülemek için İtilaf devletleri temsilcilerine başvurdular. Ermeni Patriği Zaven Efendi, Neologos gazetesinde yayımladığı bir mektupla son ulusal eylemler yüzünden Ermenilerin göç etmekte olduklarını ilan etti.

Asılan Kazım�ın kardeşi Hikmet adında biri, İstanbul�dan aldığı yönerge ile Adapazarı yakınlarında başına birtakım silahlı adamlar toplamaya başladı. Bu Hikmet adına, önemli bir belgede de rastlayacağız. Adapazarı yakınında, Değirmendere�de de para ile adam toplanmaya başlandı. Çete olarak toplananların, Geyve hükümet konağını basmaya karar verdikleri haber alındı. Karacabey�de de buna benzer ufak tefek eylemler görüldü. Bursa�da, Gümülcineli İsmail�in kurduğu çetelerin Ulusal Kuvvetlere karşı kıpırtıları sezilmeye başlandı. Nigehbancılardan tutuklu bulunanların bir günde hepsi cezaevinden çıkarıldı.

Düşmanlarımızın, Ulusal Kuvvetlere karşı kurdukları çetelerin çalışmalara başlaması, karşı birliğin açıktan açığa eyleme geçişi, İstanbul Polis Müdürünün engelleyici çalışmaları, Ali Rıza Paşa Hükümetinin tutumuna aykırı davranışta nazırların varlığı, ulusal örgütlerimizin kimi merkezlerini, özellikle İstanbul merkezimizi umutsuzluğa düşürmeye başladı. (belge: 171, 172)

Hükümetin, genel olarak bir amacı ve kararı olduğunu gösterecek davranışta bulunamaması ve yalnız Dahiliye Nazırı Şerif Paşa�nın olumsuz ve hızlı çalışmalarını uygun bulur gibi davranması, gerçekten düşünülecek ve kaygı duyulacak bir görünüşte idi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 6:58 pm

Nutuk 1(12.ci bolum)



İSTANBUL�DA ULUSAL KUVVETLERE KARŞI KIŞKIRTMALAR

Bu konuda ilk tepkiyi gösteren Ankara oldu. Ankara Vali Vekili Yahya Galip Bey�in Sıvas�a çektiği 15 Ekim 1919 günlü bir kapalı telini, rahmetli Hayati Bey�in imzasıyla gelen başka bir kapalı tel içinde 22 Ekimde Amasya�da aldım. O tel şudur:

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

Paşa Hazretleri, biz yazgımızı ne böyle ulusun yazgısını bilmeyen bir hükümete ve ne de gelişigüzel gönderilecek valilere bırakamayız. Birçok kez yüksek kişiliğinizin bilgisine sunduğumuz düşünceler dikkate alınmadığı için İstanbul Hükümeti, Ferit Paşa Hükümetinin atayıp da gönderemediği Bitlis eski Valisi Ziya Paşa�yı buraya ve görev yaş**ı boyunca, hiçbir varlık gösterememiş olan Suphi Bey�i de Konya�ya vali ata***** ilk adımını atmaya başladı. İşte bu gibi düşüncelere dayanarak, Millet Meclisi kurulmadan önce hiçbir göreve dışardan hiç kimsenin getirilmemesini geçende rica etmiştik. İstanbul Hükümetinin buraya yeniden vali göndermeye kalkıştığına bakılırsa, buradaki ulusal eylemlerin söndürülmesi isteniyor, demektir. Nasıl siz askerlikten çekilerek halktan bir kişi gibi çalışmaya karar verdinizse, ben de bu görevden çekilerek sizin yaptığınız gibi ulusal ödevimi yapmaya karar verdim. Vali gelinceye değin vekilliği kime vereceğimi bildirmek iyiliğinde bulununuz efendim. 15 Ekim 1919

Ankara Vali Vekili

Yahya Galip

Bir gün sonrada 23 Ekimde Cemal Paşa�nın, 21 Ekim günlü şu telyazısını aldım:

Sayı

419 Kadıköy, 21 .10. 1919

Amasya�da Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

Ankara�daki Belediye Başkanı ve Müftü Efendi, dışardan gelecek valiyi kabul etmeyeceklerini, Ankara�ya Ankara�dan vali atanması gerektiğini kendi yetkilerine dayanarak ileri sürüyorlar. Böylece her yandan ayrı ayrı istekler ileri sürülmesi, hükümeti güç duruma sokmaktadır. Kötücüller ve başka azınlıklar bu gibi olayları türlü türlü yorumluyor.....

Hükümete yardım için verilen söz gereğince bu gibi olayların önlenmesini rica ederim. Atanması Padişahça onaylanan valinin yola çıkması gerekeceğini doğal kabul buyurursunuz.

Harbiye Nazırı

Cemal

Gerçekten, başta Müftü Efendi olduğu halde (şimdi Diyanet İşleri Başkanı bulunan sayın Rifat Efendi Hazretleri idi) Ankaralılar, protesto niteliğinde olarak İstanbul Hükümetine başvurmuşlardı.

Ankara�yı yatıştırarak, hükümet erkini kırmamak için, telgraf başında birçok öğütlemelerde bulundum. Fakat, Ankara�nın haklı olduğunu kabul etmemek elde değildi. Sonunda, Cemal Paşa aracılığı ile hükümete yazdığım telyazısından söz ederek, alınacak karşılığa değin durumun iyi idare edilmesini Ankara�da Kolordu Komutanı vekili Mahmut Bey�e yazdım.

Burada, yeri gelmişken bir gerçeği bilginize sunmak uygun olur. Biz, Temsilciler Kurulu, hükümetin durumunu ve içyüzünü pek güzel anlamıştık. Hükümet üyelerinden

kimilerinin hükümete girmekten pişman olduklarını ve bu gibilerin çekilmek için nedensi aradıklarını da anlıyorduk. Bundan başka, iç ve dış düşmanların ve Padişahın, birlik olarak, Ali Rıza Paşa Hükümeti yerine kendi görüşlerini açıktan açığa ve çabucak uygulayacak başka bir hükümeti iş başına getirmeye kararlı bulunduklarını da bilmiyor değildik. Bunun için de, Ali Rıza Paşa Hükümetini kötülerin en yeğnisi buluyorduk. Bir de, Ferit Paşa�nın düşmesinden sonra yeni hükümetle anlaşmak için geçen dört beş gün içinde kimi kişilerin, elden geldiğince çabuk uyuşmamız yolunda yaptıkları öğütlemeler de önemsenecek anlamı ve nitelikte idi. Bundan dolayı, amaca güvenle ulaşıncaya değin, gerekirse biraz da özveride bulunmak zorunluğunu duyuyorduk.

Mahmut Bey�e yazdığım kapalı telde bunlar da sezdirilmişti. (belge: 173)

Cemal Paşa�ya verdiğim karşılığı olduğu gibi bilginize sunacağım:

Şifre

Özeldir .

İvedidir.

Amasya, 24.10.1919

Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine

Y: 21.10.1919 gün ve 419 sayılı kapalı tele:

Ankara�dan, Vali için çekilen telin ve ileri sürülen dileğin, aşağıdaki nedenlerden doğduğu anlaşılmıştır.

Şöyle ki: İstanbul�dan alınan güvenilir haberlerde İngilizler ile İngiliz Muhipler Cemiyeti, İtilaf ve Hürriyet ve Nigehbancıların Hıristiyan azınlıklarla, işbirliği yaptıkları ve Anadolu�ya birçok bozguncular göndererek, ulusal örgütleri bozmaya ve İstanbul Hükümetini düşürmeye giriştikleri; bu karıştırıcı kişilerin Adapazarı ve Bursa�dan yola çıktıkları bildirildiği gibi, Adapazarı�nda da son günlerde birtakım eylemler görülmesi kaygı doğurmuştur. Konya�ya gönderilen Vali Suphi Bey�in, İngiliz Muhipler Cemiyeti İstanbul Yönetim Kurulu üyelerinden olduğunu Konya�da Refet Bey�e söylemiş bulunduğunun yayılmış bulunması, uyanan kuşkuyu artırmıştır. Ankara Valiliğine atanan Ziya Paşa�nın tutumu ve doğruluğu üzerine bir şey denemezse de, kendisinin iş başarma gücü ve yeterliği kuşkulu görüldüğünden, Ankara ili gibi ulusal örgütlerin ve eylemlerin en önemli merkezlerinden biri olan yerde daha durum aydınlanıp dirlik ve tam güven sağlanmadan, buradaki önemli işlerin başına hiç denenmemiş, yetersiz bir valinin atanması duraksamalara neden olmuştur. Ankara�da bulunan Vali Vekili ve Komutan ve Temsilciler Kurulu arasında yapılan yazışmalarda, şimdiki hükümetin, nasıl olursa olsun, buyruklarına ve yürütümüne uymak gerektiği üzerinde durulmuş ve o yolda iş yapılmış ise de; doğrudan doğruya halk, sezdikleri tehlikeye karşı verilen inancayı yetersiz görerek, tam güven sağlanıncaya değin, ulusal isteklere uygun iş gördüğü denenmiş bulunan Vali Vekilinin görevinde bırakılmasını gerekli sayıp doğrudan doğruya hükümete başvurmuşlardır. Son bildiriminiz üzerine Ankara, da gerekenlerle yeniden görüşüldü; sakıncaları olsa, bile, hükümet erkini kırmamak için, Ziya Paşa�nın iyi karşılanmasını sağlamaya çalıştık. Ancak, tehlikelerden ve geçmekte olan karıştırıcı olaylardan çok korkmuş bulunan halkı inandıramadık.

Dahiliye Nazırı Paşa Hazretlerinin, içinde bulunduğumuz durumun inceliğini ve önemini düşmanlarımızın da ne denli hileli ve sıkı çalışmakta olduklarını anlamış bulunduğu kuşku götürmez; Ancak, nazırlık görevine yeni başladıklarından çalıştırılmaya değer görevlileri, daha tanıyamamış olacakları da bir gerçektir. Üstelik, Adil Bey�in de müsteşarlığını yapmış olan Keşfi Bey�in şimdi gene müsteşarlık görevinde bulunduğu göz önüne alınınca, özellikle büyük görevlilerin atanmasında ne ölçüde sağgörüye uygun iş yapılacağı meydana çıkar. Bundan dolayı, Ziya Paşa�nın şimdilik gönderilmemesinin sağ1anmasına aracı olmanızı ve sonucunun bildirilmesini çok rica ederim.

Mustafa Kemal
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 6:59 pm

Baylar, Ali Fuat Paşa, 28 Ekim 1919 günlü bir kapalı teli ile İstanbul�daki örgütümüzden benim adıma gelen bir teli bildirdi. Bu telde verilen bilgiler önemli idi.

Çerkez Bekir�in çıkardığı, bilinen olay, Adapazarı ve çevresinde Ulusal Kuvvetlere karşı ayaklanma başlangıcı sayılmış. Bundan ne yolda yararlanılacağını görüşmek üzere Padişah, Ferit Paşa, Adil Bey ve Sait Molla ile Ali Kemal Bey�den meydana gelen bir kurul, birtakım tasarlamalarda bulunmuşlar.

Bu telyazısında, yukarda adı geçen Hikmet üzerine de bilgi veriliyordu. Bu Hikmet, iki ay önce Amasya�dan Adapazarı�na gelmiş. O çevrede öteden beri kendisine ve ailesine karşı olanların ulusal örgüte girdiklerini anlamış. Hikmet Bey, Amasya�dan geldiğini ve beni tanıdığını, ulusal örgüt kurma yetkisinin ancak kendisine verilmiş olduğunu ileri sürerek, Sıvas�la haberleşmeye girişmek istemiş. Karşı taraf engel olmuş. Hikmet, karşıt örgüt kurmuş. Bunu sezen Sait Molla, Hikmet�i elde edecek yolu bulmuş. Kendisini Hıristiyanlara karşı bir ayaklanmaya kışkırtmış.

Baylar, Hikmet üzerine ve düşmanlarımızın Hıristiyanlara karşı kurdukları düzenler üzerine verdiğim bilgi, daha sonra dokunacağımız birtakım durumların kolaylıkla anlaşılmasına yarayacağından gereksiz sayılmamasını rica ederim. (belge: 174, 175)

Baylar, bu bilgiler üzerine Cemal Paşa�ya çektiğim teli, olduğu gibi görmenizi isterim:

Şifre Sıvas, 31.10.1919



Harbiye Nazırı Cemal paşa Hazretlerine

Adapazarı dolaylarında hükümete ve ulusal örgütlere karşı meydana gelen olayı biliyorsunuz. Bu olay, ulusal birliğin dayancı ve yüce hükümetin kesin ve yerinde önlemleri ile bastırılmış ise de daha oralarda bozgunculuk tohumu vardır .Ulusun birliği karşısında, büsbütün ortadan kalkacağına kuşku yoktur. Ancak, bu bozgunculuk olaylarını Damat Ferit Paşa, eski Dahiliye Nazırı Adil ve daha önceki Dahiliye Nazırı Ali Kemal Beylerle Sait Molla�nın kışkırttıkları ve düzenledikleri anlaşılmıştır. Adları bildirilen bu kişiler, kendi vatan hayınlıklarından başka, çok büyük ve tehlikeli bir yanlış iş daha yapmışlardır. O da bu hayınca işlerinden sanki yüce Padişahımızın da bilgisi olduğu söylentisini yaymak gibi bir büyük alçaklıktır. Sayın hükümet üyelerinden tam bir yürek temizliği ile rica ederiz. Zamanında durumu, uygun bir yolla yüce Padişaha bildirsinler. Ulusun ve örgütlerinin bu gibi uydurma ve yalan sözlere önem vermeyeceği açık bir gerçektir. Bozguncuların, yalanlarla ulusal birliği bozmak istedikleri ileri sürülerek, olayın geçtiği yerlerde söylentilerin hükümetçe resmi olarak yalanlanmasını; böylece her türlü yanlış anlaşılmanın ortadan kaldırılmasını ve bu dokuncalı kişiler üzerinde gereken inceleme yapılarak yasa yoluyla kovuşturmaya girişilmesini yaşamsal bir sorun saymaktayız efendim.

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal





ALİ RIZA PAŞA HÜKÜMETİNİ TUTMA KARARI

Baylar, Ali Rıza Paşa Hükümetinin kuru1uş niteliğini bildiğimiz halde tutmayı ve elden geldiğince desteklemeyi neden gerekli gördüğümü bir parçacık anlatmıştım.

Amasya�dan Sıvas�a dönüşümüzden sonra, Temsilciler Kurulu ve orada bulunan öteki arkadaşlarımızla yaptığımız toplantıda Amasya buluşması ve başka konular üzerinde arkadaşlara uzun uzadıya açıklamada bulundum. Bu toplantıda, Temsilciler Kurulu karar tutanaklarının 29 Ekim 1919 günkü görüşmelere ilişkin sayfasında, olduğu gibi yazılı olan şu kararı aldık:

��Başta Sadrazam Ali Rıza Paşa olmak üzere hepsinin yetersiz, Padişahın gözüne girmek isteyen kişilerden oldukları; kimisinin ulusal eylemlerden yana, kimisinin de buna karşı oldukları; bununla birlikte Padişah, kısa zamanda bunları düşürerek yerine zorbalığı sürdürebilecek bir hükümet getirmek isteyeceğinden, Millet Meclisi kurulup yasama görevini yapmaya başlayıncaya değin Temsilciler Kurulunun bu hükümeti tutmasının yurt ve ulus için hayırlı bir çözüm yolu olduğu kabul olundu.��

Gerçekten bu kararımızı uyguladık. Bunu doğrulayan bir olayı yeri gelmişken bilginize sunayım: İstanbul�daki örgütümüz, güvenilir kaynaklara dayandığını bildirdiği birtakım bilgileri, 31 Ekim 1919 gününde, bize ulaştırdı. O bilgiler şunlardı:

"İki günden beri, Kiraz Hamdi Paşa Saraya giriyor, iki üç saat Padişahın yanında kalıyor ve şu karar saptanıyor; Müşir Zeki Paşa�nın başkanlığında bir hükümet kurulacak, Hamdi Paşa Harbiye Nazırı, Prens Sabahattin Bey Hariciye Nazırı, Tevfik Hamdi Bey Dahiliye Nazırı olacak; Eşref, Mahir Sait ve başkaları öteki nazırlıkları alacaklardır. Bunlardan Sabahattin ve Mahir Sait�e daha öneride bulunulmamıştır. Padişah, Ali Rıza Paşa�ya, uygun bir zamanda, belki bugünlerde çekilmesini söyleyecektir. Bu işin içinde daha önce çalışmalarından söz edilen birleşik bir gizli dernek vardır.

Bu bilgiler alınınca, Cemal Paşa�ya 2 Kasım 1919 da, Sadrazamın hiçbir neden ve nedensi ile yerini bırakmaması gerektiği, bunun kendisine duyurulması; yoksa bütün yurdun İstanbul ile kesin olarak ilgisini keseceği bildirildi. (belge:176) Rumeli ve Anadolu�da bulunan bütün komutanlara da durumdan ve Cemal Paşa�ya çekilen telden bilgi verildi. İlişki kurulmuş olan Müdafaai Hukuk Merkez Kurullarına da bu konuda bilgi verilmesi gerektiği bildirildi.(belge: 177)

Baylar, Salih Paşa�nın İstanbul�a dönüşü üzerine, 21 Ekim günlü protokolda yazılı ve önemli olduğuna önceki sözlerim arasında parmak bastığım nokta Millet Meclisinin toplantı yeri üzerinde, yani Millet Meclisinin toplantı yeri üzerine hükümetle aramızda tartışma başladı. Hükümetin Cemal Paşa aracılığı ile yazdıkları, bizim ileri sürdüğümüz düşünceler, bir kez daha gözden geçirilmeye değer sanırım. Bu yazışmalarımızın ana çizgilerini Büyük Millet Meclisinin ilk toplantı tutanaklarında görebileceğiniz için burada ondan bir daha söz etmeyeceğim.

Ancak baylar, bu konudaki yazışma ve tartışmalar, yalnız İstanbul Hükümeti ve Cemal Paşa ile aramızda yapılmakla kalmıyor, bütün yurdun ve özellikle İstanbul�daki örgütlerimizin konu ile ilgili görüşünü anlamak gerekiyordu. Burada, bu konulara ilişkin bazı bilgiler sunacağım.





BARIŞ YAPILINCAYA DEĞİN İSTANBUL�A AYAK BASMAMAKLIĞIMIZ VE MİLLETVEKİLİ OLMAMAKLIĞIMIZ ÖĞÜDÜ



İstanbul�daki örgütlerimizin düşüncelerini öğrenmek için 13 Ekim 1919 günü çektiğimiz ilk tele verdikleri 20 Ekim 1919 günlü yanıtta: �Milletvekillerinin İstanbul�da toplanmalarında bir sakınca ve tehlike olmadığı, İtilaf devletlerini herhangi bir davranışlarının uygarlık dünyasına karşı kötü etki yapabileceği� bildirildikten sonra, yalnız: �Millet Meclisi şimdiki yetkisini genişletmeye girişirse Padişahın da Meclisi dağıtmaya kalkışması ve bize karşı olan kimselerin tehlikeli bir davranışta bulunmaları, İtilaf devletlerinin de bundan yararlanarak sizin gibi yüksek kişilere saldırmaya yeltenmeleri düşünülebilir.� sözleri ekleniyordu. Bu telin sonunda: �Bizim, barış yapılıncaya değin İstanbul�a ayak basmamaklığımız ve milletvekili olmamaklığımız� öğütleniyordu. (belge:178, 179)

İstanbul�daki örgüt merkezimizden Kara Vasıf Bey�in gizli ve Şevket Bey�in açık imzasıyla aldığımız 30 Ekim 1919 günlü kapalı telde örgütümüzden olanların düşünceleri, başka birçok kişilerin düşündükleriyle destekleniyordu. Bu telin birinci maddesi şöyle başlıyordu: �Ahmet İzzet Paşa, Sadrazam, Harbiye Nazırı, Genelkurmay Başkanı, Nafıa Nazırı ve izlencelere gerçekten bağlı ve hizmet eden ve bağlılığı ile birlikte önemli bir gücü de bulunan Göz Hekimi Esat Paşa ile: ayrıca Rauf Ahmet Bey�le ve başkalarıyla gerek istekleri ve gerek ilişkimiz dolayısıyla görüştüm. Bütün görüşlerin birleştiği noktalar aşağıdadır.�

Bundan sonra bütün görüşlerin birleştiği noktaları özetliyordu.

Birinci maddede: "Millet Meclisinin kesin olarak İstanbul�da toplanması zorunludur. Yalnız, İstanbul�a gitmemelisiniz, Sadrazam Paşa, Meclisin, İstanbul�da vicdan rahatlığı ile kararlar alabileceğine, yabancılardan söz alarak güvence verdi. Ama, yalnız sizin için güvence alınamayacağından, milletvekili olursanız izinli olarak ya da milletvekili olma***** daha yüksek ve gönüllerin sevgilisi kalmanız uygun olur.� deniliyordu.

Birinci maddenin (b) bölümünde: �Aslında hükümet, yapılacak barış antlaşmasında nispi temsili, azınlıkların hakları adına kabul etmek zorundadır. Şu duruma göre azınlıkların da yeniden seçime katılması için Millet Meclisinin dağıtılıp yeniden seçileceği, ilgili çevrelerce kesin olarak umulmaktadır.�� gibi yeni bir bilgi veriliyordu.

Birinci madedenin (c) bölümünde : �Hükümet gerçekten iyi niyetlidir ve bu işe istekli değildir� inancası vardı.

İkinci madde de: �Olabildiğince sosyalist, birkaç temiz Hürriyet ve İtilafçı vb. çıkarmak� gibi bizim anlayamayacağımız çapraşık ve karışık bir görüşün belirtisine rastlıyorduk.

Üçüncü maddede: �Hükümeti güç duruma düşürmemek�;

Dördüncü madde ise: �Bize zararı dokunacakları, her ne yolla olursa olsun elde etmek istiyorum. Herkes de bana bunu öğütlüyor. Örneğin Refi Cevat, sosyalistler.� gibi düşünceler yer alıyordu. (belge: 180)

1 ve 4 Ekim 1919 günlerinde, İstanbul�daki örgütümüze uzun düşünce ve yorumları kapsayan karşılıklar verdik. Bu karşılıklarda başlıca: �Milletvekillerinin İstanbul�da toplanmaları büsbütün tehlikeli ve sakıncalıdır.� dedik ve açıkladık. Cemal Paşa aracılığı ile hükümete bildirdiğimiz görüşleri özetledik. �Bizim için olan tehlikenin bütün milletvekilleri için de geçerli olduğunu� tanıtlamaya çalıştık. �İlle bizim seyirci durumda kalmamız isteniyorsa gerekçesiyle� bildirilmesini istedik. (belge: 181)

Yalnız Kara Vasıf Bey�e çekilen telde:

"Ahmet İzzet Paşa Hazretleri, aslında ulusal eylemlerin İstanbul�da kıyıma yol açacağını sanıyordu. Sözlerinin dikkate alınması her şeyden önce bu inanışlarının değişip değişmediğini bilmemize bağlıdır. Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine gelince, onun da kararsız olduğunu bilmez değilsiniz. Abuk Paşa da bu nitelikte ve bu ruhsal durum içindedir. Göz Hekimi Esat Paşa üzerinde kesin bir düşüncem yoktur. Yalnız, birçokları onu son derece dar görüşlü, şan ve üne pek çok düşkün gösteriyorlar. Kısacası, tutumları ve düşünceleri kararlı ve yerinde olmayan ve İstanbul�da düşman baskısı altında düşünen devlet adamları ve başka kişilerin öğütleri üzerinde iyi düşünülmelidir.� dedikten ve söz konusu toplantı yeri üzerine akla gelebilecek tehlike ve sakıncaları bir daha saydıktan sonra: �Asıl şaşılacak nokta; bize, adları belli iki üç kişiye güven vermeye gücü yetmeyen hükümetin, öteki milletvekillerini nasıl koruyabileceği işidir.

Bizde yavaş yavaş yer etmeye başlayan düşünce ve inanç, ne yazık ki yabancıların değil, belki onlardan daha çok şimdiki hükümet üyeleri ile başka kimselerden kimilerinin bizi sakıncalı görmekte olmalarıdır.�� dedik.

Bundan sonraki bölümlerin birinde: ��Nispi temsilin kabul edilmesi zorunluğu karşısında Meclisin dağıtılmasını şimdiden düşünen bir çevrede, Millet Meclisinin toplanmamasını doğal saymak gerekir.�� görüşünü bildirdik.

Bir bölümde de, hükümetin bu işe istekli olmadığı sözünden bir şey anlayamadığımızı belirterek: ��Amacı, bizi sıkışık zamanlarda yalnız bırakmak mıdır?�� sorusundan sonra, onların bir düşüncelerine karşılık olarak da: ��Hükümete karşı çıkanların iş başına gelmelerinden korkmak yarar sağlamaz. Bundan dolayı gidiş ve tutum değiştirilemez.�� dedik. ( belge: 182 )

Baylar, bu yazışmalardan ve bu yazışmalarda ileri sürülen düşüncelerden kolaylıkla anlaşılmakta idi ki, bizim İstanbul�daki örgütümüzün başında bulunanlar hükümet üyelerinin, şunun bunun ileri sürdüğü düşünceler karşısında güçsüz kalmışlardı ve artık onların sözcüsü olmaktan başka bir iş yapmıyorlardı.

İşte başka bir kapalı tel ki 6 Kasım 1919 günü Harbiye Nazırı Cemal Paşa�nın imzasıyla çekiliyor; ama içinde Kara Vasıf Bey�in düşünceleri ve imzası bulunuyor. Bu telde yine toplantı yerinden söz açılarak, özellikle: ��Önce siyasal sakıncalar var. İkincisi, yönetimsel sakıncalar var, üçüncüsü de toplanma olanağı yoktur.... Zorunluluk, duygulara üstün tutulmalıdır... Uygun yanıtınızı tez elden hükümete bildiriniz.� sözleriyle baskı yapılıyor ve: �Japon Rıza Bey�le birlikte pek yakında iyi haberlerle sizin yanınıza geleceğim.�� muştusu veriliyordu. ��Barışı ve esenliği büsbütün kazandık demektir. Milli Türk de bizim. Milli Ahrarı yıkıyoruz. Milli Kongre yola gelecek.�� tümcesiyle de iyi haberlerin neler, ne gibi boş şeylerle ilgili olduğunu belirtmekte ivedi davranılıyordu. (belge: 183)

Kara Vasıf Bey�e 7 Kasım 1919�da, tez elden Sıvas�a gelmesini yazdım."

Kara Vasıf Bey, yine de bu işle ilgili olarak gönderdiği 19 Kasım 1919 günlü kapalı telinde, uzun düşünceleriyle desteklediği yargısını ve mantığını şu tümcede özetliyordu:

��Ulusal Kuvvetlerle düşünce birliğinde olan Meclis, Padişaha karşı düşmanlığını ilan ederse, Anadolu kimin arkasından gider?.. Ulusal Kuvvetlere mi uysun?.. Meclisi Anadolu�da toplamak düşüncesinden vazgeçmek bir yurt borcudur ...��. ( belge: 184)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 6:59 pm

KOMUTANLARLA DANIŞMA VE KAMUOYUNU YOKLAMA



Baylar, çok önemli olan bu toplantı yeri konusunda, kimseye danışmadan karar vermek ve bu kararı ulusa ve seçilen milletvekillerine uygulatmak pek tehlikeli olurdu. Bundan dolayı, çok dikkatle ve duyarlıkla bütün özel görüşleri ve kamuoyunu incelemek; gerçek eğilimi anla***** uygulanabilecek kararı almak zorunluğu karşısında bulunuyordum.

Bir yandan, gördüğünüz gibi, İstanbul�un ileri gelenleriyle yazışmalar yaparken bir yandan da, türlü yollarla kamuoyunu yokluyordum. Vereceğim kararın uygulanmasını sağlamak için ordunun görüşünü almak da pek önemli idi. Bu nedenle, daha Ekim ayının 29�unda, On Beşinci, Yirminci, On ikinci ve Üçüncü Kolordu komutanlarını Sıvas�ta bir toplantıya çağırdım.

Diyarbakır�daki Kolordu Komutanına, Edirne�deki Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey�e, Bursa�da Yusuf İzzet Paşa�ya, Balıkesir�de Kazım Paşa�ya, Bursa�da Bekir Sami Bey�e de ��kendilerini, aradaki uzaklık ve özel durumları dolayısıyla çağıramadığımı ve alınacak kararları bildireceğimi�� yazdım. ( belge." 185, 186)

Baylar, çağrılan komutanlardan Salahattin Bey, o sırada Sıvas�ta idi. Kazım Karabekir Paşa Erzurum�dan, Ali Fuat Paşa Ankara�dan ve Konya�daki Kolordu Komutanının, cephe ile ilgili birtakım önemli işleri kendisinin düzene koyması gerektiğinden, ona vekil olarak Kurmay Başkanı Şemsettin Bey Konya�dan gelip Sıvas�ta toplandılar. Temsilciler Kurulu üyesi olan ve üye olmayıp da toplantıya katılmalarından yararlanılan kişilerle ve komutanlarla toplanarak 16 Kasım 1919 günü görüşmelere başladık. Görüşme gündemimiz yalnız şu üç madde olacaktı:

1- Millet Meclisinin toplantı yeri.

2- Toplantıdan sonra Temsilciler Kurulunun ve ulusal örgütün alacağı biçim ve çalışma yöntemi.

3- Paris Barış Konferansının bizim için olumlu ya da olumsuz bir karar vermesi durumunda nasıl davranılacağı.



DÖRT AYKIRI GÖRÜŞ VE ALDIĞIMIZ KARAR

Baylar, bu zamana değin, Cemiyet merkez kurullarından yazılı sorularımıza gelen yanıtlar, dört görüşe ayrılıyordu.

1- Birinci görüşe göre, Millet Meclisinin dışarda toplanması uygun görülüyordu.

2- İkinci görüşe göre İstanbul�da... Bu görüşü ileri sürenlerin başında Erzurum, Trabzon, Balıkesir ve bütün Karesi, Saruhan kurulları bulunuyordu. İstanbul�daki ileri gelen kişilerin hemen hepsinin bu düşüncede olduğunu biliyoruz. Padişahın isteği, hükümetin direndiği de bu idi.

3- Üçüncü görüş, İstanbul yakınlarında... Trakya-Paşaeli�nin düşüncesi bu idi.

4- Bir bölük merkez kurulları da, Salih Paşa�nın kişisel kanısına dayanarak, hükümet uygun bulursa dışarda toplanmasında bir sakınca görmüyorlardı.

Baylar, İstanbul Hükümetinin ve onun yardakçılarının, kamuoyunu ne denli ayrılığa ve karışıklığa uğratmış oldukları ulusun gösterdiği bu görüş ayrılığından kolaylıkla anlaşılabilir.

Artık bunun üzerine, direnmenin dokuncalı sonuç vereceği kanısına varmak da zor değildir.

Şimdi l6 Kasım 1919�dan 29 Kasım 1919 gününe değin, günlerce süren görüşme ve tartışmalardan çıkan sonuçlarla varılan kararların tutanaklarını, olduğu gibi yüksek bilginize sunuyorum:

1- Millet Meclisinin İstanbul�da toplanmasında sakıncalar ve tehlikeler olduğu halde, toplantının İstanbul dışında yapılmasını hükümet uygun bulmadığı için ve yurdu sarsıntıya uğratmaktan çekinerek, İstanbul�da toplanma zorunluğu kabul edildi. Ancak, aşağıdaki önlemlerin alınması gerektiği kararlaştırıldı:

a- Bütün milletvekillerini durum üzerinde aydınlatarak teker teker düşüncelerini istemek.

b- Milletvekillerinin, İstanbul�a gitmeden önce Trabzon, Samsun, İnebolu, Eskişehir ve Edirne gibi yerlerde bölük bölük toplanarak, Millet Meclisi İstanbul�da toplanacağına göre, gerek İstanbul�da ve gerek dışarda alınması gerekli güvenlik önlemlerini ve izlencemizin ilkelerini savunacak güçlü bir grubun kurulması yollarını düşünüp görüşmeleri.

c- Cemiyetin örgütlerini çabucak yaymak ve güçlendirmek için kolordu Komutanlarının, bölge komutanları ve askerlik şubesi başkanları aracılığı ile çabuk ve etkin yardımda bulunmaları.

ç- Sivil örgütlerin başında bulunan bütün yüksek görevlilerden ne olur ne olmaz diye ulusal örgüte bağlı kalacaklarına söz almak ve kendilerinin, ellerinde bulunan bütün araçlarla Cemiyetin örgütlerini kurmaya ivedilikle girişmelerini istemek.

2- Millet Meclisi İstanbul�da toplandıktan sonra milletvekillerinin tam güvenlik ve serbestlik içinde yasama görevlerini :yapmakta olduklarını bildirecekleri güne değin Temsilciler Kurulu, şimdiye dek olduğu gibi, dışarda kalarak ulusal ödevini yapacaktır. Ancak, bütün sancaklardan birer, illerle bağımsız sancaklardan ikişer olmak üzere milletvekilleri arasından seçilecek kişiler, tüzüğün sekizinci maddesi gereğince Temsilciler Kurulu üyesi olarak Eskişehir yakınında toplanacaklar; burada durumun açıklanması ve Millet Meclisindeki yöntemimizin belirtilmesi ile ilgili görüşmeler yapılacaktır. Bunun için, Temsilciler Kurulu da oraya gidecektir. Bu toplantıdan sonra Temsilciler Kurulunun üye sayısı uygun şekilde artırılacak, öteki milletvekilleri İstanbul�a Millet Meclisine gideceklerdir. Temsilciler Kurulunun görevde bulunduğu sürece, ulusal örgütlerin kuruluşu ve çalışma yöntemi, tüzükteki gibi olacaktır.

Millet Meclisi tam güvenlik içinde bulunduğunu bildirdiği zaman, Temsilciler Kurulu, tüzükteki yetkisine dayanarak Genel Kongreyi toplantıya çağırıp, on birinci madde gereğince, Cemiyetin ileride alacağı durumun belirtilmesini Kongrenin kararına bırakacaktır. Kongrenin nerde ve nasıl toplanacağı o zamanki duruma göre belirtilecektir. Kongrenin toplantıya çağrıldığı zaman ile toplanması arasında geçecek süre içinde Temsilciler Kurulu, İstanbul Hükümeti ve Millet Meclisi Başkanlığı ile kesin zorunluk görmedikçe resmi ilişkide bulunmayacaktır.

3- Paris Barış Konferansı, bizim için olumsuz bir karar verir ve Hükümet ile Millet Meclisince bu karar kabul edilirse, en uygun yolla ve çabuk olarak ulusal buyruma başvurulacak ve tüzükte açıklanmış olan ilkelerin gerçekleştirilmesine çalışacaktır.

Mustafa Kemal

Rüstem Mazhar Müfit Ali Fuat Hüsrev Hüseyin Rauf Kazım Karabekir Hakkı Behiç Hüseyin Salahattin İbrahim Süreyya Bekir Sami Ömer Mümtaz Şemsettin (12�nci Kolordu Kurmay Başkanı)

Vasıf

MİLLETVEKİLLERİNE VERİLEN YÖNERGE

Baylar, bu kararlar gereğince milletvekillerini aydınlatmak için verdiğimiz bilgi ve yönergeyi, olduğu gibi bilginize sunacağım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:00 pm

Seçilen milletvekillerine ulaştırılan bilgiler ve yönerge şudur:

Madde 1- İstanbul�un İtilaf devletlerinin ve özellikle İngiliz kara kuvvetlerinin elinde ve deniz kuvvetlerince kuşatılmış olduğunu; güvenlik kuvvetlerinin de yabancılar buyruğu altında ve onlarla olarak bulunduğunu biliyorsunuz. Bundan başka, Rumların kendi aralarında İstanbul milletvekili adıyla kırk kişi seçtikleri ve Atina�dan gelmiş Yunanlı başkan ve komutanların yönetimi altında gizli polis ve ayaklanma örgütü kurarak sırası gelince devletimize karşı başkaldıracakları anlaşılmıştır. Hükümetin İstanbul�da, yazık ki, bağımlı olduğunu açıkça söylemek zorunluğu vardır. Bu nedenlerden dolayı, Millet Meclisinin toplantı yeri üzerinde tartışmak gibi bir sorun ortaya çıkmış bulunuyor. Millet Meclisi İstanbul�da toplanırsa, milletvekillerinin yapacakları yurt ödevi göz önüne getirilince, tehlikelerle karşılaşmalarından doğrusu korkulur. Gerçekten İtilaf devletlerinin Ateşkes Anlaşması hükümlerini bozarak ve barışın yapılmasını beklemeksizin yurdumuzun önemli yerlerine girmek ve Hıristiyan azınlıkların haklarımızı çiğnemelerine yol açmak gibi haksız işlerini kötüleyerek ve kabul etmeyerek ülke bütünlüğümüzü ve bağımsızlığımızın korunmasını kesinlikle isteyip savunacak olan Millet Meclisinin dağıtılması ve üyelerinin tutuklanması ya da sürgün edilmesi olmayacak bir iş değildir. Kars�ta toplanan Ulusal İslam Şurasına İngilizlerin yaptıkları gibi. Seçimlere katılmamış olan Hıristiyan azınlıkların ve onların yolunda giden İngiliz Muhipler ve Nigehban Cemiyetlerinin, bu konuda düşmanların isteklerini yerine getirmek üzere her türlü kötülüğe girişebilecekleri de düşünülebilir. Bundan dolayı, Millet Meclisinin İstanbul�da toplanmasının, Meclisten beklenen gerçek ve tarihsel ödevin yapılmasına engel olacağını ve Millet Meclisi devletin ve ulusun bağımsızlık bayrağı olduğundan, onun dağıtılması ile bağımsızlığımızın da zedeleneceğini açıklamaya gereklik yoktur. Hükümet adına Amasya�da Temsilciler Kurulu ile görüşmelerde bulunan Bahriye Nazırı Salih Paşa Hazretleri de, bu gerçekleri göz önünde tutarak Millet Meclisinin İstanbul�un dışında güvenli bir yerde toplanması gerektiği kanısına vicdan ve aklı ile varmış ve bu işi uygun gördüğünü ilgili belgeyi imzala***** belirtmiştir. Millet Meclisinin, düşman etkisinden uzak ve tam güvenli olan bir yerde toplanması, İstanbul�da toplanmasına göre düşünülen bütün sakıncaları ortadan kaldıracağı gibi, Halifelik ve Padişahlık katının tehlikede bulunduğunu dünya kamuoyuna ve özellikle İslam dünyasına duyurmuş olacak ve ulusal varlığımızın ve bağımsızlığımızın zararına verilecek olan bir karar karşısında ulus ve yurt ödevini yapabilecek bir durumda bulunacaktır. İtilaf devletlerine karşı da Meclisin ulusun yazgısı üzerinde tam egemen bulunduğu daha açık olarak belirtilebilecektir. Meclisin İstanbul dışında toplanmasında akla gelebilecek sakıncalar şunlardır:

Kötücüller, "İstanbul�dan vazgeçildi�� diye dokuncalı bir propagandaya olanak bulacaklardır. Hükümetin, İstanbul�da olduğu gibi, Meclisle ilişki ve bağlantısı kolay olmayacaktır. Meclisin açılış töreni de, Padişah Hazretlerinin yolculuk sıkıntısı çekmemesi için, ancak vekil edecekleri bir kişi aracılığı ile yapılabilecektir. İşte bu sakıncalara dayanan şimdiki hükümet, Millet Meclisinin dışarda toplanmasına olur dememiştir. Bu direniş yüzünden söz konusu sakıncalara aşağıdakiler de eklenmiş bulunmaktadır:

Millet Meclisinin yasal olarak toplanması, senatonun da toplantı zamanında orada bulunmasına bağlıdır. Oysa, hükümetin dışarda uygun görülecek bir yerde toplantı yapılmasını kabul etmeyişi yüzünden, senato üyeleri ve hükümet üyeleri dışındaki toplantıya gelmeyecekler ve Padişah Hazretlerine Meclisi yöntemine göre açtırmayacaklardır.

Buna göre, Millet Meclisinin dışarda toplanmasına yasal olarak olanak kalmayıp, bildirilen sakıncalar bulunsa da yine İstanbul�da toplanması zorunlu oluyor. Sayın milletvekilleri İstanbul�a gitmekten çekinip dışarıda kendiliklerinden toplanırlarsa yapılacak bu toplantı, kuşkusuz Meclisin bilinen yasama niteliği biçiminde olamaz. Belki, ulusun varlığını, isteklerini, bağımsızlığını temsil edebilecek ve alınyazısı üzerine verilen hükümleri eleştirip, ulusa dayanarak kabul etmeyebilecek ulusal bir toplanı niteliğinde olabilir. Bu durumda, Millet Meclisi de doğal olarak İstanbul�da toplanmamak zorunda kalır. Bu yolda bir davranışın, hükümetin karşı çıkmasına ve zorlayıcı önlemler almasına ve sonunda ulusa İstanbul Hükümeti arasında ilişkinin kesilmesine yol açacağı da düşünülebilir. Milletvekillerinin bir bölüğünün İstanbul�a gitmesi ise, bu yoldaki sakıncaları artırabilir.

Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti yukarıda bildirilen bütün konuları gözden geçirip tartıştıktan sonra, Millet Meclisinin İstanbul�da toplanması zorunluğuna karşı, durumu bütün milletvekillerine bildirerek her birinin düşünce ve görüşlerini almayı ödev saymıştır. Bundan başka, İstanbul�da Millet Meclisine katılmadan önce sayın milletvekillerinin, toplanma kolaylığı göz önüne alınarak, uygun yerlerde toplanıp aşağıdaki konuları görüşüp alınacak sonuçları, birleştirmek üzere, Temsilciler Kuruluna bildirmeleri gerekli görülmüştür. Görüşülecek konular şunlardır:

a- İstanbul�da toplanma zorunluğuna karşı, İstanbul�da ve dışarda bütün yurtta alınması gereken önlemler ve düzenlemeler.

b- Millet Meclisinde yurdun bütünlüğünü, devletin ve ulusun bağımsızlığını kurtarmaktan başka bir şey olmayan amacı korumak ve savunmak için oydaş ve dayançlı bir grup meydana getirme yollarını düşünülmesi.

Milletvekillerinin, bildirilen konuları görüşmek için toplanmaları uygun görülen yerler şunlardır: Trabzon, Samsun, İnebolu, Eskişehir, Bursa, Bandırma, Edirne.



Madde 2- Birinci madde, olduğu gibi bölgenizde bulunan milletvekillerine bildirilerek, önce kişisel görüşlerinin olabildiğince çabuk alınıp hiç vakit geçirilmeden Temsilciler Kuruluna ulaştırılması ve bölgenizdeki merkez kurullarına da verilerek bu konuda çalışmalarının sağlanması; sonra, bölgenizdeki milletvekillerinin birinci maddede belirtilen yerlerde toplanmalarına olanak sağlanması ve görüşme sonuçlarının Temsilciler Kuruluna ulaştırılması için gereken önlemlerin alınması rica olunur.

Bölgeniz içindeki yerlerin milletvekillerinden olup şimdi İstanbul�da bulunanların, İstanbul�a yakın toplantı yerlerinden birine, seçim bölgelerince çağırılması gereklidir.



EKİM 1919�DA ÖNEMLİ İÇ OLAYLAR

Baylar, 1919 yılı Ekim ayı ile ilgili olup değinmek istediğim birtakım olayları da birkaç sözcükle özetleneme izin vermenizi rica ederim.

İzmir ili içinde, düşman elindeki yerlerde bulunan Müslüman halk kıyım görüyor ve öldürülüyordu. Bunun için, İtilaf devletlerinin temsilcileri katında etkili girişimlerde bulunmasını hükümetten rica ettik. Yunanlılar kıyımlarını ve yolsuzluklarını sürdürürlerse, karşılık vermek zorunda kalacağımızı da bildirdik. İzmir�de geçen acıklı olaylar üzerine İstanbul�da bir gösteri toplantısı yapılmak istenmişti. Buna engel olunduğunu haber alınca Cemal Paşa�nın dikkatini çektik.

Anzavur, Bandırma dolaylarında hayınca ve canavarca işlere başlamıştı. (belge:187) Onların dokuncalarını gidermek ve Karabiga, Bandırma yörelerine çıkan Nigehban Cemiyetinden subaylara karşı yapılacak işlemi Balıkesir�de Kazım Paşa�ya ve başka ilgililere yazdık. Otuz kadar Nigehbancı subayın da, yabancı işgaline yol açmak için, Hıristiyanlara karşı saldırıda bulunmak üzere Trabzon ve Samsun�a çıkacaklarını haber aldık. Hemen On Beşinci Kolordu Komutanının ve Canik Mutasarrıfının dikkatlerini çektik.

Bildiğiniz gibi Maraş, Urfa, Antep�te, başlangıçta İngiliz birlikleri vardı. Bu birliklere onların yerine Fransız askerleri geldi. Fransızların girişini önlemeye çalıştık. Girdikten sonra da ilkin siyasal sonra da eylemsel girişimlerde bulunduk.

Bozkır�da yemden önemlice bir ayaklanma oldu. Onun bastırılması için çeşitli önlemler aldık.

Maraş ve Antep�e Kılıç Ali Bey�i, Çukurova bölgesine de Topçu Binbaşısı Kemal ve yüzbaşı Osman Tufan Beyleri göndererek sağlam örgütler kurmaya ve girişimlerde bulunmaya başladık.

Baylar, bu arada aklıma gelen bir noktayı da bildirmiş bulunayım: Sıvas Kongresinden sonra, Kongrelerin tüzük ve bildirilerinden başka, Temsilciler Kurulu, sorumluluğu üzerine alarak, Sıvas Kongresi Tüzüğüne ek olmak üzere �Müdafaai Hukuk Cemiyeti Kuruluş Tüzüğüne Ektir:I� başlıklı, �yalnız ilgililere özel ve gizlidir� işaretli ulusal silahlı örgütler için gizli bir yönerge düzenledi. Düşmanla çatışılan yerlerde bu yönergeye göre silahlı birlikler kuruldu. (belge:188)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:01 pm

ALİ RIZA PAŞA HÜKÜMETİ GÖRÜŞÜNDE DİRENİYOR

Baylar, 2 Kasımda Harbiye Nazırı Cemal Paşa�dan aldığım bir kapalı telde: �Aslında az olmayan dedikodulara biri daha eklendi. Ziya Paşa�nın Ankara�ya değin gitmemesi desteklediğiniz hükümetin gücünü kırmaktan başka bir anlam taşımaz. Bu konuda hükümet, görüşünde direniyor.� denilmekte ve bunun yanıtının ivedilikle beklenilmekte olduğu bildirilmekte idi. Ziya Paşa�nın gönderilmemesi ile ilgili ricamızı, hükümet iyi karşılamamıştı. Ziya Paşa�yı görevlendirmiş ve yollamıştı. Ziya Paşa Eskişehir�e değin gelmiş ve oradan izin alarak geri dönmüştü. Cemal Paşa, gene o telinde: "Bozkır olayından dolayı basına verilen bildirinin yazılış biçimini hükümet aramızdaki uzlaşmaya aykırı görmektedir.� diyordu. Oysa, böyle bir bildirimiz yoktu.



Cemal Paşa�nın bu teline şu yanıtı verdik:

Şifre

İvedidir.

Sıvas, 3.11.1919

Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine

Y: 2.11.1919 gün, 501 sayılı tele:

1- Hükümetle ulusal örgüt arasında içten gelen bir uzlaşma olmasını ve gerçek bir birlik kurulması ilkesini kabul ettik. Sizin aracılığınızla pek önemli bir ricamız var. O da haklı bir amaca dayanan ulusal örgütün çözülüp dağılmasını önlemek için bütün yüksek görevlilerin bu görüşe göre seçilmesi, bize karşı olanların değiştirilmesi idi. Bunlarla ilgili birçok ricalarımıza yanıt alamadık. Trabzon ve Diyarbakır Valileri ile Antalya Mutasarrıfı için ne yapıldığını daha bilmiyoruz. Tersine, Dahiliye Nazırlığı, Konya�nın yerel durumunu incelemeksizin oraya Muhipler Cemiyeti üyelerinden çok yetersiz ve güçsüz olan Suphi Bey�i vali olarak gönderdi. Dahiliye Nazırının bu işlerde bizimle hiçbir görüşme ve ilişkiyi kabul etmediği; sanki ulusal örgüte karşı imiş gibi davrandığı sanısı uyanıyor. Bu düşüncemizde yanılıyorsak uyarılmamızı ve aydınlatılmamızı rica ederiz. Ankara Valisi Ziya Paşa�nın kendi isteğiyle izin aldığını bildirmiştim. Kuşkusuz, yine kendisi, resmi olarak Ankara Valisi sayılmaktadır. Ama bildirdiğim noktadaki kuşku ve sanı ortadan kaldırılıncaya dek adı geçen Valinin izinden yararlanmayı sürdürmesi en iyi yol olarak kabul edilmelidir. Polis Müdürlüğünün, bugün de Nurettin Bey gibi bir kişi elinde bulunması, sizin de bu pek önemli noktaya karşı ilgisiz davranmakta olduğunuz kanısını vermektedir. Oysa, bu hoşgörünün sonucu hem hükümete hem de ulusal örgüte dokuncalı olacaktır.Temsilciler Kurulumuzun ulusal örgüt ve birliği bozacak en ufak bir davranışa karşı hoşgörülü davranamamasını kuşkusuz bağışlarsınız.

2- Bozkır olayı üzerine, Temsilciler Kurulunca basına bir bildiri verilmemiştir. Bunda bir yanlışlık olacaktır. Ola ki, bu bildiri dediğiniz şey, İradei Milliye gazetesinin aldığı bir haberdir. Temsilciler Kurulunun, bir gazetenin yazılarını denetlemeye yetkisi olmadığı sizce de bilinir. Bununla birlikte, gazetenin dikkati çekilmek üzere, bu haberde, hükümetle aramızdaki uzlaşmaya aykırı görülen noktaların açıklanmasını çok rica ederiz.

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal

Temsilciler Kurulunun delegesi ve ulusal eylemlerin bir savunucusu olduğunu ileri süren Cemal Paşa�nın telimize verdiği yanıt şudur:

Harbiye, 4/5.11.1919

Sıvas�ta Üçüncü Kolordu Komutanlığına

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine: Resmi bildiride yazıldığı gibi şimdiki hükümet, böyle bir zamanda yalnız yurda ve ülkeye hizmet etmek amacıyla pek büyük bir sorumluluk yüklenmiş ve bu görevini yapmak için tam bir tarafsızlık ve gönül aklığıyla iş görmekte olduğundan aşağıdaki noktaların ivedilikle açıklanması gerekti:

Birincisi: Milletvekilleri seçimine Müslüman olmayan halk katılmadığı gibi çeşitli partiler de şimdi bile çekingen durumdadır. Sözü geçen partiler, yurtta iki hükümet olduğunu ve seçimlerin tarafsız olarak yapılmadığını ileri sürmektedirler. Müslüman olmayan halkın da sonradan bu gerekçe ile seçime katılmadığını ileri süreceği akla pek yatkın gelmektedir. Seçimlerin iyi ve doğru yapılmadığı konusunda sızlanmalar ve söylentiler sürüp gitmekte, yabancı basına ve yabancı çevrelere değin uzanmaktadır. Millet Meclisi, ulusun bütününü temsil etmez ve özellikle Kuvayi Milliyenin etkisi altında kurulursa, bunun dünya kamuoyunda nasıl yorumlanacağını açıklamak gerekmez. Onun için, milletvekilleri seçiminde baskıya meydan verilmemelidir.

İkincisi: Bir kez daha açıklanması gerekmeyen nedenlerden ötürü, Millet Meclisinin başkentten başka bir yerde toplanması, içte ve dışta çeşitli sakıncalar ve dokuncalar doğuracaktır. Bunun için, Meclisin İstanbul�da toplanması, yurdun yaşamsal yararları gereğindendir.

Üçüncüsü: Taşrada, ulusal örgüt adına birtakım kimselerin hükümet işlerine karışmakta oldukları, sık sık verilen bilgi ve haberlerden anlaşılmaktadır. Bu gibi karışmaların tez elden önlenmesi çok gereklidir.

Şimdiki hükümet şu üç dilek üzerinde direniyor...Devlet işlerini başka türlü yürütmek olanağı yoktur.

Harbiye Nazırı

Cemal



Cemal Paşa�nın bu bildirimine -Başyaver Salih Bey açacaktır notuyla verdiğimiz yanıtı olduğu gibi bilginize sunmak isterim:



Şifre

Sıvas, 5.11.1919

Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine

Y: 4/5.11.1919

1- Müslüman olmayan halk ile, bu yurt ve bu ulus için Müslüman olmayan halktan daha dokuncalı kimi siyasal partilerin seçimlere katılmamalarını, onların bile bile yaydıkları nedenlere bağlamak kuşkusuz doğru olamaz. Hıristiyan halkın, daha ulusal örgütün adı bile yokken, seçimlere katılmayacağını ilan eyledikleri, bilinen bir şey değil midir? Yaygara koparan siyasal partilere gelince, bunlar yalan söylüyorlar. Çünkü, her yerde seçimlere katılmışlardır. Ancak, beşer onar üyesi bulunan bu partilerin, ulus gözünde değerleri olmadığından ve ulus bu kez İstanbul�daki politikacılardan değil, kendi bağrındaki öz yurttaşlar arasından milletvekillerini seçmekte olduğundan, bunlar, kendilerinin başarı elde edemeyeceklerini anla***** kaygıya düşüyorlar. Buna karşı bizim elimizden ne gelebilir? Böyle bir gerçek karşısında hükümetin kararsız bulunuşu şaşılacak şeydir. Sözü edilen baskı nerede yapılmıştır? Bunu kim yapmış, nasıl yapmıştır?Açıklamak iyiliğinde bulunulmalıdır ki, Temsilciler Kurulu görevini yerine getirebilsin. Boş savlara önem vererek kaygıya düşmek doğru değildir.

2- Toplantı yeri üzerindeki görüşte hükümetin direnmesinin yerinde olup olmadığını, zaman ve olaylar tanıtlayacaktır. Bu konudaki son düşüncelerimizin, merkezlerden alınacak karşılıklar üzerine bilginize sunulacağını bildirmiştik.

3- Ulusal örgüt adına hükümet işlerine nerede ve kim karışmışsa hemen bildirilmelidir ki, gereken işlem yapılabilsin. Ancak, Dahiliye Nazırı Paşa Hazretlerinin kuşku uyandırabilecek biçimdeki işlemlerine yüksek dikkatlerinizi çekmeyi gerekli görürüz efendim.

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:01 pm

DAHİLİYE NAZIRININ YURDA GÖNDERDİĞİ ÖĞÜTÇÜ KURULLAR

Dahiliye Nazırı, yurt içine birtakım kurullar yollamaya kalkıştı. Bunlardan biri de, Harbiye Nazırlığı eski Müsteşarı Ahmet Fevzi Paşa adında bir kişinin başkanlığında, Yargıtay üyelerinden İlhami ve Fetva Emini Hasan Efendilerden oluşuyordu.

Temsilciler Kurulumuzun delegesi olan Cemal Paşa bize bunu bildirmemişti. 5 Kasım 1919 günlü bir kapalı telle kendisinden bu kurulun niçin gönderildiğini sorduk ve: ��Özellikle Fetva Emini ile Kamil Paşa Hükümeti zamanında polis müdürü olan kişilerin böyle bir kurulda neden bulunduklarının�� anlaşılamadığını bildirdik. (belge:189)

Baylar, Fuat Paşa�nın Ankara�da kolordusunun başında bulunmasını gerektiren nedenler ortaya çıkmaya başladı. Bu nedenlerin önemlisi, yurt içinde halkın zehirlenmeye başlanması idi. İç ye dış düşmanlarla işbirliği yapanlar, A1i Rıza Paşa Hükümeti zamanında, Ferit Paşa zamanındakinden daha çok başarı sağlamaya başlamıştı.





REFET PAŞA SALİHLİ VE AYDIN CEPHELERİNE KOMUTAN OLARAK GÖNDERİLİYOR

Balıkesir dolaylarında Kazım Paşa, cephe kurmaya ve üstünlük sağlamaya çalışıyordu. Salihli ve Aydın cephelerindeki komuta düzeninin, askerlik yöntemlerine uydurulması gerekiyordu. Buraya, az çok tanınmış bir askerin gitmesi gerekti. Elimizde bu işte yararlanabileceğimiz, Konya�da bulunan Refet Paşa vardı. Konya�daki Kolordunun başına Fahrettin Bey (Müfettiş Fahrettin Paşa Hazretleri) gelmiş bulunuyordu. Bundan dolayı Refet Paşa�ya, Aydın ulusal Kuvvetler Komutanlığını üzerine almak için cepheye gitmesini, A1i Fuat Paşa�ya da Ankara�ya dönmesini yazmıştık.

Refet Paşa�nın Nazilli�ye vardığı anlaşıldıktan sonra da Genelkurmay Başkanlığına gelmiş olan Cevat Paşa�dan, geçen savaşta pişmiş genç kurmaylardan seçilecek dört beş subayın Nazilli�ye, Refet Paşa�nın yanına gönderilmesini rica ettim. Bunu Refet Paşa�ya da bildirdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:02 pm

Nutuk 1(13.cu bolum)



REFET PAŞA DEMİRCİ EFE�NİN ADAMLARI ARASINA KATILIYOR



Baylar, Nazilli�ye giden Refet Paşa, Demirci Mehmet Efe�den komutayı almayı gerekli ve yararlı görmemiş. Kim bilir , belki de komuta kendisine, verilmemiş.. Demirci Efe�nin yanında, kurmay gibi çalışmayı daha yararlı görmüş ve bunu yeğlemiş. Refet Paşa bunu bize bildirdi. Oranın koşullarını, yakından görmüş olan bir kişinin kararını bozmak, çoğu zaman güçtür. Çünkü, ya gerçekten Refet Paşa�nın gördüğü ve yeğlediği gibi, Efenin komutasını sürdürmek ve ona yardımcı olmak yararlı idi; ya da Refet Paşa, o cephenin komutanlığını bilinmeyen bir nedenden ötürü ele alamıyordu. Öyle de olsa böyle de olsa ille komutayı al, diye buyruk vermek yararsız olurdu.

Asıl şaşılacak durum bundan sonra görüldü. Bir süre sonra Refet Paşa Nazilli�den kayboldu. Birkaç gün sonra, Balıkesir�de olduğunu, birtakım yabancı subaylarla ilişki kurayım mı diye bizden sorması üzerine anladık.

22 Aralık 1919 günü verdiğimiz karşılıkta: ��Ulusal örgütten olanların özellikle Temsilciler Kurulu üyesi olarak tanındığı için kendisinin, yabancılarla hiçbir türlü ilişki kurmasını istemediğimizi�� bildirdik. Refet Paşa bir daha kayboldu. En sonunda bir gün Bursa�dan Refet imzalı kısa bir tel aldık: ��İstanbul üzerinden Bursa�ya geldim.��

Bu telin anlamını bir türlü kavrayamıyordum. Refet Paşa�nın İstanbul�la ne ilişkisi vardı? Bir de Nazilli-Balıkesir-Bursa yolu İstanbul�dan mı geçer? Bu bilmeceyi bir türlü çözemedim. Sonunda iş anlaşıldı.

Refet Paşa, Nazilli�den ayrıldıktan ve Balıkesir�de Kazım Paşa�ya uğradıktan sonra Bandırma�ya inmiş, oradan da bir Fransız torpidosuyla İstanbul�a gitmiş. Orada bir takım arkadaşlarıyla görüşmüş; sonra da Bursa�ya dönmüş.

Baylar, bu bilmeceyi şimdi bile çözemiyorum. Bunun için beni bağışlayacağınızı umarım.

Refet Bey�in, bir İngiliz gemisine binip Samsun�a gelen Salahattin Bey�le değiştirildiğini ve kendisinin o gemi ile İstanbul�a dönmesinin istendiğini; bunun üzerine gitmeyip görevinden çekildiğini; ve İstanbul Hükümetinin benimle birlikte onun da yakalanmasını ve İstanbul�a gönderilmemizi genelge ile buyurduğunu biliyorsunuz. Bu kadar çok bilinenle bir bilinmeyeni çözememek, cebir bilenlerce pek bağışlanmazsa da, benim bu noktada güçsüz kaldığımı açıkça söylemek isterim. Ferit Paşa Hükümetinin yerine Ali Rıza Paşa Hükümeti geçmiş idiyse de, yeni hükümetin haber alma ve yürütme araçlarının gene öncekiler olduğunu biliyoruz.

Baylar, Refet Paşa�nın bu yeğnice davranışı, düzenli ordunun kurulmasına değin, Aydın ve Salihli cephelerinde güvenilir bir komuta düzeni sağlanamamasına yol açtı.





DAHİLİYE NAZIRI KUŞKU UYANDIRAN DAVRANIŞLARI

Baylar, bu garip öyküden sonra, olayların yine bıraktığımız noktadan izlemeye başlayalım:

Cemal Paşa, bizim 5 Kasım 1919 günlü kapalı telimizin bir noktasını anlayamamış. Babıali merkezinden çektiği kısa bir kapalı telle şu yolda bizden açıklama istiyordu: ��Dahiliye Nazırının kuşku uyandırabilecek eylemlerine dikkatinizi çekmeyi gerekli görürüz, sözleriyle ne demek istendiği anlaşılamadı. Bu noktanın ivedi olarak açıkça bildirilmesi.�� (belge: 190)

Bu kısa soruya verdiğimiz yanıt biraz uzundur. Sıkılmazsanız, olduğu gibi sunayım:



Şifre

Sıvas, 12.11.1919

Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine

Y: 8.11.1919 gün ve 8084 sayı:

Dahiliye Nazırı Paşa Hazretlerinin kuşku uyandıran işlerinden ve davranışlarından akla gelenler aşağıda bilginize sunulur:

1- Ankara gibi birtakım illerdeki yüksek sivil görevlileri telgraf başına çağırtarak, ulusal eylemler sırasında Ferit Paşa Hükümetine karşı davranışta bulunanların durumlarını, hükümeti neden suçladıklarını; bu işin yasalara ne den1i uygun olduğunu gözdağı verici bir biçimde soruşturmak.

2- Uzun süre hasta yattıktan sonra tifodan ölen Tokat Mutasarrıfının ölümünün, nedeni bilinmeyen bir olay sayılarak Sıvas Valiliğinden kapalı telle sorulması.

3- Adliye Nazırı ile birlikte, Balıkesir cephesinden gelen ulusal kurul ile gizli buluşmaları sırasında Adliye Nazırının ulusal eylemleri yönetenlere karşı bir işlem yapılıp yapılmayacağını kendisinin yanında söz konusu edebilmesi.

4- Dahiliye Nazırlığını üzerine aldığı zaman, ilk yurtseverce iş olarak, vatan hayınlığı açıkça tanıtlanmış olan eski Dahiliye Nazırı Adil Bey�in düşünce ve iş ortağı Dahiliye Müsteşarı Keşfi Bey�i kovması gerekirken, onu bugün bile görevinde tutması ve onun aracılığı ile kamu görevlilerinin yerlerini değiştirmesi.



Doğaldır ki, bu müsteşar aracılığı ile atanacak görevliler, pek haklı olarak ulusal güveni kazanamazlar. Örneğin, ulusal eylemlerin başından sonuna değin karşı tutum içine giren ve sonunda halkın işten el çektirdiği fakat hasta olması dolayısıyla o zaman tutuklanmamış ve sürülmemiş olan eski Kayseri Mutasarrıfı Ali Ulvi Bey, yönetici niteliklerinden büsbütün yoksun ve yetersiz takımından olduğu halde, Burdur�a atanmıştır.

Gene yetersizliğinden ve Canik sancağı için uygun görülmediğinden, kendinin de istemesi üzerine epey zaman önce İstanbul�a gönderilen Ethem Bey de, Menteşe�ye atanmıştır. Aydın mutasarrıflığına eski Niğde Mutasarrıfı olup Sıvas�a getirilen Cavit Bey atanmıştır. Bütün bunlara karşın, eski Konya Valisi vatan hayını Cema1 Bey�in adamı olan Antalya Mutasarrıfı, birçok başvurularımıza ve halkın sızlanmalarına karşın şimdi gene yerinde oturuyor.

5- Özlük İşleri Müdürlüğü gibi en önemli görev, bir Ermeni elinde bulunduruluyor.

6- Basın Müdürlüğünde ve Ajansın durumunda bir değişiklik görülmemektedir.

7- Yurdun geleceğini güven altına alacak tek kuvvetin ulusal birlik olduğu ve bu birliği de ulusal örgütlerin sürdüreceği bilinmektedir. Bu birlik ve örgütün, yurdu bölünmekten kurtarmak, devletin ve ulusun bağımsızlığını sağlamaktan başka bir şey olmayan kutsal amacını bozmaya çalışanlar da, İstanbul�daki karıştırıcı takımıdır. Bunların kötülüklerini önlemek, ancak güçlü ve sağlam bir sıkıdüzene bağlıdır. Bunun da başlıca yolu; polis müdürünü, namuslu, ulussever, yeterli, girişken kişiler arasından seçmek ve atamaktır. Oysa, sizler de bilirsiniz ki bugünkü Polis Genel Müdürü, vatan hayını olan düşük hükümetin ve adamlarının biricik koruyucusudur. Sait Molla�nın Bay Fru�ya yazmış olduğu mektuplardan anlaşıldığına göre de, bu adam, karşıcıl kimselere, yani ulus düşmanlarına şimdi bir barınak ve sığınak oluyor. Amasya�da Salih Paşa Hazretleri de bunu kabul buyurmuşlardı.. Oysa Dahiliye Nazırı, yurdun ve ulusun yazgısını böyle bir kişinin elinde bırakmakta bir sakınca görmüyor, belki yarar görüyor demektir. Jandarma Komutanı Kemal Paşa�nın ise, gerek ulusal amaçlar ve gerekse sizler için dokuncalı bir kişi olduğu kuşku götürmezken şimdi gene yerinde durması da, Dahiliye Nazırlığının iyi niyetine mi verilmelidir?

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:02 pm

ALİ RIZA PAŞA HÜKÜMETİ, ULUSAL ÖRGÜTÜ DÜŞMAN ÖRGÜTLE, BİZİ DE ALİ KEMAL VE SAİT MOLLA İLE BİR TUTUYOR

Baylar, Harbiye Nazırının 9 Kasım 1919 günlü bir telyazısı vardı; onun içindekiler de ilgi çekicidir. Bu telyazısında Cemal Paşa, hükümetin düşüncesini şu noktalar üzerinde topluyordu:

1- Seçimlerin iyi ve doğru yapılması;

2- Millet Meclisinin İstanbul�da toplanması;

3- Ulusal örgütler adına hükümet işlerine karışılmaması için hükümetin size öteden beri yaptığı bildirimler kesindir.

4- Pek çok telyazılarınızda ileri sürülen isteklerin de bu özellikte yani işe karışma niteliğinde olduğu apaçıktır.

5- Hükümet, bildirisinde saptayıp yaydığı gibi, tarafsızlıktan ayrılmayacaktır. Bu bakımdan, ulusal örgütlere karşıt görüşte olanlara baskı yapmak ve onları cezalandırmak yoluna gidemez.

Telin sonunda şöylece gözdağı da veriliyordu: ��Şimdiki durum, biraz daha sürecek olursa hükümet yüzde yüz çekilecektir.� (belge: 191)

Sayın baylar, bu maddelerden çıkan anlam, aslında bütün gerçekleri ortaya koymuş bulunuyordu. Hükümet, ulusal örgütlere karşı görüşte olanların yurda ve ulusa düşman olduklarını kabul etmiyordu. Ulusal örgütler ile düşmanların hayınca örgütlerini; Ali Kemal ve Sait Molla ile bizi eşit tutuyordu. Adapazarı, Karacabey, Bozkır, Anzavur olaylarını suç saymıyordu.

Cemal Paşa�ya verdiğimiz yanıtta bu noktaları açıkladıktan sonra, hükümetin duygu ve eğilimini açıkladıktan sonra, hükümetin duygu ve eğilimini açık söyletmek amacıyla şu tümceyi de ekledik: �Sözlerinizden anladığımıza göre, yüksek hükümet, ulusal örgütün varlığını belki gereksiz görüyor. Gerçekten durum böyle ise, yani ulusal örgüte dayanmaksızın yurdu kurtaracak kuvvet varsa, ona göre gereği yapılmak üzere, açıkça bildirilmesini, her türlü yanlış anlamaların ortadan kalkması için çok rica ederiz.� (belge:192)





DAHİLİYE NAZIRI DAMAT ŞERİF PAŞA BOYUNA ULUSAL BİRLİĞİ BOZMAYA, DELEGEMİZ HARBİYE NAZIRI CEMAL PAŞA DA HÜKÜMETİN YÜRÜTÜMÜNÜ SAVUNMAYA ÇALIŞIYOR

Baylar, Cemal Paşa�nın özel olarak Sıvas�a gönderdiği ve kendi eliyle yazdığı 10 Kasım 1919 günlü bir mektubunu da, ancak 18 gün sonra yani 28 Kasım 1919 günü- almıştım.Cemal Paşa bu mektubunda, yapılan yazışmaların ilgili olduğu sorunları birer birer özetliyor ve her biri üzerinde açıklamalarda bulunuyordu.

Özellikle, Millet Meclisinin İstanbul�dan başka bir yerde toplanması sorunundan söz ederken: �Bu işe Padişahın olur demeyeceği kesin olarak anlaşılmıştır. İstanbul�daki düşman kuvvetlerinin Millet Meclisine saldırmalarının belki Osmanlı Devleti için yararlı sonuçlar doğurabileceğini, Amerikalılar sezdirdiler; üstelik açıkladılar da; fakat böyle bir saldırının olabileceğini olasılık içinde göremediler.� diyordu.

Cemal Paşa: �Yüreği ulusal güçlerden yana çarpmayan görevlilerin kodamanları, arkalarını yurttaki düşman ordularına dayamış gibidirler.� yollu, sanki bilinmeyen bir bilgi de verdikten ve bu bilgiyi: �Eski hükümet üyelerinin çoğu böyledir.� tümcesiyle tamamladıktan sonra: �Örneğin Polis Müdürünün değiştirilmesinde bu durum iyice belli oldu.� diye bir de örnek veriyor.

Cemal Paşa, hükümet birçok işler yapmayı düşünmüşse de: �Köklü bir girişim için, dayandığı gücün sağlamlığına daha inanamadı.� sözleriyle bizi suçladıktan sonra şu kanısını ortaya atıyordu: �Dahiliye Nazırı bu kuvvete yani Ulusal Kuvvetlere gereksinme gösterenlerin başında desem abartmış olmam.�

Cemal Paşa�nın, mektubunu imzaladıktan sonra yine kendi imzasıyla mektubuna eklediği bir özette şu tümceler vardı: �Karşıcılar ve yabancılar, Meclisin açılmasını engellemeye karar vermişlerdir. Temsilciler Kurulu da, toplantı yeri üzerindeki çekişmeyle bu engellemeyi sürdürürse işimiz Tanrı�ya kalıyor demektir.� (belge: 193)

Baylar, bu mektuptaki, bundan önce gelen yazılardaki ve bundan sonra boyuna bildirilecek olan düşüncelerdeki mantık yorumlama ve görüş sağlamlığı üzerinde söz söylemeyeceğim. Yalnız, bu mektuba 28 Kasım 1919 günü verdiğimiz açıklamalı yanıtın bir tümcesini, olduğu gibi bildirmekle yetineceğim. O tümce şudur: "Yüksek hükümetin köklü bir girişim için dayandığı gücün sağlamlığına güvenemediğini ortaya koyan sözleri, gerçeğe uygun bulmuyoruz.��

Baylar, Dahiliye Nazırı Damat Ferit Paşa, durmadan dinlenmeden ulusal birliği bozmaktan; ulusu, her gün sürüp giden ve genişleyen saldırılar karşısında sessiz ve kıpırtısız tutacak önlemler almaktan geri durmuyordu. Öteki nazırlıkları da bu ilkeye göre iş görmeye kışkırttığı görülüyordu. Örneğin, Eskişehir�de Hamdi Efendi adında bir kadı vardı. Ulusal Kuvvetlere karşı olduğu için orada duramamış, geri gelmemek üzere İstanbul�a gitmişti. Bu Kadı Efendi�yi, yeni hükümet gene Eskişehir�e göndermiş. Durumu bildirerek, kendisinin değiştirilmesi gerektiğini Mutasarrıf, Adliye Nazırlığına yazmış, fakat bu yazıya karşılık alamamış. Mutasarrıf ve Eskişehir Bölge Komutanı, bu durumu Temsilciler Kuruluna bildiriyor ve:

"Eğer Adliye Nazırlığı bu öneriyi dikkate almayacak olursa, kadının kovulması gereklidir. Yüksek düşüncenizin ve buyruğunuzun bildirilmesi rica olunur.�� Diyordu. Bizde düşüncemizi soranlara şu yanıtı vermek zorunda kaldık: "Ulusal amaçlara uyacağına söz veren ve bu ilkeye göre ulusal örgütten her türlü yardımı gören yüksek hükümete kadının değiştirilmesi işi dinletilemezse, en sonunda kovulması gerekeceği apaçık bir gerçektir. " Kuşkusuz bu durumda bulunan İstanbul görevlileri az değildi.

Buna benzer birtakım işler üzerinde hükümetin görüşünü bildiren Harbiye Nazırı Cemal Paşa�nın 24 Kasım 1919 günlü bir kapalı telinin ilk tümcesi, şu idi: "Devletin içişleri ve siyasası kesinlikle ortaklık kabul etmez.�� (belge: 194)

Bu tele 29 Kasım 1919 günü verdiğimiz ayrıntılı yanıtta, biz de şöyle dedik: "Devletin içişlerinin ve siyasal kesinlikle ortaklık kabul etmediği bir gerçek olmakla birlikte, bir benzeri bulunmayan bugünkü durumda yurdun ve ulusun geleceğini güven altında tutacak olan ulusal örªgütleri bilerek ya da bilmeyerek güçsüz bırakacak ve ulusal birliği bozacak hiçbir işi ulusun kabul etmemesi de pek olağan ve türeye uygundur.�� Bu telin son tümcesi şöyle idi: "Kurulumuz, imza ederek vermiş olduğu sözlere yüz de yüz bağlıdır. Şu var ki bunun karşılıklı olması gerektir. Oysa, hükümet Salih Paşa�nın imzaladığı protokollerle notlarda sözü geçen işlerin daha hiçbirini yapmamış ve engelleyici nedenler varsa onu da bildirmemiştir. " (belge: 195)

Baylar, şimdi vereciğim kısa bir bilgi ve göstereceğim belgeler �ki bu bilgiyi doğrulamaktadır- Ali Rıza Paşa Hükümetinin bizi suçlamada ne denli haksız ve hükümet işlerinde, en hafif deyimiyle, ne denli ilgisiz olduğunu gözlerinizin önünde canlandıracaktır sanırım.

Baylar, İstanbul�daki gizli dernekler ve bu derneklere önderlik eden bir takım kişiler -Harbiye Nazırı Cemal Paşa�nın mektubunda da açığa vurulduğu gibi- sırtlarını yabancılara dayamışlardı. Bunlar, gerek ellerindeki bol paradan, gerekse Ali Rıza Paşa Hükümetinin çokça hoş görüsünden ve gevşekliğinden yararlanarak yurdu, baştan başa ateşe vermek için olanca güç ve çabalarıyla çalışıyorlardı. Bu konudaki bilgiler ve elde edilen belgeler de Hükümetin bilgisi dışında bırakılmış değildi. İstanbul�daki örgütümüzle ve çabalarımızla elde edilmiş bir bölük belgeler, olduğu gibi Cemal Paşa�nın ve Sadrazam Paşa�nın ellerine verilmişti. Bu belgeler, o günlerde, yabancı devlet temsilcilerine de verilmiş ve böylece işi, İtilâf devletleri hükümetlerinin çoğu öğrenmişti. O zaman özetleri de bütün komutanlara ve başka gerekenlere bildirilmiş olduğuna göre, artık olayın tarihe karışmış olduğu bugün, yüksek topluluğunuzca ve ulusça bilinmesinde bir sakınca görmüyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:03 pm

SAİT MOLLA NASIL ÇALIŞIYORDU

Ulusal savaşlar sırasında karşılaştığımız açık ve gizli güçlükler üzerinde köklü bir bilgi edinmeye ve gelecek kuşakların ders almasına ve uyanmasına yarayacak nitelikte olan, söz konusu belgeleri, olduğu gibi bilginize sunªmayı uygun buluyorum. Bu belgeler, İngiliz Muhipler Cemiyetinin sözde başkanı olarak tanınan Sait Molla�nın, Bay Fru adındaki rahibe gönderdiği mektupların örnekleridir.

Baylar, bu mektupların örneklerinin alındığını sezen Sait Molla, Türkçe İstanbul gazetesinin 8 Kasım 1919 günlü sayısında, bu mektuplardan söz açarak uzun ve sert bir dille bir yalanlama yayımlamış olsa da, gerçeği örtmenin yolu yoktur. Bu mektupların örnekleri, Sait Molla�nın evinden ve mektup karalamalarının yazılı bulunduğu bir defterden, olduğu gibi çıkarılmıştır. Bunlar bir yana, mektupların içindekiler, yurtta beliren durumlara, olayªlara ve kimi kişilerin tutumuna tam bir uygunluk göstermektedir. Şimdi izin verirseniz, bu mektupları yazılış sırasıyla sunayım:

Birinci Mektup

Sayın dostum.

Verilen iki bin lirayı Adapazarı�nda Hikmet Bey�e gönderdim. Oradaª ki işlerimiz pek yolunda gidiyor. Birkaç gün sonra verimli sonucunu elde edeceğiz. Şimdi aldığım şu bilgiyi, şu pusulamla size tezelden iletmek isªtedim. Yarın sabah kendim gelip geniş bilgi vereceğim.

Ulusal Kuvvetlerden yana olanların Fransa�ya pek çok eğilim gösªterdiklerini ve General Despere�nin (Franchet d�Esperey) Sıvas�a gönderªdiği subayların, Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek İngiltere Hükümetine karşı birtakım kararlar aldıklarını Ankara�daki adamımız ��N.B.D. 285/3��, özel bir postacı ile gönderdi, mektupla bildiriyor. ��D.B.K. 91/3�� her kadar demeğimiz üyesi ise de bu adamın Fransızlara çaşıtlık ettiği ve sizin bu örgüte başkanlık ettiğinizi söyleyip yaydığı kanısı bende uyanmıştır. Bu iş üzerinde de, yüksek kanılarınıza ve güveninize aykırı düşecek sözlerimle şimdiye dek o adam için göstermiş olduğunuz güvendeki yanılgıyı belirtmiş olacağım. Dün sabah Âdil Bey�le birlikte, Damat Ferit Paşa Hazretlerinin yanına gittim. Biraz daha sabretmeleri ve beklemeleri gereğini sizin adınıza kendilerine bildirdim. Damat Ferit Paşa Hazretleri verdiği karşılıkta, size teşekkür etmekle birlikte, ulusal örgütlerin Anadolu�da büsbütün kök saldığını ve karşı bir saldırışla hayın başkanları tepelettirilmedikçe, kendisinin Sadrazam olamayacağını ve böylece Padişahın da onayından geçen sözleşme hükümlerinin Konferansta savunulamayacağını söyledi. Ayrıca, Ulusal Kuvvetlerin dağıtılması için yüksek İngiltere Hükümeti katında tezelden girişimlerde bulunularak, ortak bir notanın milletvekilleri seçiminden önce İstanbul Hükümetine verilmesini ve çetelerimizin Adapazarı, Karacabey ve Şile�de Rumlara karşı girişecekleri saldırıları tutaªmak yapıp Ulusal Kuvvetlerin güvenliği bozduğu gerekçesiyle işi çabuklaştırmaya çalışmamızı; İngiliz basının, ulusal örgütlere karşı yayın yapmaªsının sağlanmasını ve özel olarak torpido ile gönderilen ��E.B.K. 19/2�� ye, dün görüştüğümüz işler üzerinde telsizle yönerge verilmesini rica ediyorum. Bu gece, saat on birde Âdil Bey ��K.��de sizi görecek ve Ferit Paşa�nın bazı özel ricalarını daha bildirecektir. Daha sonra, Padişah Hazretleri ile Bay "T .R.�� görüşebilecektir. Refik Bey�e artık güvenmeyiniz. Sadık Bey de bizimle çalışabilecektir. Saygılarımı sunarım.

11.10.1919

Sait

Ekleme: Karacabey�le Bozkır�dan daha bir haber alamadık.



İkinci Mektup

Ankara�daki ��N. B. D. 285/3��den gelen 12. 10. 1919 günlü mektup ta, Sıvas Temsilciler Kurulunda kurmay albaylıktan emekli Vâsıf Bey�in Despere ile görüşmek üzere gönderileceği ve birkaç güne değin yola çıkacağı bildiriliyor. Hikmet Bey paraları almış. Biraz daha para istiyor. On gün sizin yanınıza geldiğim sırada izlendiğimi söylememiştim. Dönüªşümde biri sarı bıyıklı, ötekisi kumral ve köse iki adamın sokak başında beni beklediklerini gördüm. Gece olduğu için epeyce korktum. Yalnız birªbirlerine yavaşça: ��Bu Sait Molla imiş. Artık gidelim.�� dediklerini işittim. Bu sık sık buluşmalar benim için iyi olmayacak. Fuat Paşa Türbesi yakınındaki görüştüğümüz evi tutabilirseniz buluşabileceğiz. Nazım Paşa, derneªğimizi haber almış. Bana çok gücendi. İzninizle ��N.B.S. 495/1�� düzenine kendilerini kattım. Ev işi bir yoluna konuluncaya değin sizinle o buluşacakªtır. Karacabey�de ��N. B.D. 289/3�� e gönderilen bin iki yüz lira, yerine ulaşmıştır. Yola çıkacaklardır.Ferit Paşa, İstanbul Hükümetine verilecek notayı her dakika bekliyor. Bu durum, Padişah Hazretlerini pek üzüyor. Teselli ettirmeniz ve her zaman kendisine umut verici sözler söylettirmeniz, çıkarlarımız gereğidir. Bizim padişahlarımızın, her şeye karşı yumuşak gönüllü olduklarını unutmayınız. Seyit Abdülkadir Efendi, o iş için pek şaşırtıcı şeyler söyledi. Sözde arkadaşları: ��Yurtseverliğe aykırı düşer.�� diyorlarmış. Artık siz işi bir yoluna koymaya bakınız. Polis Müdürü Nurettin Bey�in değiştirileceği söyleniyor. Hepimizin koruyucusu olan bu kişi üzerine gerekenlerin dikkatlerini çektiriniz. Saygılarımı sunarım.

18/19.10.1919

Ekleme: Ali Kemal Bey o adamla görüşmüş. Konuşmayı iyi yönetemediği için karşısındaki adam amacını anlamış ve kendisine, büyük bir aşağılama ile: ��Biz, sizin İngilizler hesabına çalıştığınızı anladık.�� demiş.



Üçüncü Mektup

Yapılan propagandaları, Göz Hekimi Esat Paşa kolu ve özellikle Çüªrüksulu Mahmut Paşa, resmi bilgilere dayanarak boyuna yalanlatıyor ve halkın coşkusunu yatıştırmaya çalışıyorlar. Bu adamlar başvurdukları zaman hiç karşılık verilmemesini; dün kararlaştırdığımız kişiye, Padişah aracılığıyla buyruk vermenizi rica eder, saygılarımı sunarım.

19.10.1919

Sait

Dördüncü Mektup

Sayın Üstat,

Muhipleri arasında Franmason örgütünü istemeyenler var. İttihatçıların yolu tutulacağından korkuyor. Bu örgütün yönetiminde görev alaªcak nitelikte yetiştirilmiş gençlerin katılmasıyla, bu izlenceyi uygulayabiªleceğiz. Benim dış kılığımın engel olması yüzünden eski dostunuz ��K.B.V.4/35��, kararlaştırılan ilkelere göre işe başlayacaktır. Ankara ve Kayªseri�den yine haber yok. Saygılarımı sunarım üstadım.

19.10.1919

Sait





Beşinci Mektup

Üstat,

Kasidecioğlu Ziya Molla dün Adam Blok�a (Adam Block) haber göndermiş, eski dostu olmasına güvenerek, benim başında bulunduğum Muhipler Cemiyetinin İngilizlerce korunmasının İngiliz karakteriyle bağªdaşmadığını ve bunun kamuoyu üzerinde kötü etkiler yaptığını bildirmiş; böylece Cemiyeti namuslu kişilerin temsil etmesi gerekeceğini dolayısıyla anlatmış ve benim için çok kötü sözler eklemiş. Bu kişinin bana karşı kişiªsel düşmanlığı olduğunu anımsatmak isterim. Ziya Molla�nın damadının kız kardeşi eskiden benim karımdı. Kendisini boşadığım için bana böyle düşmanlık ediyorlar. Bunun Adam Blok Hazretlerine duyurulmasını ve Ziya Molla�nın şimdi İngilizlerden yana olmayıp ulusal eylemin destekleyenlerin propagandacısı olduğunu ve Mustafa Kemal paşa ile ilişki kurmuş bulunduğunu ve beni suçlamasıyla da ne mal olduğunu ortaya koyªduğunu yüksek görüşlerinize sunmak isterim.

21.10.1919

Sait

Ekleme: Bir sakınca yoksa, Adam Blok Hazretlerine size olan hizmetªlerimi duyurunuz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:03 pm

Altıncı Mektup

Sayın Üstat,

Ankara�dan "N.B.D. 295/3�� den özel postacı ile gelen 20 Ekim 1919 günlü mektupta bildirildiğine göre "K.D.S. 93/1��, yönergemiz gereğince orada bırakılarak kendisi Kayseri�ye gitmiştir. Yönergenin onaylanmış bir örneğini de Galip Bey�e gönderdiğini bildiriyor. Önceki ödeneği harcamış olduğu için yeniden ödenek istiyor. Gizli örgütümüzün genişlediğini ve haydut başkanlardan yakasını kurtaran Muhiplerimizin şimdilik köylerªde kalarak el altından işe başladıklarını muştuIuyor ve son yaptığınız usªtaca düzenlemelerin verimli olacağını bildiriyor. ��M.K.B.��, pürüzsüz Türkçesi yüzünden önemli işler çeviriyormuş. Hele hocalığına diyecek yok diyor. Yönergenin "X. V .V .�� planı tam olarak hazırlanmış. Aramıza yeni yabancıªlar girmemiş ise amaç, sezilmeksizin edimli olarak gerçekleşecektir. Yeni ödeneğin gönderilmesini beklemek üzere özel postacı "4 R.�� burada alıªkonulmuştur.

23/24.10.1919

Sait

Ekleme: Ahmet Rıza Bey�in İtalyan güdümü üzerindeki demecini mektubun sonuna ekledim. Kendisinin Fransa�ya geçmesi, bizce tehlike olur. Bu işi sağlama bağlayınız.



Yedinci Mektup

Üstadım,

Ali Kemal Bey dün o adamla görüşmüş. Basın işinde biraz ağır davranmak gerektiğini söylemiş. Bir kez, bir yana yöneltilmiş olan düşünürleri ve yazarları öncekine karşıt bir amaca yöneltmek, bizde pek kolay olmaz. Bütün devlet görevlileri ulusal eylemleri şimdilik iyi görüyor, demiş. Ali Kemal Bey, yönergenize eksiksiz uyacak. Zeynelâbidin Partisiyle de işbirliği yapmaya çalışıyor.

Kısacası, işler bulandırılacak, Bugünlerde Fransa ve Amerika çevrelerinde benim adım çok geçiyormuş. Bunun nedenini şimdiye dek, anlayamadım. Ulusal eylemlerden yana olanların, bu hükümetin siyasal görevlileri üzerinde yaptıkları etki sonucu olarak tehlikeye giren yaş**ının korunması size kalmıştır. Ben bu güvenle kendi kendimi yüreklendiriyorum. Hikmet ile kendim görüştüm. Bu kez onu biraz kaypak buldum. Ama sağªlam güvence verdi. "Ben erkeğim. Sözümden dönmem.�� dedi. Sıvas olayını nasıl buldunuz? Biraz düzensiz ama yavaş yavaş düzelecek. Kadıköylü de işi üzerine alıyor. Fakat o yere batası İttihatçı basın, arasıra bizim işlere engel oluyor. Bunların yazılarına dikkat gerek. Paş**ız gene de sinirli, ��Ne vakit olacak�� diyor. Ev işinin bugüne dek yoluna konulmamış olması buluşup görüşmemizi güçleştiriyor. "N.B.S. 495/1�� Konya�ya önem verilmesini öğütlüyor. Size sözlü olarak açıkladığı iş üzerinde dikkatini çekmemi rica ediyor. Ali Kemal Bey�in uğradığı son yıkım üzerine üzüntülerinizi bildirdiğinizi söyledim. Bu adamı elde bulundurmak gerek. Bu fırsatı kaçırmayalım. Bir armağan sunmak için en elverişli zamandır. 19 Ekim günlü mektubumu almadığınıza üzüldüm. Aracıyı biraz sıkıştırınız. Tehlikeden sakınmak, benim için pek önemlidir. Yeni bir parola gönderiniz. Hikmet ve Kadıköylü�ye numaralarını vereceğim. Saygılarımı sunarım üstadım.

24.10.1919

Sait



Ekleme: Birkaç kez söylemek istediğim halde unutuyorum. Mustafa Kemal Paşa�ya ve onu tutanlara biraz yumuşak davranmalı, kendisi tam bir güvenle buraya gelebilsin. Bu işe pek çok önem veriniz. Kendi gazetelerimizle onu destekleyemeyiz.



Sekizinci Mektup

Sayın Üstat,

Seçimleri askıda bırakmak ve geciktirmek için gerek Mustafa Sabri ve gerek Hamdi ve Vasfi efendilerle uzun uzadıya, verdiğiniz yönerge sınırları içinde görüştüm. İşi kabul ettiler. Mahallelerde propagandalar başladı. Gerekenleri elde edecekler. Bol para dağıtarak halkın kafasını karıştıracaklardır. Padişahın bu konuda aydınlatılması gerekmektedir. Ustaca düşünce ve önlemlerinizle amaca ulaşacağımıza güvence veririm, sayın üstadım.

26.10.1919

Sait



Dokuzuncu Mektup

��9. R.�� özel postacı geldi. Keskin örgütü bitmiştir. Arkadaşlara proªpaganda için yönerge verdim. Başarılarımızın ilk verimlerini yakında alaªcağımıza güveniyorum, sayın üstadım.

21128.10.1919

Sait



Onuncu Mektup

Sayın Üstat,

Sarayda, yeni hükümet kurulmasının tasarlandığı ve hazırlık yapılªdığı söylentisi yayılmıştır. Bu işin çabuklaştırılması çok gereklidir. Anadolu örgütümüzün kimi planları Ulusal Kuvvetlerce anlaşılmış, özellikle Ankara ve Kayseri�de bize karşı çalışmalar başlamıştır. Kürt Cemiyeti, söz verdiği halde bir iş yapamadı. Çetelerimizden bir bölüğü yok ediliyor. Ne pahasına olursa olsun, tasarlanan hükümetin iş başına getirilmesi pek çok gereklidir. Ali Rıza Paşa�nın, planlarımıza karşı önleyici önlemler alacağını da sanıªyorum. Bozkır�a gidecek adamlarımız, tanınmış kişiler olduklarından, çokªça korkuyorlar. Konya�da ��K.B. 81/1��e, sizin adamınız aracılığı ile olayın kızıştırılması için bildirim yapılarak, propaganda kurullarının bu konu üzerinde çalışmaya çağrılması gereğini ve zorunluğunu bildirir, saygılarımı sunarım.

29/30.10.1919

Sait

Benim bir mektubumdan Hikmet�e söz açmışlar. Bu mektubun içinde yazılı olanları nereden öğrenmişler? Hikmet ile kendim görüştüm; bunun doğru olduğunu, şaşkınlık içinde Hikmet�ten dinledim. Çaşıt, benim çevªremde midir, yoksa sizde midir?



On Birinci Mektup

Sayın Üstadım,

Kürt Teali Cemiyetindeki yakın dostlarımızla görüştüm. Yeni geldikleri için birkaç gün sonra, verilen yönergeye uygun olarak gerekli düzenlemeleri yapacaklarını; yalnız Kürdistan�a gönderilecek çeşitli arkadaşlar için büyük bir ödenek verilmesi gerektiğini söylediler. ��D. B. R. 3/141�� den gelen mektubu da gösterdiler. Urfa, Antep, Maraş�ta Fransızlara karşı gereğinden daha çok kışkırtma yaptıkları ve halkı, kolordu komutanının güttüğü yumuşak siyasaya aykırı bir davranışa sürükledikleri yazılıdır. Hükümet başkanlığına Zeki Paşa�nın getirilmemesi için ileri sürülen düşünceler doğru değildir. Bu adam Kürtlere sözünü geçirebilecek durumdadır. Eski Ermeni kırımı unutulmuştur. Sizin aklınıza gelenler, bugün için her halde zamansızdır. Bunu, gerektiğinde başka türlü yorumlamak kolayªdır. Yüksek yardımlarınızı her dakika bekliyoruz. Karşıdaki olayı ötekilerine bulaştırmaya çalışıyoruz.

Saygılarımı sunarım

Sait



On İkinci Mektup

Sayın Üstadım,

Ahmet Rıza�mn Tan (Temps) gazetesi haber yazarına verdiği demeç kuşkusuz gözünüzden kaçmamıştır. Emir Faysal�a Fransızlarla anlaşma yapªmasını öğütlemesindeki anlamın kapsadığı siyasal incelik, ustaca görüşlerinizªden uzak kalmamalıdır. Ulusal örgüt başkanları, son günlerde dikkati çeªkecek bir biçimde Fransa�ya eğilim belirtisi gösterdikleri gibi, bir yandan Irak�ta kargaşalık çıkartırken öte yandan Suriye�deki egemenliğinizi de baltalamak istiyorlar. Bu örgütün sürüp gitmesinde gösterilecek ilgisizlik ve savsaklama, İslam dünyasının İngiltere�ye karşı olağanüstü ayaklanmaªsıyla sonuçlanacaktır. En dikkate değer olan bu noktayı görmek ve yüksek siyasa adamlarınıza göstermek pek çok önemli ve gereklidir. Şu düşüncemªle bilimsel değerinize dil uzattığım sanısına varmayınız. Çünkü, Türkiye üzerinde sizden başka bir kuvvetin erkini ve egemenliğini sürdürmesi, siyasal amacımıza aykırıdır. Fransa, İtalya ve özellikle Amerika�nın, gerek devlet adamlarıyla gerek basınıyla bu kuvvete karşı gösterdikleri türlü eğilimler, siyasal ve askeri üstünIüğünüzü çekemediklerinin açık belirtileridir. Ahmet Rıza gibi Klemanso (Clemenceau) ve Pişon�un (Pichon) ve çeşitli yüksek siyasa adamlarının en yakın ve eski dostu olmak mutluluğuna erişen kişilerin, Fransa�da önemli bir rol oynayacaklarından ve kamuoyunu tam anlamıyla kendilerinden yana çekeceklerinden kuşku etmeyin. Bu adamın İsviçre�ye geçmesi ile ilgili haberlere bakılırsa oradan bir yolunu bulup Fransa�ya geçmek amacında olduğu kanısına varılabilir. Balıkesir dolaylarındaki kuvvetlerimiz bozularak kaçmış ve "A. R.�� bölgesinde gizlenmişlerdir. Yeni kuvvetler hazırlanıyor. Beş bin Iiradan aşağı olmamak üzere ödenek istiyor. Karaman�dan "D.B.S.4O/5�ten gelen mektupta şimdilik beklemek zorunda oldukları ve Kayseri�de "K.B.R.87/�4�ten gelen mektupta da yakında eyleme geçecekleri bildiriliyor. Ziya Efendi de, "H.K.�� ve "C.H.�� de örgütler tamamlandığından oraya yalnız ödenekle gitmek zorunda olduğunu sözlü olarak bildiriyor. Dilerseniz durum üzerinde sözlü olarak size geniş bilgi verecektir. Çok sıkı izlenildiğimizi, işlerimizden Sıvas�ın günü gününe haber aldığını söyleyebilirim. Mehmet Ali�ye güvenmeyiniz. Ağzı sıkı değildir. Herhalde boşboğazlık ediyor. Dış örgütte ve işlerde benden başkasını kullanmasanız daha iyi olur. Ali Kemal Bey�in listeye geçirilmesi zorunludur. Bunca gizlerimizi bilen bu adamı gücendirirsek planlarımız, olduğu gibi yabancı ellere geçer. Bu adamı sık sık kollayınız. Saygılarımı sunarım üstadım.

5.11.1919

S.

Kemal yakalanmış, ilişkisi bakımından,�K. B. R. 15/1�in, örgütle ne ölçüde ilişkisi olduğu meydana çıkmış demektir. Bu adamı korumak çok gereklidir.

Baylar, bu geniş düzene engel olmak ve yaratılan durumların ortadan kaldırmak için elimizden gele her yola ve önleme başvurduk. Şimdiye değin anlattığım ve bundan sonra sırası geldikçe anımsatmaya çalışacağım o hepinizin bildiği başkaldırmaları, karışıklıkları, resmi düşman kuvvetlerinin saldırılarını bastırmak ve ortadan kaldırmak için çok uğraştık. Ali Rıza Paşa Hükümeti, gözüne batan Ulusal Kuvvetleri bastırmaya ve bunun için bizimle didişmeye bakmaktan başka bir yardımda bulunªmadığı gibi ondan sonra hükümet kuran yüksek arkadaşªları da, onun yolunda gitmekten ve sonunda yıkımdan yıkıma, maskaralıktan maskaralığa sürüklenmekten başka bir iş görmediler.

Baylar, bütün bu gizli düzen kaynaklarının, Rahip Fru�nun kafasında topladığını ve oradan din kardeşlerimiz olacak hayınların kafalarına sokularak eyleme dönüştürüldüğünü kestirdiğimden, bir zaman için olsun Rahip Fru�nun durmasını ve bu işten uzaklaşmasını sağlamaya yarar düşüncesiyle, kendisine bir mektup yazdım. Mektubun iyi anlaşılabilmesi için, şu bilgiyi de ekleyeyim ki ben ay Fru ile İstanbul�da bir iki kez görüşmüş ve tartışmıştım. Fru�ya Fransızca olarak gönderdiğim mektubun Türkçesi şudur:

Bay Fru�ya,

Sizinle, Bay Marten aracılığıyla, yaptığımız görüşmelerin anısını seve seve gönlümde saklıyorum. Yıllarca yurdumuzda ve ulusumuz arasında yaş**ış olan sizlerin, bizim için en doğru düşünce ve kanılarla dolu bulunacağınızı umardım. Oysa, ne yazık ki, İstanbul çevresinde karşılaştığınız kimi aymaz ve çıkarcı kişilerin, sizi yanlış yönlere sürüklediklerini pek çok üzülerek anlıyorum. En başta Sait Molla ile düzenlemeye ve uygulamaya başladığınız, güvenilir kaynaklardan öğrenilen planın, İngiliz ulusunun gerçekten kıyanacağı bir nitelikte olduğunuª bildirmekliğime izninizi rica ederim. Ulusumuza, Sait Molla�nın değil, fakat gerçek yurtseverlerimizin gözüyle bakıldığı zaman, böyle planların artık yurdumuza ve ulusumuza uygulanabilecek bir yanı olmadığı yargısına kolaylıkla varılır. Nitekim daha bugünün olaylarından olan Adapazarı ve Karacabey olaylarının başarısızlığa uğraması, sözümüzü doğrulamaya yeter. Fakat, buna ne gerek vardı? İngiliz subayı Novil�in Diyarbakır dolaylarında Müslüman Kürt halkı yoldan çıkarmaya pek çok çalıştıktan sonra Malatya�da, eski Elazığ Valisi Galip ve Malatya Mutasarrıfı Halil Beylerle, Sıvas�a karşı yaratmaya çalıştığı olay, sonucu bakımından bütün uygarlık dünyasına karşı utanç verici değil miydi?

Size çok açık yürekle ye içtenlikle bildiririm ki, İngiliz ulusu, ulusumuzun dostluğuna ve güvenine değer vermiyorsa, bundaki yanılgı pek derindir. Böyle değilse kullandığımız araçlar pek yanıltıcı olup, sonuç ve verim alınacak nitelikte değildir. Sait Molla aracılığıyla Adapazarı�na gönderilen iki bin Iiranın, yakında verimli sonuç sağlayacağı yolunda verilen sözün yalan olduğunu olaylar size anlatmış olacağından uzun sözü gerekli görmem. Hele sizinle ilişki kuran düzmecilerin, Osmanlı Padişahının da ortaklaşa yaptığınız işlerinizde ve çalışmalarınızda eli varmış gibi gösterilmesi pek tehlikelidir. Siz çok iyi düşünebilirsiniz ki Padişah, sorumsuz ve tarafsız olup ulusal buyrum ve egemenliğimizle ilgili gerçekleri değiştirmez ve bozmazlar. Yurdumuzda bulunan İngiliz siyasal görevlilerinin, kuşkusuz İngiliz ulusunun eğimine ve çıkarına aykırı olarak, yurªdumuza ve ulusumuza karşı uygarlığa ve insanIığa yaraşmaz bir biçimdeki girişimlerini, elimizde bulunan belgelerle İngiliz uIusunun gözü önüne seªrersek, sonuç dünyaca iyi karşılanmaz sanırım. Fakat, bu konuda, tuhaf olması bakımından şunu da bildirmek zorundayım ki siz, bir din adamı olarak siyasa oyunlarına, özellikle adam öldürmeye varacak işlere karışmak hevesine kapılmamaIıydınız. Sizinle yaptığım görüşmelerde, sizi bu denli bir siyasa adamı olarak değil, insanlığa hizmet eden, adaleti seven erdemli bir kişi olarak tanımıştım. Bunda ne denli aldandığımı son aldığım sağlam bilgilerin doğrulamakta oIduğunu size bildirmekle şeref duyarım.

Mustafa Kemal
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:04 pm

ALİ RIZA PAŞA HÜKÜMETİ, DÜŞMANIN YALANLARINA GERÇEK GÖZÜYLE BAKIYOR

Baylar, İstanbul�da hükümetin gözü önünde ve bilgisi altında yapılmış ve yapılmakta olan alçakça girişimlerin ve bu girişimlerin bütün yurtta uğursuz belirtileri olduğu açıkça ortaya koyan olayların gerçek kaynaklarını etmenlerini, İstanbul Hükümetinin, Temsilciler Kurulundan daha iyi bildiği, daha da kuşku götürür mü?

Baylar, işlerin içyüzünü bilen bir hükümetin üyelerinªden, düşmanların, salt yanıltmak ve saptırmak amacıyla ortaya attıkları yalanlara ve söylentilere gerçek gözüyle, bakıp, yine onların öğütlerini çıkar yol ve önlem diye uygulamaya kalkışmak gibi bir davranış beklenir mi?

Bu sorulara karşılık vererek yüksek topluluğunuzu yormaktan çekindiğim için sözü, Ali Rıza Paşa Hükümeªtinin düşüncesini yansıtan Harbiye Nazırı Cemal Paşa�ya bırakmayı yeğ tutarım.

Baylar, açıkça söylemeliyim ki ben, Cemal Paşa�nın bu konu ile ilgili olarak gönderdiği kapalı telin anlamını ve kapsamını kavramakta güçlüğe ve şaşkınlığa uğradım ve kendilerinden yeni bir tel göndermelerini istedim. Nazır Paşa, 9 Aralık 1919 günü, olduğu gibi bilginize sunacağım birbiri arkasından gelen telyazılarını gönderdiler.

9 Aralık 1919

Sıvas�ta Üçüncü Kolordu Komutanlığına

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

Yinelenmesi istenilen telyazısı aşağıda sunulmuştur:

��Hükümetin, Barış Konferansına çağrılmak için istekte bulunduğu bilinmektedir. İyi bir barış antlaşması, gidecek delegelerimizin ulusal güveni kazanmış, hem içişlerinde sözü geçer bir hükümeti temsil etmeleriyle yapılabilir. Yabancı devlet temsilcileri, içeride güvenliğin ve dirliğin kurulup yerleşmesini durmadan öğütlüyorlar ve Anadolu�da bir kırmıma uğrayacakları kaygısıyla korkuya düşen Hristiyan halkın, bölük bölük, düşman elindeki yerlere sığınmakta olduklarını sert ve dikkat çekici bir dille söylüyorlar. Gerçi düşman elindeki yerlere ve özellikle Adana dolaylarına gidenler, oralardaki Ermeni sayısını artırmak için gitmekte iseler de, bu gidiş üzerine, Anadolu�da dirlik ve düzenliğin bozulduğu ileri sürülerek, hükümetçe yapılan yalanlamanın etkisi azaltılıyor. Çünkü Temsilciler Kurulu güvence verdiği halde, illerde kimi kişilerin kendilerine hoş görünmeyen görevlileri, kimseye danışmadan, görevlerinden çıkarmaları, değiştirmeleri; hükümet işlerini aksatmaları, zor kullanarak yardım ya da vergi toplamaları gibi davranış ve karışmalarının büsbütün önlenememesi yüzünden, yabancı çevrelerin kaygıları da sürüp gitmektedir. Devletimizin karada ve denizdeki şu durumda alınyazımız üzerinde karar verecek olan devletlere karşı gözdağı verici bir davranış herhalde dokuncalıdır. Bundan başka, Temsilciler Kurulu adına yabancı temsilcilere teller çekilmesinin, yurtta iki hükümet bulunduğunu gösterdiğini Fransa temsilcisi açıkça söylemiştir. Hele bunlardan herhangi birine karşı aşağılayıcı sözler kullanılması, temiz ahlaklı ve ileriyi düşünen sağlam görüşlü kimselere yaraşmaz. Tehlike ve sıkıntı zamanlarında ağırbaşlı ve onurlu davranmanın ulusal özelliğimizden olduğu unutulmamalı; üzüntünün ve bezginliğin akla getireceği aşırı ve çok dokuncalı istek ve tasarılar için yurdun yüce çıkarlarından vazgeçilmemelidir. Şimdiki durumumuzda haklarımızı, ancak iki siyasa gütmekle, uyanık durmakla ve zamanın gereklerine uymakla savunabiliriz. Bu düşünceler, bildiğiniz şeyleri sizlere bir daha bildirmekten başka bir şey değilse de, arkadaşlara ve şubelere de yurtseverce öğütler vermek herhalde pek çok gereklidir. Yakında toplanacak olan Millet Meclisimizin, sevgili yurdumuzun kurtuluşu ve mutluluğu için gereken bilgece önlemleri bularak bu yüksek amacı gerçekleştirmeye kendini adaması ve bütün varlığı ile çalışması beklenmektedir.

Hükümetin düşüncesini bilginize sunarım.

Harbiye Nazırı

Cemal



Baylar, dinlemiş olduğunuz bu telyazısının içindekileri yorumla***** yüksek topluluğunuzu yormayı gereksiz bulurum. Yalnız izin verirseniz, buna verdiğim yanıtı, olduğu gibi sunmakla yetineceğim.

Sıvas, 11.12.1919

Şifre

Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine

Hükümetin düşüncesi olarak gönderilen 9 Aralık 1919 günlü telyazısı, Kurulumuzca gözden geçirildi. Bu telyazısında bildirilenler, bunca açıklamalar yaptığımız ve bilgiler sunduğumuz halde, gene eskiden ileri sürülen görüşleri yineleme niteliğinde görülmüştür. Temsilciler Kurulumuzun amacı, hükümet erkinin kırılmasını önlemek ve ulusal güveni sağlamlaştırmaktır diye birçok kez güvence verilmiştir. Sunuşlarımızın ne yazık ki, gereken önemle dikkate alınmadığı kanısı uyanmaktadır.

1- Anadolu�da dirlik, düzenlik ve güven kalmadığı doğru değildir, belki düşük Damat Ferit Paşa Hükümeti zamanında yaratılan dirliksizlik ve güvensizlik, son zamanlardaki ulusal birliğin etkisi ile ortadan kalkmıştır.

2- Sorumsuz kişilerce, kimseye danışmadan görevli çıkarılmış ya da değiştirilmiş değildir. Yalnız, Dahiliye Nazırlığının, ulusal eylemlere karşı olmalarından dolayı düşükü hükümet zamanında ulusça kovulan ve adları herkesçe bilinen görevlileri yeniden atamada direnmesiyle, pek anlamlı bir tutumu vardır. Dahiliye Nazırlığının, ulusal isteklere büsbütün aykırı olan ve şimdi bile kamuoyuna eski Nazır Adil Bey ruhunun bu nazırlıkta yaşadığı duygusunu veren yürütümüne, kuşkusuz pek haklı ve yasal olarak, halk uyamamaktadır. Gene o müsteşarın, gene o İçişleri Genel İdaresinin, gene o Özlük İşleri Müdürünün işbaşında bulunmaları, gerçekten hem yüksek hükümetinizi hem de ulusa karşı söz vermiş olan Temsilciler Kurulumuzu pek güç bir duruma sokmaktadır� günlü telle bilginize sunduğumuz Dersim Mutasarrıfı konusu, dikkat çekicidir. Artık bu konuda Temsilciler Kurulunca yapılacak bir şey kalmamıştır. Bundan böyle de, Dahiliye Nazırlığının bu gibi işleri yüzünden ortaya çıkacak durumların düzeltilmesi için, iyi karşılanmadığından ve güven beslenmediğinden, ricada da bulunulmayacaktır.

Son bir kez daha şunu bildirelim ki yüksek hükümetiniz, ulusun güvenini gerçekten kazanmak, bu yurda ve ulusa yararlı olmak dileğinde ise, ki buna Kurulumuzun hiç kuşkusu yoktur, ulusun ruhuna, durumun ağırlığına göre bir yol seçmeli; asıl kendi içindeki derdi iyileştirmelidir. Yoksa, iş başına gelindiğinden beri yapıldığı gibi, Temsilciler Kurulunu hedef tutarak bu yolda yazılar yazmakla amaca ulaşılamaz.

3- Düşük hükümetin ulusa düşman, düşmanlara dost olarak gütmüş olduğu hayınca siyasanın kalıntısı olan Aydın Cephesinde para toplanırken, belki birtakım uygunsuzluklar olmuştur. Ancak, Sivas Genel Kongresi ile oluşan ulusal birliğin ve Harbiye Nazırlığının yaptığı yurtseverce çaba ve yardımların etkisiyle bu gibi olayların da önü alınmış demektir.

4- Ulus, Ateşkes Anlaşmasıyla bağlı bulunduğu düşman devletlerden hiç birine gözdağı verici bir durum almış değildir. Yalnız, kutsal ve yasal haklarına el uzatılmasını, kesin zorunluluk olursa, silahla da önlemeye kararlıdır.

5- Temsilciler Kurulunun, yabancı devlet temsilcilerine tel çekmesi konusuna gelince; bu, ancak protestolarda bulunmak içindir ki, yüksek hükümetinizin onayından da geçmiştir. Aslına bakılırsa, ulusal birliğin temsilcisi olarak Temsilciler Kurulunun, ulus adına bu denli yazışmalarda bulunması, yasal bir haktır. Eğer hükümet de, böyle duyarlık gösterir ve ulusla bir düşüncede olduğunu bu gibi elverişli durumlarda açıklamaya ve belirtmeye koşarsa, siyasaya zarar vermek şöyle dursun, bundan pek büyük yararlar elde edileceği apaçıktır. Oysa yüksek hükümetinizin, Adana�ya düşmanın girişi gibi açık bir haksızlığı bile protesto etmediğini Fransızlar söylüyorlar. Demek ki, Fransız Temsilcisinin açık konuşmasının nedenini bu noktada aramalıdır. Kısaca şunu bildirelim ki, Temsilciler kurulu, ne üzüntüye ve bezginliğe kapılmıştır ne de kutsal görevlerinde ulusun ve yurdun esenliği için gerekenleri anlayamayacak bir bilinçsizliğe düşmüştür. Ulusun esenliği adına aldığı önlemlerde ve yaptığı bütün işlemlerde ağırbaşlılığı ve onuru, alçalmaya ve uyuşukluğa yeğlemeyi temel ilke olarak kabul etmiştir. Siyasanın da, akıllığın da, durumun gereklerine uymanın da ancak bu yolda olacağına inanmıştır. Bunun için, ulusun çok acı gerçekler karşısında uyanık ve bilinçli olan ruhundan aldığı bu ilkelerin tersini ulusa öğütleyemez ve yakında toplanmasını çok gerekli saydığı Millet Meclisinin de bu ruh ve duygu ile dolu olacağına sağlam güven besler.

6- Temsilciler kurulumuzun görüşü yukarda bilginize sunuldu. Bu gibi işlerde, delegemiz olarak, sizin hükümet üyelerini aydınlatmanız ve aslı olmayan şeyleri kendilerine açıklamanız gerektiğini, yurdun esenliği adına, saygıyla bildiririz.

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:04 pm

Nutuk 1 (14.cu bolum)


ÇÜRÜKSULU MAHMUT PAŞA�NIN DEMECİ



Baylar, İstanbul�da yurdun kurtarılmasıyla ilgili en önemli görevlerde çalışan saygıdeğer ve akıllı tanınmış kişilerin o zamanlar, İstanbul�un zehirli havasını almaları yüzünden, anlayış ve görüşlerinde ne denli olumsuz sapmalar olduğuna bir örnek vermek için, daha Sıvas�ta iken karşılaştığım küçük bir olayı, izin verirseniz bilginize sunmak isterim. Belki sayın üyeler arasında anımsayanlar vardır. Senato üyelerinden Çürüksulu Mahmut Paşa, Bosfor (Bosphore) gazetesi yazarlarından birisine, siyasal durumumuz üzerine demeç vermişti. Mahmut Paşa�nın o sıralarda Barış Hazırlıkları Komisyonu üyesi olduğunu da hatırlarsınız. Paşa�nın 31 Ekim 1919 günlü Tasviriefkar gazetesinde de yayımlanan demecini, 17 gün sonra Sıvas�ta okudum. �Ermenilerin pek çok olan isteklerine hak vermeksizin, sınırlarda bazı düzeltmeler yapmayı kabul ederiz.� Sözleri dikkatimizi çekti. Doğu Anadolu�da, Ermenistan yararına toprak bırakılacağına söz verme niteliğinde olan bu tümceyi, Barış Komisyonu üyelerinden bir devlet adamının söylemiş bulunması, gerçekten düşünülmeye ve şaşılmaya değerdi. Bundan ötürü, 17 Kasım 1919 günü Çürüksulu Mahmut Paşa Hazretlerine göndermeyi yararlı saydığım bir telzayısında, demecindeki işaret ettiğim tümceden dolayı, �Doğu Anadolu halkının, pek haklı olarak, son derece üzgün ve kırgın olduğunu� belirttikten sonra: �Erzurum ve Sıvas Kongrelerinin kararları uyarınca ulusun Ermenistan�a bir karış toprak bırakmayacağını; hükümet, bu denli acı bir zorunluluk karşısında boyun eğerse ulusun, kendi haklarını kendisi savunmaya karar verdiğini ve bunun bütün dünyaya duyurulmuş olduğunu� yazdım ve bu ulusal karar ve direncin herkesten önce Barış Hazırlıkları Komisyonu yüksek üyesince bilinmesi ve benimsenmesi gerektiğini bildirdim. (belge: 196)

Baylar, Sıvas�ta kaldığımız süre içerisinde birçok sorunlar ve olaylarla karşılaşılmış ve zorunlu olarak ulusal, yönetimsel, askeri ve siyasal girişim ve yürütümlerde bulunulmuştur. Bunların hepsini ayrıntılarıyla anlatmak uzun sürer. Yalnız, izlediğimiz olaylar zincirinin birbirine bağlanmasına yarayacak bazı noktalara dokunarak ve işaret ederek geçeceğim.

*



ULUSAL ÖRGÜTÜN DÜZENE SOKULMASI



Baylar, ulusal örgütün düzene sokulması önemliydi. Bunun için özel önlemler alındı. Seçimler dolayısıyla ortaya çıkan bazı görüş ayrılıklarının giderilmesi çarelerine başvuruldu.

Maraş�ta kimi Çerkez yurttaşlar, sözde Maraş�ın bütün Çerkezleri adına Cebelibereket Güvernörünün Maraş�a gönderilmesini, Antep�teki Fransız askeri komutanından telle istemişlerdi. Buna izin veren Maraş Mutasarrıfına kınama cezası verildi. Maraş�ın ileri gelenlerine, söz konusu Güvernör gelecek olursa, karşılamamaları bildirildi. İstanbul Hükümetinin de dikkati çekildi.

Bolu dolaylarında güvensizlik gittikçe artıyordu. İzmit�te, Asım Bey�den sonra, Birinci Tümen Komutanı olan Rüştü Bey�e bu konuda yönerge verildi.

Baylar, 20 Kasım 1919 günü, İstanbul�daki örgütümüzden, Kara Vasıf ve Albay Şevket imzalarıyla gelen bir kapalı telde: �Gebze Kaymakamının karşıcıl olduğu ve çeşitli ağır suçlar işleyen Yahya Kaptan�ın kötülüklerini örtmeye ve buna benzer işlere başla***** Ulusal Kuvvetlere leke sürmeye çalıştığı� bildiriliyor; bu kaymakamın yerinin değiştirilmesi söz konusu ediliyordu. (belge: 197)

Biz de bu görüşe yürekten katılarak, yanıtımızda gereğinin Cemal Paşa aracılığıyla sağlanmasını bildirdik. (belge: 198)

Baylar, bu Yahya Kaptan işi, devrimin önemli bir evresi içine girdiği ve çok anlamlı olduğu için biraz ayrıntılara inmeyi uygun görüyorum.

Şimdiye değin verilen bilgilerden kuşkusuz anlaşılmış olacaktır ki, birbiriyle anlaşmış ve işbirliği yapmış iç ve dış düşmanların uygulamaya çalıştıkları planın önemli bir noktası da, yurt içinde güvensizlik olduğunu ve Hıristiyan halka saldırıldığını, maddesel ve edimli olaylar ve işlerle dünyanın gözü önünde tanıtlamak ve bu iş ve davranışların Ulusal Kuvvetlerce yapıldığına herkesi inandırmaktı. Bu gizli ve çirkin amacın gerçekleştirilmesi için de, bildiğimiz gibi, birtakım çeteler kurarak özellikle Hıristiyan halk üzerine saldırtmak ve bu çetelerin işleyecekleri ağır suçları, Ulusal Kuvvetlerin üstüne atmak yolunu tutuyorlardı. Bu girişimler, az çok yurdun her yanında filiz vermeye başlamakla birlikte, en önemli çalışma ve gelişme, İstanbul�a yakınlığı dolayısıyla, Biga, Balıkesir ve özellikle İzmit, Adapazarı ve Bolu dolaylarında oluyor ve dikkat çekici bir durum gösteriyordu.

Biz bu hayınca ama �açık söylemek gerekirse çok ustaca girişime karşılık, olağanüstü önlemler almak ve önleyici girişimlerde bulunmak zorunda kaldık. Çünkü, İstanbul Hükümeti, bütün bu düşman girişimlerini, gerçekten Ulusal Kuvvetlerce düzenlemiş sanıyor ve ortadan kaldırılmaları için sert önlemler alacağı yerde boyuna Temsilciler Kurulunu suçla***** ve bu Kurula baskı yaparak, bu ağır suçları işleyen düşman çetelerinin dağıtılmasını bizden istiyordu. Ne yazık ki, hükümet, bu düşünce ve kanısını, İstanbul�daki örgütümüz başkanlarına da aşılmayı ve onları kandırmayı başarmıştı.

Baylar, bizim, özellikle İstanbul�a yakın olan İzmit bölgesinde uygulanmasını düşündüğümüz önlem, orada silahlı ulusal birlikler kurulması ve o bölgedeki güvenilir komutan ve subaylarımızın da yardımı ve desteği ile, bu ulusal birliklerin hayın çeteleri izleyip dokuncalarını ve varlıklarını ortadan kaldırmaları idi.





YAHYA KAPTAN KONUSU



İşte, bu amaçla meydana getirebildiğimiz ulusal birliklerin en önemlisi ve güçlüsü �Yahya Kaptan� diye tanınmış olan bir özverili yurtseverin birliği idi.



Merhum Yahya ile ilk ilişkimiz şöyle oldu:

Bir gün telgrafçılar, Sıvas Telgraf Merkezine şu bilgiyi veriyorlardı: Çok acele bir teli durdurdular; yani İstanubl�da durdurdular.

Telde bildirilenler, aşağı yukarı şu idi:



Sıvas�ta Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

Dün İzmit�ten salık verilen, Yahya benim. Yarın akş** Kuşçalı telgrafhanesinde buyruğunuzu bekliyorum.

Kuşçalı, Üsküdar�la Gebze arasında bir köydür. Gerçekten Yahya Kaptan bana İzmit�ten örgütümüzce salık verilmişti.

4 Ekim 1919 günü Kuşçalı merkezinden şu teli aldım:

Önemli ve çok ivedidir.

Sıvas�ta Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

Ben size iki gün önce İzmit�ten salık verilen Yahya�yım. Buyruğunuz üzere, telgraf başında buyruklarınızı almaya geldim. En son yarın akşama değin Kuşçalı telgrafhanesindeyim.

Yahya



Anlaşıldığına göre, Yahya Kaptan İstanbul�dan telinin çekilmediğini anlayınca, kendisi daha Kuşçalı�ya gelmeden bu teli Kuşçalı merkezine göndererek çektirmiş. (belge: 199)

Ben de şu buyruğu verdim: (belge: 200)



4 Ekim 1919

İzmit Merkezi Aracılığıyla Kuşçalı Telgrafhanesinde

Yahya Efendi�ye

Bulunduğunuz bölgede güçlü bir birlik kurunuz. Adapazarı Kaymakamı Tahir Bey aracılığıyla bizimle bağlantı sağlayınız. Şimdilik hazır bulununuz.

Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk

Cemiyeti Başkanı

Mustafa Kemal



Baylar, Yahya Kaptan aldığı bu buyruk üzerine birliği kurdu ve aylarca İstanbul�la ilişkisi olan çevrelerde hayın çetelerin eylemlerine engel oldu.

En sonunda, İstanbul Hükümetince öldürtüldü. Gerçi, Yahya Kaptan�ın çalışmaları ve korkunç bir biçimde şehit edilmesi, bundan sonraki aylarda geçen bir olay ise de, burada olaydan söz açılmışken, bir daha dönmemek üzere, durumun açıklanması uygun olur düşüncesindeyim.

24 Kasım 1919 günü Kartal merkezinden şu teli aldım:

Köy içinde suçsuz adam öldürme, Bucak Müdürünü herkesin gözü önünde dövme, köylülerden zorla para ve mal alma suçlarından dolayı Yahya Kaptan�ı hükümete teslim zorunluluğu vardır. Dahiliyet Nazırlığı önemle bu işi izliyor. Hükümetin güç durumda kalmaması, Yahya Kaptan�ın teslimini gerektiriyor. Buyruklarınız makine başında bekliyorum efendim. (belge: 201)

İmza

Kartal Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk

Temsilciler Kurulu Başkanı Binbaşı Ahmet Necati



Askerlerin ve resmi görevlilerin, bizim ulusal örgütlerle ilgili kurullarımızın başkanlarını açıktan almaları yöntemimiz değildi. Bir de, bizim örgütlerle ilgili tüzüğümüzü bilmesi gereken kurul başkanlarının, Temsilciler Kurulunun tek bir kurul olduğunu, her yerde birer Temsilciler Kurulu olamayacağını da bilmesi gerekirdi. Bu telyazısı üzerine, İzmit�teki Tümen Komutanına şu teli yazdım.



Şifre

Sıvas, 25.11.1919

İzmit�te Birinci Tümen Komutanı Rüştü Beyefendiye

�Kartal Müdafaai Hukuk Cemiyeti Başkanı� sanıyla Binbaşı Ahmet Necati Bey�den gelen bir telde: Adam öldürme, Bucak Müdürünü dövme, köylülerden zorla para ve mal alma suçlarından dolayı Yahya Kaptan�ı hükümete teslim etmek zorunluluğu olduğu ve Dahiliye Nazırının da bu konuyu önemle izlediği bildirilmektedir.

Başlangıçtan beri ulusal eylemlerde iyi hizmeti görülen bu adamın, yurdumuzun bu sıkıntılı günlerinde hükümete teslim edilmesi hiç uygun görülmemekte olduğundan, hükümetin erkini de göz önünde tutarak, Yahya Kaptan�ın bu aralık yasa kovuşturmasından kurtarılması işinin bir yoluna konulması, Kartal�da Necati Bey�e gereken yönergenin verilmesi ve sonucunun bildirilmesi önemle rica olunur.

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal



26 Kasım 1919 günü Hereke merkezinden de şu teli aldım:

Ulus adına çok rica ediyorum. Bugünlerde Binbaşı Necati Bey�in görevini kötüye kullanması, ulusal örgütleri lekelemektedir. Hemen soruşturma yapılmasına buyruğunuzu rica ederim.

Gebze İlçesi Ulusal Kuvvetler Komutanı

Yahya



İzmit�teki Tümen Komutanlarından aldığım karşılık da şudur:

İzmit, 29 Kasım 1919



Sıvas�ta Üçüncü Kolordu Komutanlığına



Y: 25.11.1919

Temsilciler Kurulu Başkanlığına:

Şimdiye dek yaptığım soruşturmaya göre, Yahya kaptan�ın adam öldürme, Bucak Müdürünün dövme gibi işler yapmadığı ve Binbaşı Yahya Kaptan�ın varlığını ortadan kaldırmak amacını güttüğü; bu konuda size telle başvurdukları zaman Yahya�yı da aldaratak yanlarına getirip öldürme planı düzenledikleri halde Yahya�nın işi sezerek kendisini kurtarmış olduğu anlaşılmıştır. Soruşturmayı gereğince derinleştiriyorum. Sonucu bilginize sunacağım.

Birinci Tümen Komutanı

Rüştü
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:05 pm

Tümen Komutanı Rüştü Bey�in birkaç gün sonra verdiği tamamlayıcı bilgi şuydu:

İzmit, 5.12.1919



Sıvas�ta Üçüncü Kolordu Komutanlığına

Temsilciler Kuruluna:

Binbaşı Necati Bey�in, Maltepe Atış Okulunda çalışan bir görevli olduğu halde, Müdafaai Hukuk Cemiyeti Başkanı kimliğine bürünerek Ulusal Kuvvetler adıyla başına topladığı Arnavut Küçük Arslan çetesiyle ortalığı soydurmakta olduğu ve Gebze Jandarma Yüzbaşısı Nail Efendi�nin de bununla ortak olduğu üzerinde kuşkum kalmamıştır. Son günlerde, hükümetin başına dert açan Darıca Rum bekçilerinin öldürülmesi ve İstelianos adında bir zenginin dağa kaldırılarak para istenmesi gibi işlerine adı geçen çeteye yaptırılması ve böylece alçakça işlere yanaşmayan Yahya Kaptan�a suç yükleyerek gerek size gerekse hükümete Yahya Kaptan için yalan bilgiler verilmesi, bunların ulusal örgüt perdesi altında halkın ve hükümetin başına iş çıkararak keselerini doldurmaktan başka bir amaç beslemedikleri ve belki de daha başka siyasal amaçlar güttükleri düşüncesini uyandırıyor. Şimdiye değin pek çok namuslu davranmış ve davranmakta olan Yahya Kaptan�ın, bu gibi işlere katılmaması ve yukarda adı geçen, çetenin, kendi bölgesinde kötülükler yapmasına meydan vermemesi dolayısıyla, Kaptan�ın varlığını resmi ya da özel olarak ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Dün Yahya Kaptan yanıma gelerek hayatının tehlikede olduğunu ve bunun için adamlarının silah ve cephanesini bana getirip teslim ederek kendisinin buradan yitip gideceğini bana resmi olarak söyledi. Kendisine gerekli öğüdü vererek ve daha hizmet edecek önemli zamanlar olduğunu söyleyerek yerine yolladım. Her şeyi iyi bilmesi gereken Gebze İlçesi Kaymakamından resmi olarak bilgi istemem üzerine, aldığım yanıt da tam yukarda bildirdiğim gibi; yani Necati ve Nail Efendileri suçlar, Yahya Kaptan�ı aklar niteliktedir. Necati Efendi�nin İstanbul�da nere ile haberleştiğini bilemiyorsam da bir yerden arasıra para aldığı söyleniyor. Bunların varlıkları ve cana kıymak istemeleri yüzünden Yahya Kaptan bu bölgede durmak istemiyor. Bunun için, aslında, görevli bir subay olan Necati Efendi�nin başka bir yere, Nail Efendi�nin de gene başka bir yere kaldırılmalarının çok gerekli olduğu düşüncesindeyim. O yerler İstanbul�a bağlı olduğu için doğal olarak ben bir şey yapamıyorum.

Temsilciler Kurulunca gereğinin yapılması buyruklarınıza sunulur.

Birinci Tümen Komutanı

Rüştü



Rüştü Bey�in verdiği bilgilerden uzun uzadıya söz ederek 8 Aralık 1919 günü Harbiye Nazırı Cemal Paşa�ya yazdım. (belge: 202)

Aynı günde, durumu ve Cemal Paşa�ya başvurduğumuzu anlatarak, işin izlenilmesini istanbul�daki örgütümüz başkanlarına da bildirdim. (belge: 203)

On dokuz gün sonra, yani 27 Aralık 1919 günü, şifre içinde Vasıf ve dışında Albay Şevket imzaları bulunan uzun bir tel de şu bilgi veriliyordu.

��. Güvensizliğin başlıca yaratıcıları, Yahya Kaptan�la arkadaşı Kara Arslan ve Alemdağı�nda dolaşan Sadık çeteleridir.�

Yahya Kaptan�ın birtakım şımarıklıklarından söz ettikten sonra: ��. Bizi, artık bu haydutu kötülük yapamayacak bir duruma getirmeye girişmek zorunda bıraktı.�

�Öteden beri araları iyi olmayan Küçük Arslan çetesinin gözde olması (?!) kendisini çeşitli araçlarla suçlarını örtmeğe sürüklemiştir.�

�Yüzbaşı Nail, Yahya�ya karşıdır. Necati Bey�e gelince; düşük hükümet zamanında (!) Kartal İlçesince başkan seçilerek, ulusal örgüt adına, merkezle ilgisini kesmiş (?)� Ulusal örgütü kökleştirmiş�� Yeniköy Rumlarının sağa sola sarkıntılıkları üzerine, Küçük Arslan çetesini dolaştırmaya başlamış�.. kendisine para da vermişsiniz (?!).�

�Yahya Kaptan �� her şeyi sonuçsuz bırakmak için dümen çevirmektedir (?!).�

�Binbaşı Necati biraz idaresiz ise de cezayı hak etmiş değildir.�

�Gebze Kaymakamının�.. bir an önce kaldırılarak Rum ve Ermeni dolaplarına son verdirilmesi�..�. (belge: 204)

Baylar, bu bilgiler arasında benim bilmediğim noktalar vardı. Örneğin, ben Küçük Arslan çetesini ve onun gözde olduğunu bilmiyordum. Bu çeteye Necati Bey aracılığıyla para verdiğimi hiç anımsamıyordum.

Yahya Kaptan�ın, verdiğimiz yönergeye u*****, düşman çetelerini ortadan kaldırmaya ve hiç olmazsa onların Hıristiyan halka saldırarak düşmanın amacını gerçekleştirmeye yönelmiş bütün girişimlerinin sonuçsuz bırakmaya çalıştığını çok iyi biliyorduk.

Gebze Kaymakamının niteliği, şimdi ekleyeceğim belgelerle anlaşılacaktır sanırım.

4 Ocak 1920 günü Tümen Komutanı Rüştü Bey�e, Vasıf Bey�in verdiği bilgiyi, olduğu gibi özetleyerek bunun kendisince verilen bilgiyle çelişik olduğunu bildirdim ve bir kez daha güvenilir kişiler aracılığıyla işin inceleştirilmesini ve soruşturulmasını ve sonucun kendi düşünceleriyle birlikte açık olarak bildirilmesini rica ettim. (belge: 205)

Baylar, bu işte gerçeğin ortaya çıkmasına yarayan belgeleri bilmenizi istediğim için, Rüştü Bey�in verdiği karşılığı, olduğu gibi bilginize sunmama izin veriniz:

Düzce, 7/8.1.1920



Yirminci Kolordu Komutanlığına

Y: 4.1.1920 şifreye:

Temsilciler Kurulu Başkanlığına:

Yahya Kaptan için yapılan çeşitli suçlamalar üzerine, birkaç kez Yüzbaşı Ali Ağuş Efendi aracılığıyla yaptırdığım soruşturma, adı geçenin suçsuz olduğu sonucunu verdi. Bununla birlikte, kendisi okumamış bir kişi olduğundan, görevi içinde sanarak bazı şeyler yapmış olabilir. Büyük ve Küçük Arslanlar ise aslında haydutturlar. Ama, ulusal örgüte karşıt düşüncede olduğu kuşku götürmeyen ve Yahya için herkesten daha çok yakınmaya istekli olması gereken Gebze Kaymak***** bu konuda yazdığım yazıyı aldığım 1.12.1919 günlü ve 17 sayılı yanıtın örneği, olduğu gibi aşağıya alınmıştır:

Ben, bu telde bildirilenlere bir parça olsun inanmak zorunda kaldım ve aynı inanla bu yazıyı İstanbul�da Şevket Bey�e de gösterdim. Benim öğrenemediğim birtakım nedenler yüzünden İstanbulca kendisi için bir işlem yapılması gerekli görülürse kuşkusuz bir şey denilemeyeceği, bilgilerinize sunulur
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:05 pm

30.11.1919 günlü, 53 sayılı yüksek buyrukları karşılığıdır:

Kartal Müdafaai Hukuk Cemiyeti Başkanı Binbaşı Necati Bey�in, adam öldürme ve Bucak Müdürünü dövme ile ilgili suç bildirmeleri, kişi ve zaman gösterilmediğinden, gerçeğe uygun değildir. Çünkü, dövüldüğü bildirilen Bucak Müdürü Burhanettin Bey ise, Yahya Kaptan�ın kendisini dövmediğini ve bir saldırıya uğramadığını resmi olarak ve yazıyla bildirªdiği gibi, bu konuda Kaymakamlık katına da hiçbir yakınmada bulunmamıştır.

Adam öldürme işine gelince; Yahya Kaptan�ın adam öldürdüğü üzerine, hükümete ve adliyeye hiçbir yerden başvurma ve yakınma olmadığı gibi, kendisinin mahkemeye çağrılması için bir kağıt bile yazılmamıştır. Eğer Darıca Rumlarından ikisinin öldürülmesi ve Kartal�ın Paşa Köyünden İstelianos Çorbacı�nın dağa kaldırılarak kendisinden kurtulmalık istenmesi ve alınması anlatılmak isteniyorsa, bu haydutça suçları Küçük Arslan çetesinin işlediği söylenmektedir ve bu, yüzde yüz gerçektir. Adı geçen çete ise, Yahya Kaptan�a öteden beri düşmandır. Aslında Yüzbaşı Nail Efendi�nin koruyuculuğunda ve eli altında iken sayısı on sekize yükselen bu çeteªnin şimdi Binbaşı Necati Bey�in buyruğu altına verilmiş bulunduğu ve kendilerine ellişer lira aylık bağlama yoluna da gidilmekte olduğu öğrenilmiş olup köyleri soymaktan vazgeçmedikleri bilinmektedir. Binbaşı Necati Bey, Yüzbaşı Nail Bey�in eski okul arkadaşıdır. Kendisiyle bir buçuk ay önce Aydınlı Köyünde, Küçük Arslan çetesi adamlarından Ali Kaptan�ın dağa kaldırdığı Çorbacıdan alınan para ile yaptığı ünlü düğününde buluşmuşlar; sonra birçok kez, Binbaşı Necati Bey, Yüzbaşı Nail Bey�in evine gelip konuk olmuştur. Aralarında düşünce birliği vardır. Yüzbaşı Nail Bey öteden beri Yahya Kaptan�a karşı olup Kaptan�ı ulusal örgüt kurduğu sıralarda, ilçenin sınarları dışına kovup çıkarmaya kalkaşmıştır. Küçük Arslan, çetesince yapıldığı söylenen ve yüzde yüz doğru olan yukarda anılmış iki haydutluk olayı ile, Ulusal Kuvvetleri karalamak ve Yahya Bey�i, lekelemek amacı güdüldüğü sezilmiştir. Bu suçlar, adı geçen Arslan çetesinin dolaştığı yerlerde ve iş gördüğü alan içinde işlenmiştir. Dahası, İstanªbul Muhafız Alayına bağlı Süvari Birliği Komutanı Hakkı Bey�in bu olaylar üzerine, kovuşturma yapmak için gönderileceği sırada Yüzbaşı Nail Bey�in ilgililerle haberleşerek, artık gereklik kalmadı diye, Hakkı Bey�i İstanbul�a kaldırttığı ve kovuşturmayı bıraktırdığı kesin olarak bellidir. Öne sürülen adam öldürme işi, bundan başka bir olay ise, bu konuda gerekli bilgi verilmek üzere, kişi ve zaman da bildirilmesi gerekir. Darıca Rum bekçilerinin öydürüydüğü gün çarşıda ellerini kollurını sallayıp gezen Küçük Arslan çetesince bu işin yapıldığının ortalığa yayılması üzerine Yüzªbaşı Nail Bey, korkusundan, kendisinin başka bir yere kaldırılmasını istemiş ve burada kesinlikle oturmayacağını söylemişse de, alay ve tabur komutanları ve Binbaşı Necati Bey buraya gelerek Yahya Kaptan için bir işlem yapılmasını delege Sırrı Bey�e yazdıracaklarına söz ve güvence vererek yerinde kalmasını istemişlerdi. Bu kez Yüzbaşı Nail Bey, 25 Kasım 1919 Salı günü gelip giden Necati Bey�i aldatarak gerçeğe uymayan ihbarlarda ve suçlamalarda bulunduğu gibi bir yandan telefonla Yahya Kaptan�ı merkeze çağırtarak, öte yandan Küçük Arslan çetesini de kendi evinde hazır bulundurarak Kaptan�ı yakalatmayı tasarlamışsa da her nedense bunu göze alama***** giriştiği işten vazgeçmek ve Necati Bey de Kartal�a dönmek zorunda kalmıştır. Şu duruma göre, Yüzbaşı Nail Bey, gerek Neªcati Bey ve gerek Necati Bey�in maşası olan Küçük Arslan çetesi aracılığıyªla Yahya Kaptan�ı suçlamaktan ve ona karşı dolaplar çevirmekten hiç geri kalmamaktadır. Yahya Kaptan, kendine karşı çıkan ve düşman olan Küçük Arslan çetesi gibi, köyleri soymaya ve Hıristiyanları öldürüp yok etmeye izin vermeyip, kendi buyruğu altında bulunan Büyük Arslan Bey çetesince birtakım uygunsuz işler yapıldığında hemen önleme ve cezalanªdırma yoluna giderek, ulusal ülkü olan bağımsızlık ve yurt esenligi kaygıªsıyla güvenliğin ve sıkı düzenin korunmasına hizmet etmektedir. Bundan önce de, Büyük Arslan Bey çetesinin aman dilemesine ve sığınmasına yardımcı olmak ve bağışlanmasını sağlamakla yaptığı hizmetler övülmeye değer. Yahya Kaptan�ın suçlu gösterilmesi, Yüzbaşının kişisel isteklerine boyun eğmemesinden ve Küçük Arslan çetesince yapılıp Yahya Kaptan�ın üstüne yıkılmak istenen haydutlukların eksik olmamasından ve bunu yapanların korunması dolayısıyla Yüzbaşının kınanmasından ve kendisine sert uyarmalarda bulunulmasından ileri gelmektedir. BilgiIerine sunulur.

(Gebze Kaymakamı Mehmet Nurettin).

Birinci Tümen ve Bolu Bölgesi Komutanı

Rüştü

Baylar, bu bilgiler gelmeden önce şöyle bir haber verdiler: Yahya Kaptan Tavşancıl�da sarıldı. Bunu yapan, İstanbul�dan gelen bir askeri birliktir.��

Bu haber üzerine, İzmit�te Tümen Komutanlığından, 7 Ocak 1920 günlü kapalı telle, makine başında bilgi istedik ve : �Haber doğru ise, İstanbul�dan geldiği bildirilen birlik komutanına, söz konusu kişinin Yahya Kaptan�ınª bizim adamımız olduğunu ve eğer yersiz bir işi ve suçu varsa kuşkusuz gereğinin bizce yapılacağını ve hiçbir türlü Yahya Kaptan�ın sarılmasını ve tutuklanmasını uygun görmediğimizi bildiriniz.�� dedik. (belge: 206 )

Baylar, 7 Ocak 1920�de yazılıp 8�de aldığımız iki tel vardır. Bunlardan biri, İzmit�ten, Birinci Tümen Komutan Vekili imzasıyla Fevzi Bey�dendir. Bildirdiği şudur: Bu gece, iki bin kişilik bir kuvvet, Tavşancıl�a çıkarak Ulusal Kuvvetler Komutanı Yahya Bey�i sarmışlardır. Yapılacak işlemin bildirilmesi buyruklarına sunulur.�

Öteki tel de, Düzce�de bulunan asıl Tümen Komutanından geliyordu. Rüştü Bey, merkezde bulunan vekilinden aldığı aynı bilgiyi veriyordu. (belge: 207)

Tümen Komutan Vekili Fevzi Bey�in, 7 Ocak 1920 günlü sorumuza verdiği 7/8 Ocak 1920 günlü yanıtında, Yahya Kaptan�ın daha ele geçmediği, gelen birlik ile Ulusal Kuvvetler arasında bir çarpışma olabileceği ve gelen birlik komutanına buyruğumuzu bildireceği haber veriliyordu. (belge: 208

Baylar, o günlerde milletvekili olarak İstanbul�da bulunan emir subayım Cevat Bey�den 10 Ocak 1920�de şöyle bir tel geldi:

Harbiye, 10.1.1920

Yirminci Kolordu Komutanlığına

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:

6.1.1920 gecesi sabaha karşı Jandarma Genel Komutanı yardımcısı Hilmi Bey ve Üsküdar Jandarma Komutanı Nazmi Bey komutasında dört, subay, elli jandarma ve Yüzbaşı Nahit Efendi komutasında İstanbul Muhafız Alayından doksan er, Bandırma vapurunun ışıkları söndürüleªrek Hereke�ye götürülmüş ve sabaha karşı Hereke�ye çıkan birlik hemen Tavşancıl�ı kuşatmış ve çeşitli evleri basmıştır. Gelenler, Köy İhtiyar Kurulunu topla*****, vatan hayını olan Yahya�yı, teslim etmezler ya da neªrede olduğunu söylemezlerse Tavşancıl�ı insanlarıyla birlikte yakacaklarını söylemişlerdir. İhtiyar Kurulu, iki günden beri Yahya Kaptan�ın köylerinªde olmadığını ve nerede bulunduğunu bilmediklerini direnerek söylediler. Yahya sağ olarak ele geçemeyecektir. Fakat Yahya�nın ölümünden sonra Marmara bölgesini elinde tutan ve bölgede üstün duruma gelen ve her gün İngilizler ve Fransızlar eliyle silahlandırılan Rumların ve İstanbul�daki alçakların pek büyük bir başarı sağlayacakları bellidir. Ulusal Kuvvetler adını taşımakta olan Yahya�nın öldürülmesi, İzmit, Adapazarı ve İstanbul dolaylarında düşmanlarımızın hesabına karıştırıcılık yapacak birçok bozguncu çetelerin doğmasına da yol açacaktır. Bunun için, Cemal Paşa Hazretlerinin işe el atmasıyla Yahya�nıh adını değiştirerek bir önceki telde bildirdiğim gibi, serbest bırakılmasının sağlanması için gerekenlere buyruk verilmesi rica olunur. (Cevat)

Harbiye Nazırı

Cemal

Bu telin, Harbiye şifresiyle ve Cemal Paşa imzasıyla kapatılmış olması ama içinde ��Cemal Paşa Hazretleri�nin işe el atmasıyla Yahya�nın kurtarılmasının sağlanªması�� bölümü ilgi çekicidir. Demek ki Cemal Paşa, Cevat Bey�in telinin, okumayı gerekli görmeden, kendi şifresiyle ve imzası altında çekilmesine izin vermiştir. Çünkü, bir kez Yahya�yı kovalatan Cemal Paşa�dır. Bundan başka, serbest bırakılmasına kendisinin aracı olması için benim buyruk vermemi, kendi bilgisi altında, kuşkusuz yazdırmazlardı.

İzmit�teki Tümen Komutanı Vekilinden gelen 9 ve 10 Ocak 1920 günlü iki telle, iki çarpışmadan sonra Yahya Kaptan�ın öldürülerek ele geçirildiği, duyulanlara dayanıªlarak bildirildi. (belge:209)

11 Ocak 1920�de Tümen Komutan Vekilinden, İstanªbul�dan gelen birlik komutanına benim yerime bildirim yapılıp yapılmadığını sordum. (belge: 210) üç gün sonra 14 Ocak 1920 günlü raporunda, Tümen Komutan Vekili şu bilgiyi verdi: ��Kendi yaptığım soruşturmadan... çarªpışma olmamış; yalnız, Yahya Kaptan teslim olduktan sonra, köy dışında kesici aygıtla öldürülmüştür. Kafatasıªnın olmaması bunu doğrulamaktadır.�� (belge: 211)

Baylar, bu uğursuz haber üzerine İstanbul�daki örªgütümüze, 20 Ocak 1920 günü Albay Şevket Bey aracılığıyla şu teli yazdık:

Yahya Kaptan�ın öldürülmesine gereklik gösteren nedenlerle, teslim olduktan sonra kötü niyetle şehit edildiği anlaşıldığından öldürülmesinde kimlerin etkisi ve eli olduğunun, İstanbul�dan bize başvuran birçok özverili arkadaşlara bilgi verilmek üzere, tez elden bildirilmesi rica olunur efendim.

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal

Eski bir yazımıza karşılık olmak üzere, İstanbul�dan, 20 Ocak 1920�de yazılıp bir gün sonra gelen tel de şuydu:

Beşiktaş, 20.1.1920

Ankara�da Yirminci Kolordu Komutanlığına

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine özeldir.

Y: 17.1.1920

1- Olay yerinde bulunan güvenilir bir kişinin söylediğine göre, Yahya Kaptan yakalanıp köy dışında bulunan karakolun yanına götürülürken yakın bir yerden on kadar haydutun karakola ateş etmesi üzerine, kaçmaya yeltenmiş ve bu sırada öldürülmüştür. Bununla birlikte, iyi bir soruşªturma yapılması için hükümete başvuruldu.

2- Yahya Kaptan�ın Ulusal Kuvvetler adına pek çok kötülükler yaptığı, yaygın olarak söylendiği gibi, yapılan resmi ve özel soruşturma da bunu doğruladığı için hükümet, kovuşturmaya karar vermiş; fakat Kurulumuzca adı geçenin geçici olarak saklanıp Ulusal Kuvvetlerin işlerine karışmaması ve kötülük yapmaması, yanında bulunan kaçak er ve jandarmaları geri göndermesi koşuluyla kovuşturma yapılmaması istenmiş ve gerekenler katında girişimlerde bulunulmakta birlikte, Gebze�ye de özel görevli gönderilmişti. Bu sırada hükümet gizlice birdenbire asker göndermiş ve yalnız Yahya Kaptan�ı yakalamak istediğini duyurmuş ve bildirilen durum meydana gelmiştir efendim.(Vasıf)

Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı

Şevket



Baylar ��Köy dışındaki karakola götürülürken yakın bir yerden ateş edilmiş (?), kaçmaya yeltenmiş, bu sırada öldürülmüş (?!)�� Bu sözlerin bu gibi öldürmelerde basmakalıp olarak kullanıldığını anlamamak için, çok bön olmak gerekir.

Yahya Kaptan�ı öldürmek için, birlikte çalıştıkları ve karar verdikleri, hükümetin gizlice ve birdenbire oldubitti yapıvermiş olduğu yolundaki sözler de dikkat çekicidir. İstanbul�da Jandarmadan, İstanbul Muhafız Alayınªdan subay, er ayrılıyor... İstanbul�da üstün durumda olªduğunu ileri süren örgüt başkanlarımız bunu öğrenemiyorªIar.

Kara Vasıf Bey�in bu teline karşılık olmak üzere gönderdiğimiz soru teli şudur:

Şifre Ankara, 22.1.1920

İstanbul Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Şevket Bey�e

Yahya Kaptan�ın öldürülmesi işini önemle izleyen ve hesabını isteyen, özellikle İstanbul�da, pek çok kimse vardır. Gerçeğin ortaya çıkarılªmasına yaramak üzere, yaygın olarak söylendiği bildirilen kötülüklerin neler olduğunu tez elden bildirilmesi rica olunur.

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal

Baylar, bu sorumuza verilen karşılığı da, dinlemeye katlanacağınızı umarak, olduğu gibi bilginize sunacağım:

Beşiktaş, 24.1.1920

Ankara Yirminci Kolordu Komutanlığına

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine özeldir.

Y: 20.1.1920

1- Yahya Kaptan�ın, teslim olduktan sonra öldürüldüğünü işittik. Soruşturma yapıyoruz. Sonucu bilginize sunacağız.

2- Adı geçenin öldürülmesinin nedeni, hiçbir kimseyi dinlememesi, Ulusal Kuvvetler adına açıkça kötülük, haydutluk yapması ve haydutları öteden beri saklaması ya da gösterilen yere gitmesi için verilen buyrukları dinlememesidir. Bunun üzerine hükümet köylerden ve çevreden kendisine başvuranların üstelemelerine dayanama*****, kendiliğinden ve Kuruluªmuzun haberi bile olmadan işe girişmiştir efendim. (Vasıf)

Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı

Albay Şevket
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:05 pm

Sayın baylar , telyazısının ikinci maddesindeki, adı geçenin hiç kimseyi dinlememesinin, öldürülmesine neden olarak gösterilmesi kesinlikle doğru olamaz. Şehit rahmetli, beni dinliyordu, benden buyruk alıyordu. Verdiğim buyruğa göre iş görüyordu. Başka bir yere, ya da kişiye bağlı olduªğunu, onlardan buyruk alması gerektiğini kendisine buyurªmamıştım. Bu yüzden, İstanbul�dan, her önüne gelenden, Dahiliye Nazırından, Jandarma Komutanı hayın Kemal Paşa�dan verilen buyrukları dinlememesi aslında bizim istediğimiz bir şeydi. Ulusal Kuvvetler adına kötülük ve haydutluk yapanın da kendisi olmayıp Küçük Arslan çetesi gibi hayınca özel amaçla kuruldukları belgelerle anlaşılªmış bulunan çeteler olduğu ve Yahya�nın bunların haydutªluklarını önlemeye çalıştığı da, sözlerine inanılması gereken kişilerin soruşturmalarıyla tanıtlanmıştır.

Gebze Müdafaai Hukuk Kurulu Başkanı ile Gebze Kaymakamı Fevzi Bey�in birlikte imzaladıkları ve üzerine olayın meydana gelişinden önce yazdırıp makine başında karşılığını bekledikleri bir teli de anmadan geçemeyeceğim:

�Gebze Ulusal Kuvvetler Komutanı Yahya Bey�in kimi adamların suçlamaları üzerine en sonunda salı gecesi İstanbul�dan üstsubaylar koªmutasında gelen iki bin kişilik kadar bir kuvvetle Tavşancıl�da sarıldığı ve şu sırada kuşatılmış durumda bulunduğu, şimdi halktan aldığım bilgiªlerden anlaşılmıştır. Böyle yurdu için çalışan bir kişiye karşı yapılan bu işlemin pek haksız olduğu yüce komutanlığınızca bilinmektedir. Adı geçeªnin kurtarılması için ne gibi bir işlem yapılacağının emir buyurulmasını makine başında beliyoruz.�

Kaymakam

Fevzi

Müdafaai Hukuk Kurulu Başkanı

Hacı Ali



Baylar, o günlerde İzmit dolaylarında ulusal örgüt işleriyle uğraşan Milletvekili Sırrı Bey�in de, bu konuda, bildirdiklerini, olduğu gibi sunmama izninizi rica ederim:

İzmit, 11.1.1920

Yirminci Kolordu Komutanlığına

1- Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine: Dört gün önce yazışması yapılmış olan Yahya Kaptan işi, en sonunda, haber almış olacağınız üzere, şehit edilmesiyle sonuçlandı.

2- Yahya Kaptan�ın, İstanbul�un kapısı sayılan bir yerde, ulusal bir örgütün başında bulunması, herhalde Ulusal Kuvvetlere karı olan kişileri korkutmaktan uzak kalmadığı için, ortadan kaldırılması kararlaştıªrıldığı kuşku götürmez.

3- Öldürme işinin bu amaçla yapılmış olması, olayın önemini arªtırmakta ve Temsilciler Kurulunca üzerinde düşünülmesini gerekli kılmaktadır.

4- İzmit sancağı haydutlar yüzünden tedirgin iken, yerinden kımılªdamayan ve buyruğu altındaki hiçbir birliğe emir vermeyen; yanındaki cezaevinden on beş yirmi kişinin birden kaçmasını her gün olağan işlerden sayan Alay Komutanı Hikmet Bey, Yahya�nın öldürülmesini önemli sayaªrak aldığı jandarma kuvveti ile kendisi de gitmiş ve sonunda Ulusal Kuvvetªlere önemli bir vuruşla amacına ulaşmıştır. Sonu var. (Milletvekili Sırrı)

Birinci Tümen Komutanı Vekili

Fevzi

Yirminci Kolordu Komutanlığına

5- Gebze�de kurulmuş oIan Ulusal Kuvvetlerin başsız kalması bunªdan böyle, oraların korku içinde yaşamasına yol açacaktır.

6- Bura halkınca bütün Ulusal Kuvvetlerin dayanağı olarak bilinen Yahya�nın böylece öldürülmesi kamoyunu gerçekten karıştırmıştır.

7- Yahya�nın öldurülmesi, hükümetin Ulusal Kuvvetlere karşı bunªdan sonra alacağı saldırgan duruma kanıt sayılmaktadır.

8- Bu davranış üzerine, yabancılar da, hiç kuşku yok, Ulusal Kuvªvetlerin hükümet gözünde bir değeri olmadığı ve yok edilebileceği kanısına varacaklardır. Bu bakımdan gerekli önlemler alınmalıdır. Sonu var. (Milletvekili Sırrı)

Birinci Tümen Komutanı Vekili

Fevzi

Yirminci Kolordu Komutanlığına

1- 68 sayılı kapalı tele ektir: Öncesi geçen telimizde. Durum karışıkªlıktan kurtarılmaz ve Gebze Kuvvetlerinin hemen güvenilir bir kişiye verilªmesi yoluna gidilmezse, üsküdar sancağı ile birlikte bütün İzmit sancağında bir tek kişinin bile Ulusal Kuvvetleri tutmayacağı kesin olarak bilinmeliªdir.

2- Jandarma Alay Komutanı Hikmet Bey�in, bir dakika bile beklenªmeden görevinden kaldırılması çok gereklidir.

3- İzmit sancağında Ulusal Kuvvetlerin varlık gösterebilmesi, nizamiye hizmetinde bulunan Yarbay Fevzi Bey�in, Jandarma Komutanı olªmasına bağlıdır. Başka çıkar yol yoktur. Bunu önemle bilginize sunuyorum. (MiIletvekili Sırrı)

Birinci Tümen Komutanı Vekili

Fevzi

Yirminci Kolordu Komutanlığına

1- 79 sayılı kapalı tele ektir:

Ulusal Kuvvetlerin Anadoluca horlanmakta olduğu yolunda çıkan söylentiler, son acı oIay üzerine karşıcıların daha çok yüreklendirdiğinden, eski erkin ve canlılığın yitmediğini gösterecek edimli bir önlem alınması çok gereklidir.

2- Ali Fuat Paşa Hazretlerinin buraya buyurmalarını gerekli görmekteyim.

3- İzmit sancağına önem verilmesini ve önem verildiğini gösterecek edimli önlemler alınması gerektiğini bir daha bildirmeye zorunluk duyuªyorum. (Milletvekili Sırrı)

Birinci Tümen Komutanı Vekili

Fevzi

O günlerde İstanbul�da bulunan Rauf Bey de şu mekªtubu gönderdi:

İstanbul, 19.2.1920

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

Yahya Kaptan�ın teslim olduktan sonra öldürüldüğü, burda anªlaşılmıştır.

Muhafızlığa başvurulmuş, otopsi de yapılmıştır. Yasalar gereğince kovuşturma yapmaya hükümet başlamıştır efendim. Saygılarımızı sunarız.

Hüseyin Rauf

Baylar, Yahya Kaptan�ın öldürüldüğüne kuşku kalªmamıştı. Bu gerçek bilindikten sonra, öldürtmüş olan hükümetin, yasalar gereğince kovuşturmaya girişmiş buªlunması, bu ağır suçu işleyenlerin meydana çıkmayacağına kanıt degil miydi? Ama baylar, zaman, her şeyin, her gerçeğin, tarihin gerçekçi kucağında incelenmesini sağªlayacaktır.

Sayın baylar, hükümeti ve İstanbul�daki örgütümüzün başkanlarını, böyle çirkin bir öldürme suçunun işlenmesine aracı olmaya sürükleyen nedenlerin ve etmenlerin incelenªmesiyle gerçekten ders alınmaya değer sonuçlar çıkacağına inandığım içindir ki, dıştan bakılınca önemsiz gibi görüleªbilecek olan bir olayı kanıtlara ve belgelere dayanarak açıkladım. Bu açıklamamla ulusun gözü önünde aydınlık bir inceleme ortamı doğmasına yardım edebildimse vicdan ödevlerimden birini yapmış olduğuma inanacak ve gönül rahatlığına ereceğim.

Baylar, bu olayı incelerken iki noktayı göz önünde tutmak yararlı olur. O noktalardan:

Birincisi: Sait Molla�nın üyesi bulunduğu gizli örgüt ile Gebze ve Kartal dolaylarında, hepsi bu örgütten olan kişilerin ve çetelerİn rollerini ve bunların yaptıkları kötülükleri, bizim adamlarımız ve örgütümüz yapmış gibi göstererek yurtsever geçinen kişileri aldatıp kandırmada gösterilen ustalık ve başarı.

İkincisi: İstanbul örgütümüzün başkanları, bize yani Temsilciler Kuruluna bağlı olduklarına ve onun yönerge ve bildirimlerine uygun iş görmekle ödevli bulunduklarına göre, bu ödevi açık yürekle yaparak genel amaç yönünde tam uygunlukla yürümenin en doğru bir gidiş olabileceğini kabul eylemeleri gerekirdi. Oysa bu kişiler, kendi akıl ve önlemlerini, Temsilciler Kurulunun uyarmaları karşıªsında yüksek görmekten vazgeçememişler ve bağımsız olarak çalışmalarına engel olunmasını onur işi yaparak sinirlenmişler ve bu yanlış duygunun etkisi altında, aldatılªmaya değin varmışlardır. (belge: 212)

Şimdi baylar, vicdanı ve acıma duygusu olanları gerçekten yaralayan bir teli daha acılı gözleriniz önüne sunaªrak, bu konu üzerindeki sözlerime son vereceğim:

4960 İstanbul 14.1.1920

Ankara�da Ulusal Kuvvetler Başkanı

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

Eşim Yahya Kaptan, sadece sizinle olan ilişkisi dolayısıyla bir suçu olmaksızın ve teslim olduğu halde, Gebze Jandarma Yüzbaşısı Nail ve Üsteğmen Abdurrahman Efendiler eliyle alçakçasına şehit edildi. Bütün Tavşancıl halkı olayın tanığıdır. Hakaramak için Adliye ve Dahiliye Nazırlıklarına başvuruldu. İki yetimle acıklı bir durumda bulunuyoruz. Bu iş için yüksek girişim ve yardımlarınızı bekliyoruz. Buyruk sizindir.

Karagümrük�te Keçecilerde Karabaş Mahallesinde

19 sayılı evde oturan Yahya Kaptan eşi

Şevket Hanım
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:06 pm

1919 SONBAHARINDA KARŞILAŞTIĞIMIZ BAŞKA BAZI OLAYLAR



Baylar, Yahya Kaptan işine 20 Kasım l919 günündeki olaylar dolayısıyla dokunduk. Yer ve zaman bakımından ana konumuzdan çokça uzaklaşarak Yahya Kaptan olayının açıklanmasını bütünlemek zorunda kaldık. Şimdi izin verirseniz yeniden, bıraktığımız yere dönerek olayları izleyelim.

Ankara- Eskişehir demiryolunun işletilmesine İtilaf devletlerince engel olunmuştu. Bu yolun işletilmesi için, İtilaf devletleri temsilcilerine sert bir protesto notası verilmesi, 21 Ekim 1919�da Ankara Merkez Kuruluna bildirildi.

Adana örgütü kurucularının, Niğde�ye ya da Kayseri�ye gelerek, bizimle görüştükten sonra çalışmalarını sürdürmeleri sağlandı.

Aydın cephesinde durum her gün güçleşmekte ve ağırlaşmakta olduğundan, Salih Paşa ile Amasya�da kararlaştırdığımız üzere, Donanma Cemiyetinin dört yüz bin lirasının bu cephelere verilmesini Harbiye Nazırına yazdık. Bu cephelerde savaşanlara silah ve cephane verilmesini; cephenin makineli tüfek ve topçu birlikleriyle desteklenmesini, Konya�daki On İkinci Kolordu Komutanından rica ettik.

Baylar, Fransızlar, Bandırma-Soma demiryolunu sözde denetlemek için Bandırma�ya bir birlik çıkarmışlardı. Güvenlik bakımından çok iyi durumda olan Bandırma�ya asker çıkarmaya hakları olmadığı apaçıktı. Bu noktaya, 24 Kasım 1919�da On Dördüncü Kolordu ve Elli Altıncı Tümen Komutanlarının dikkatlerini çektik.

Yabancı subaylar, Aydın cephelerinde dolaşarak propaganda yapıyorlar ve buranın durumunu öğreniyorlardı. Bu gbii subayların cephedeki birliklere ilişki kurmalarına kesinlikle meydan verilmemesini ve gerekli ise resmi olarak hükümete başvurmalarını; eğer Ulusal Kuvvetler için bir söyleyecekleri olursa, merkez kurullarımız aracılığıyla bize başvurmaları gerektiğinin kendilerine bildirilmesini; bunlardan propaganda yapanlar bulunursa, gözaltında bölgeden çıkarılmalarını ve kesin zorunluluk olursa, cephede görülecek İtilaf askerlerine karşı da silah kullanılmasını cepheye bildirdik.

Baylar, biz, İzmir halkının da edimli olarak seçimlere katılmasını sağlamak istiyorduk ve o yolda çeşitli araçlarla isteğimizi duyuruyorduk. Fakat, Yunanlılar, doğal olarak buna engel oluyorlardı.

29 Kasım 1919 günü, bu davranışı İtilaf devletleri temsilcileri ile tarafsız elçilikler katında protesto ettik ve bunu o sırada İzmir telgraf ve Posta Başmüdürü bulunan Ethem Bey�e yazarak, İzmir halkına da duyurmak istedik.

Baylar, belki birçoklarınız anımsarsınız. Adana düşman elinde iken orada Ferda adında, Ulusal Kuvvetlere karşı bir yabancı gazete yayımlanıyordu. Bu gazete, yalnızca Anadolu halkını aldatmak ve yanlış yola sürüklemek amacıyla çıkıyordu ve sütunları bizi kötüleyen uydurmalarla dolu idi. Doğal olarak, bu gazetenin Anadolu�nun içerlerine sokulmasını yasak ettik.

Fakat, bu gazetenin yurtta okunmasını kuşkusuz yararlı bulan da vardı. Ali Rıza Paşa Hükümetinin Dahiliye Nazırı olan ve temiz olduğuna Cemal Paşa�nın birçok kez tanıklık ettiği, Damat Şerif Paşa, Ferda gazetesinin, bu ağı saçan paçavranın, yurda serbestçe sokulmasına engel olunmaması için buyruklar vermişti. Bundan dolayı, Şerif Paşa�nın arkadaşı Cemal Paşa�nın, 3 Aralık 1919�da dikkatini çekmeªyi gerekli bulduk
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:06 pm

Nutuk1 (15.Bölüm)



ANKARA�YA GELİŞ



Baylar, Millet Meclisinin İstanbul�da toplanmasını önªleyememek zorunluğu üzerine, İstanbul�da toplanacak Mecªliste, �yurdun bütünlüğünü, devletin ve ulusun bağımsızlığını güven altına alma amacımızı korumak ve savunmak için birleşik ve dayançlı bir grup meydana getirmeyi� tek çıkar yol olarak düşündük. Bunun sağlanması için, bildiğiniz gibi, 18 Kasım 1919 günlü yönerge ve genelgede, milletvekillerinin belli yerlerde grup grup toplanarak görüşecekleri önemli noktalardan biri olarak bu konuyu ele almıştık.

Gene o zaman düşündük ki, bu grubun kurulmasını sağlamak için her sancaktan birer milletvekilini Eskişehir�e çağıralım. Eskişehir üzerinden trenle İstanbul�a gidecek milletvekillerini de, çağıracağımız milletvekilleriyle birleştirelim ve kendimiz de Eskişehir�e giderek, genel bir toplantı yapıp işleri enine boyuna görüşelim. Bu arada milletvekillerinin İstanbul�da güvenliğiyle ilgili önlemleri de söz konusu etmek istiyorduk. Fakat bundan sonra açıklayacağım nedenlerle, toplantıyı Ankara�da yapmayı yeğledik. Daha bir ay kadar Sıvas�ta kaldıktan sonra artık Ankara yolunu tuttuk.

Ankara�ya gelişimizi 27 Aralık 1919 günlü, şu açık bildirimle her yere duyurduk:

Sıvas�tan Kayseri yoluyla Ankara�ya gitmek üzere yola çıkan Temsilciler Kurulu bütün yol boyunca ve Ankara�da büyük ulusumuzun ateşli ve içten yurtseverlik gösterileri içinde bugün buraya geldi. Ulusumuzun gösterdiği birlik ve dayanç yurdumuzun geleceğini güven altına alma koªnusundaki inancı sarsılmaz bir biçimde destekleyecek niteliktedir.

Şimdilik Temsilciler Kurulunun merkezi Ankara�dadır. Saygılarımızı sunarız efendim.

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal



2 Ocak 1920 günü, Cemiyetin Merkez Kurallarına Hacıªbektaş�ta Çelebi Cemalettin Efendi�ye, Mutki�de Hacı Musa Bey�e ayrıca bir bildirim yaptık.

Bu bildirimimizin içindekiler ve yazılış biçimi şöyleydi:

...Yolculuğumuz sırasında görüp incelediklerimiz bizlere, gerçek koruyucu Ulu Tanrı�nın yardımı ile meydana gelen ulusal birliğimizin dayanağı olan ulusal örgütün kök salmış ve ulusun ve yurdun geleceğini kurtarmak için gerçekten güvenilir bir güç ve erk durumuna gelmiş olduğunu sevinçle gösterdi.

Dış durum, bu ulusal dayanç ve birlik yüzünden Erzurum ve Sıvas Kongresi ilkelerine göre ulusun ve yurdun yararına elverişli bir görünüm almıştır.

Kutsal birliğimize, dayanç ve inancımıza güvenerek haklı istekªlerimizin elde edileceği güne değin hiç yılmadan çalışılması ve bu bildirimimizin köylere varıncaya dek bütün ulusa duyurulması rica olunur.

Anadolu ve Rumeli Müdafaai

Hukuk Cemiyeti Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal





KAZIM KARABEKİR PAŞA TEMSİLCİLER KURULUNUN ANKARA�YA GİTMESİNİ İSTEMİYORDU



Baylar, Temsilciler Kurulu merkezinin Ankara�ya taşınması düşüncesi oldukça eski idi. Bu düşünce, ilk ortaya atıldığı sıralarda Kazım Karabekir Paşa�dan gelmiş olan bir teli olduğu gibi burada bildireceğim:

Şifre Erzurum�dan, 3 Ekim 1919

Üçüncü Kolordu Komutanlığına

Temsilciler Kuruluna: Ulusal Kuvvetleri temsil eden yüksek Kurulun, değil Ankara�ya gitmek, Sıvas�ın batısına bile geçmemesi düşüncesindeyim. Çünkü, doğu illerinin ulusal örgütü olan Kurulun bütün bütün uzaklaşması dolayısıyla bu illerin örgütsüz kalmasına yol açaçaktır. Bundan başka, şimdiye değin tam türeye uygun ve mantıklı olarak yönetilmekte olan ulusal örgütün belli bir yerde korunması gereklidir. Bu bakımdan, öteden beri her zaman her girişimimizi kötü görmek ve göstermek isteyen düşmanlarımızın yaptıklarını göz önünde tutarak, Temsilciler Kurulunun Sıvas�tan batıya geçmemesi düşüncesinde bulunduğumu bilgilerinize sunarım.

On Beşinci Kolordu Komutanı

Kazım Karabekir

Böyle bir telin, gerçek olamayacağı yargısına varmak istedim. Fakat ne çare ki, bu kapalı tel Erzurum�dan, Sıvas�taki Üçüncü Kolordu�ya çekilmiştir. Açılan şifrenin altında �Açıldı. Fethi 4/5 Ekim� yazısı ve imzası olduğu halde Üçüncü Kolordudan bize gönderilmiştir.

Baylar, Kazım Karabekir Paşa, çağrımız üzerine Sıªvas�a geldikten ve bizimle görüştükten sonra, hiç kuşku yok, bu telle önceden bildirdiği düşünce ve görüşünün yanlışlığını kavramış olacaktır. Fakat, bu düşünce ve görüşteki yanlışlığı anlamak için ille yüz yüze gelip görüşªmeye hiç de gereklik olmayacağı apaçık bir şeydir. Bu düşünce ve görüşün dayandığı nedenlere şöylece bir göz atmak, onların yanlışlığını anlamaya yeter sanırım.

Başta, Temsilciler Kurulunun yalnız doğu illerinin ulusal örgütü olmadığı ya da o örgütleri temsil etmediği; belki bütün yurdun -Anadolu ve Rumeli�nin ulusal örgütªlerini temsil ettiği çoktan bilinmiş bulunmak gerekti. Özelªlikle bu nokta üzerinde, günlerce süren telgraf başı tarªtışmaları olmuştu. Bir de, Temsilciler Kurulunun Sıvas�tan Ankara�ya taşınması, doğu illerinin örgütsüz kalmasını geªrektirecek bir etmen olamazdı. Temsilciler Kurulunun, doğu illerine Sıvas�tan telle verdiği buyrukları ve yönergeleri Anªkara�dan da eskisi gibi verebileceği kuşku götürmezdi.

Fakat, Temsilciler Kurulunun, doğu illerinden daha çok batı illerine, İstanbul�a yakın bulunmasını gerektiren ve haklı gösteren mantıklı nedenler elbette kuşkusuzdu. İlkin, batı ve güneybatı illerimizden, edimli olarak düşman eline geçmiş olanlar vardı. Bu illerimize giren düşman karşısında sağlam savunma cepheleri kurmak ve onların güçlendirilmesini sağlamak gerekti. Oysa, doğu illeriªmizde, böyle acıklı bir durum yoktu. Kesin olarak yakın bir edimli tehlike de doğabileceğe benzemiyordu. Uzak bir olasılığa göre, sözgelimi, doğudan Ermenilerin edimli bir saldırıda bulunacağı kabul olunsaydı bile onun, karşısında, Ulusal Kuvvetlerle güçlendirilmesi kararlaştırılªmış olan On Beşinci Kolordu, kendilerinin komutasında hazır bulunuyordu. Fakat, İzmir cephelerinde türlü yönªtemde komutalar, türlü nitelikte kuvvetler ve türlü türlü olumsuz kaynaklardan gelen dokuncalı etkiler vardı. Adaªna�ya giren düşmanlara karşı daha cephe kurulamamıştı.





GENEL DURUMU YÖNETME SORUMLULUĞUNU ÜSTÜNE ALANLAR EN ÖNEMLİ HEDEFE VE EN YAKIN TEHLİKEYE ELDEN GELDİĞİNCE YAKIN BULUNMALIDIRLAR



Şu halde, yol ve yöntem odur ki, işleri bütünü ile yöneªtip yürütme sorumluluğunu yüklenenler, en önemli hedefe ve en yakın tehlikeye, elden geldiğince yakın yerde bulunurlar. Yeter ki bu yaklaşma, genel durumu gözden uzak bırakacak ölçüde olmasın. Ankara bu koşulları üzerinde toplayan bir noktaydı. Herhalde cephelerle ilgileneceğiz diye Balıkesir�e, Nazilli�ye ya da Karahisar�a gitmiyorduk.

Fakat, cephelere ve İstanbul�a demiryolu ile bağlı ve genel durumu yönetme bakımından Sıvas�tan hiçbir ayrımı olªmayan Ankara �ya gelecektik.

Millet Meclisinin İstanbul�da toplanması zorunlu göªrüldükten sonra ise, Ankara�ya gelmenin ne denli yerinde ve yararlı sayılması gerektiğini açıklamayı gerekli görmem.

Baylar, Temsilciler Kurulunun Ankara�ya taşınmaması için nedenler ortaya konulurken bu arada, hele �Öteden beri her zaman her girişimimizi kötü görmek ve göstermek isteyen düşmanlardan� söz edilmiş olmasından hiçbir anªlam çıkaramadım. Gerçekten, kendisinin dediği gibi düşªmanlar bizim hangi davranışımızı, hangi girişimimizi iyi görmüşlerdir ya da görebilirler ki ona göre davranalım?

Eğer bu düşünce ve görüşe yol açan: ��İstanbul�da ulusal isteğe uygun davranan bir Ali Rıza Paşa Hükümeti vardır. Millet Meclisi de orada toplanarak ulusun ve yurdun yazgısını denetimine almaya başladıktan sonra, Temsilciler Kurulunun batı cepheleriyle, Millet Meclisi ile ilgi ve ilişki kurmasına ne gereklik kalır. Öyle ise Temsilciler Kurulunun, yalnız doğu illerinin örgütleri ile ilgilenmesi ve bununla yetinmesi daha yerinde ve daha yararlı olmaz mı?� gibi bir düşünce ve görüş idiyse, bir ölçüye dek üzerinde durulabilir. Fakat böyle olunca da, genel durumu ve olaylarla koşulların gerçek yüzünü görüşte ve anlayışta Temsilciler Kurulu ile Kazım Karabekir Paşa arasında doldurulamayacak bir uçurum olduğunu kabul etmek gerekir.

Temsilciler Kurulunun Ankara�ya gelmesini düşmanªlar kötü görecektir, noktasında daha çok durularak belki, ileri sürülmüş olan düşünce ve görüşün kaynağı ve çıkış yeri daha iyi kavranabilirse de bizim şimdilik buna ayıracak zamanımız yoktur.



YENİ MİLLETVEKİLLERİYLE ANKARA�DA GÖRÜŞME GİRİŞİMİ



Baylar, bundan önce söylediğim gibi, bir iki günlük bu toplantı ve görüşme isteğiyle milletvekillerini çağırmak için ilk yazdığımız telde ki bu tel örneğini, bir bildirim biçiminde, basılı olarak da postayla göndermiştik amaç bildirildikten sonra: ��Temsilciler Kurulunun bulunacağı bir yerde toplanılacak; toplantı zamanı ise, gönderilecek milletvekillerinin adarlı ve adresleri belli olduktan sonra haberleşerek kararlaştırılacaktır. Temsilciler Kurulu, kısa bir süre içinde İstanbul�a yakın bir yere gidecektir.� Denilmişti. (belge: 213)

Ankara�ya varışımızda, Ankara-Eskişehir demiryolu işlemeye başlamış olduğundan, önceki bildirimimize 29 Aralık 1919 gününde yaptığımız bir ekte, milletvekilleriyle görüşme yeri olarak Ankara�yı saptadık ve genelge ile bilªdirdik. Bu genelgenin bir maddesi de, öteki milletvekilleªrinden olabildiğince çok kişinin görüşmelere katılmasının pek çok istenmekte olduğu yolunda idi. (belge: 214)

Baylar, sonucundan pek çok yarar umduğumuz bu iyicil ve yurtseverce girişimin bile, İstanbul Hükümeti üyelerince önüne çıkıldığını bilginize sunarsam şaşmazªsınız sanırım.

İzin verirseniz, bu noktayı biraz açıklayayım: Biz milletvekillerini Ankara�ya çağırırken onlar da birtakım kişilerin bu çağrıya gelmemelerini ve tasarlanan toplantının yapılmamasını sağlamak için, karşı önlem alıyorlar ve girişimde bulunuyorlarmış. Kimi milletvekillerinin çektikleri teller üzerine bu işi anladık. Örneğin, Burdur Milletªvekili Hüseyin Baki imzalı ve 29 Aralık 1919 günlü şöyle bir tel geldi:

İstanbul�da toplanan milletvekilleri adına Aydın Milletvekili Hüseªyin Kazım imzasıyla Teftiş Kurulu Başkanlığına gelen telde en hızlı araçla İstanbul�a gelenekliğimin pek çok gerekli olduğu duyurulmakta ve bugün Dahiliye Nazırlığından gelen telde de yola çıkmaklığım bildirilmekte.

Bundan önce Temsilciler Kurulu adına Mustafa Kemal Paşa Hazªretlerinden gelen buyruk ve bildirim üzerindeki görüşümü açıklayıp bilªginize sunduğum halde şimdiye dek bu yolda bir buyruk almadığımdan sizlerden haber gelmesini önemle beklemekteyim efendim.

Akdağmadeni Milletvekili Bahri imzalı ve gene o gün çekilen bir telde de:

Aydın Milletvekili Hüseyin Kazım imzasıyla gelen telde milletvekilªlerinin en hızlı araçla İstanbul�a gelmeleri bildiriliyorsa da Temsilciler Kuªrulu üyeliğine seçilen milletvekillerinin mi yoksa bütün milletvekillerinin mi çağrıldığı pek anlaşılmamıştır. Hangi yolu tutacağımı bildirmek iyiªliğinde bulunmanızı, çok rica ederim. Buyruk sizindir.

Baylar, buna benzer teller arka arkaya geldi. Bu tellerden kolayca anlaşılıyordu ki milletvekili arkadaşlar, Temsilciler Kurulu ile İstanbul Hükümetini ve İstanbul�dan tel çekerek bütün milletvekillerini çağırma yetkisini kendinªde görebilen kişileri, ortak amaçta birbiriyle anlaşmış ve uyuşmuş sayıyorlardı. Hükümetin ve sözü geçen kişilerin olumsuz niyetlerini akıllarına ve hayallerine bile getirmiyorlardı. Olsa olsa, bizimle İstanbul�daki kişiler arasında yeni kararlaştırılmış bir durum bulunduğunu ya da, düzenleme bakımından arada bir yanlışlık olabileceğini sandıkları ve öyle kabul ettikleri, bize gelen teIlerindeki temiz yüreklilik ve içtenlikten anlaşılmaktaydı.

Bize başvuran milletvekillerine, verdiğim karşılık şuydu:

Hüseyin Kazım Bey�in bildirdikleri ile bizim hiçbir ilgimiz yoktur. Adı geçenin, durumu iyice bilmediği anlaşılıyor. 17 ve 29 Aralık 1919 günlü tellerimiz uyarınca iş görülmesi, ulusumuzun ve yurdumuzun yararına daha uygun olduğundan gereğinin tez elden yapılmasını ve Kazım Bey�in kendi kendine yapmış olduğu bildirime uygun düşecek bir yanıt verilªmesini ve sonucun bildirilmesini rica eder, saygılarımızı sunarız efendim.

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:07 pm

Bütün milletvekillerine de şu genelgeyi yazdık:

Ankara, 30 Aralık 1919

Aydın Milletvekili Hüseyin Kazım Beyefendi�nin sayın milletvekillerinden kimilerine, tez elden İstanbul�a gitmeleriyle ilgili teller çektiği anlaşıldı. Bu davranış; adı geçen kişinin, durumu iyice bilmediğini gösterdiğinden kendisine durum anlattırıldı ve ����. gün ��. sayılı bildirimler üzerine bilgi verildi. Bunun için Temsilciler Kurulunca rica edildiği gibi, Temsiler Kurulu üyesi olarak seçilmiş milletvekilleriyle öteki milletvekillerinden görüşmelere katılmak isteyen sayılı kişilerin, ocak ayının beşinden başla***** Ankara�ya buyurmaları, yeniden açıklanarak rica olunur.

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal

30 Aralık 1919 günlü bir kapalı telle de İstanbul�daki örgütümüze: �Hüseyin Kazım Bey�in girişiminden söz ettikten sonra bizim bildirimlerimizin kendisine duyurulmasını ve görüşmelere katılmak istiyorsa tez elden Ankara�ya buyurup gelmeleri gerektiğinin anlatılmasını� bildirdik. (belge: 215)

Baylar, biz İstanbul�daki örgütümüzün haber beklerken, karşımıza bir kişi çıktı. Bunun kim olabileceğini kestirmede güçlük çekmezsiniz sanırım. Bildiğiniz gibi, hem bizim İstanbul�da delegemiz, hem de nazır olan bir kişi: Cemal Paşa. Evet, 1 Ocak 1920 günlü şu tel ��Harbiye Nazırı Cemal Paşa�� imzasıyla geliyordu:

Yirminci Kolordu Komutanlığına

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:

İstanbul�da bulunan milletvekillerinden bir grubun bize başvurarak verdikleri yazılı isteklerini, olduğu gibi aşağıda sunuyorum:

1- Millet Meclisinin bir an önce toplanması çok gereklidir. Şu sırada kimi milletvekillerinin Ankara�ya çağrılmaları, Meclisin tez elden açılmasıªna engel olacaktır.

2- Bu durumun ve yapılan çağrının ortaya çıkaracağı kötü yorumªlar arasında yabancıların en çok dikkatini çekecek olanı, yasama gücünün başka kuvvetlerin etkisi altında iş görmekte olduğu sanısıdır. Bunun, içte ve dışta pek büyük bir güvensizlik doğuracağı kesindir.

3- Böyle bir durum ve davranış karşısında Meclis kendisinden bekªlenen hizmetleri yapamayacaktır.

4- Daha önceleri yapıldığı gibi, milletvekilleriyle konuşmak ve ilişki kurmak üzere geniş yetkileri olan bir kişinin, delege niteliğiyIe İstanbul�a gönderilmesi, istenilenin sağlanmasına yetecektir.

5- Çağrılan milletvekillerinin Ankara�ya gidişlerinin geri bırakılªması ve orada toplananların da hemen İstanbul�a gelmeleri için yeniden ve tez elden bildirim yapılmasını bekliyoruz.

Harbiye Nazırı

Cemal

Baylar, böyle davranmakta ve bildirim yapmakta bir içtenlik ve soyluluk görüyor musunuz? İlkin, bizim, milletvekilleriyle toplanma kararımız ve bununla ilgili bildirimiz, bundan, bir buçuk ay öncesinden beri bilinmekªteydi. Eğer bu girişimimiz, yurt ,yararına gerçekten uymaz ve sakıncalı görülmüş idiyse, güdülen ulusal amaçta bizimªle birlik olduklarını ileri sürmekte bulunan bayların ve hükümetin, bizim çağırdığımız milletvekillerine, İstanbul�a gelmeleri için tel çekmeden önce bizimle anlaşmaları; hiç olmazsa düşüncelerinden ve girişimlerinden bize bilgi verªmeleri gerekmez miydi? Böyle yapmayıp da doğrudan doğruya İstanbul�a gidişlerini çabuklaştırmak için Denetleme Kurulu Başkanlıkları aracılığıyla Şeyh Muhsini Fani�nin ve Dahiliye Nazırının imzalarıyla taşradaki milletvekillerini sıkıştırıp şaşırtmak ve oldubittiler yaraªtarak bizim girişimimizi sonuçsuz bırakmaya kalkışmak doğru muydu?

İkincisi, baylar, seçimi yenileme işi aylarca ve aylarca yapılmayıp belli yasal süre çoktan geçirilmiş olduğu sıralarda hiç de tezcanlılık göstermeyi aklına getirmeyen bu baylar, bizim Erzurum�dan, Sıvas�tan beri yaptığımız sonu gelmez çalışma ve girişimlerimizin bir başarısı olarak gerçekleştirilebilen seçimin yenilenmesinden sonra, ayrıca araya girip izleyerek her birinin milletvekili seçilmelerini sağladıktan sonra, çok çok üç beş gün gibi az bir gecikme üzerine böyle tezcanlılık göstermeli miydiler? Hele bu gecikme, büyük bir ülkünün gerçekleştirilmesi; özellikle İstanbul�da toplanma aymazlığını gösterenlerin kendi güªvenlikleri ile ilgili önlemlerin alınması yollarını görüşmek amacıyla olursa, bu bayları bu denli ivediliğe sürüklemeli miydi? Hiç bir önlem ve karar almadan, bir an önce aşağıªlanmaya ve küçük düşürülmeye koşup gitmek neden ileri geliyordu?

Üçüncüsü, baylar, temiz ve lekesiz arkadaşlarını, alªdatarak İstanbul�da kendilerinin içinde bulundukları tehªlike ve aşağılama çemberine tez elden sokmak isteyen bu baylar, Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyetinden değiller miydi? Bu ulusal derneğin üyesi bulunmuyorlar mıydı? Bir derneğin üyeleri, milletvekili oldukları halde bile, derneğin önderleriyle görüşerek en sonunda saptanacak programa göre iş görmek zorunda değil midirler? Dünyanın her yerinde, bütün uygar toplumlarda bu, böyle değil midir?

Bir grubun, bir partinin kendi önderleriyle görüşªmesinden ve ilişki kurmasından, yasama gücünün, başka güçlerin etkisi altında iş görmüş olduğu sanısının doğacağı kuruntusundan ve bunun yabancıların dikkatini çekeceğinden niçin korkuluyordu? Bu baylar, seçimin yenilenmesini ve milletvekillerinin seçilmesini sağlamış olan örgütün etkisinde kalmış görülmeyi, yüksek şeref ve onurlarıyla bağdaşmaz mı buluyorlardı?

Milletvekillerinin, yurt içinde, güçlü bir ulusal örgüte bağlı olduklarını ve o geniş örgütün saptadığı belirli amaçlardan ayrılmayacaklarını ve her olasılığa karşı, o örgütün etkisi altında bulunduklarını açık bir vicdan ve açık bir alınla ortaya koymanın, asıl bunun, içte ve dışta en büyük güveni ve saygıyı sağlayabileceğini, bu baylar anlayamıyorlar mıydı?

Ve dahası, böyle bir vicdan ve inanç sağlamlığı içinde belirli ulusal amacı gerçekleştirme yolunda, her tehlikeyi göze almaya hazır bir durum ve davranış takınmadıkça Meclisin, kendisinden beklenilen hizmetleri yapmasına olanak bulunmadığını anlamak, kahin olmaya mı bağlı idi; yoksa, yapıldığı gibi, saldırı ve aşağılamaya uyuşukçasına boyun eğmeye mi bağlı idi?

Bu baylar, benim milletvekilleriyle aracısız görüşªmemi istemiyorlar. Hükümet ve kimi baylar, benim İsªtanbul�a gitmemi de uygun görmüyorlar. Ancak, geniş yetki ile bir delegenin gönderilmesini öğütlüyorlar. Doğruªsu bu noktadaki akıl ve anlayışlarına diyecek yok! Milªletvekillerinin düşman pençesine girmesinde en çok etkiªli olanlar ve sonunda kendilerini bile savunmak için önlem ve çare bulmakta güçsüz olduklarını tanıtlayanlar, bizim gönderdiğimiz delegeler değil miydi?

Milletvekillerini kimseye danışmadan İstanbul�a çaªğırma işinde, aldatmayı ve oldubittiye getirmeyi başaraªmadıktan sonra, bize bildirim yaptırmayı istemekte gösªterilen incelik de pek ince değil midir baylar?

Sayın baylar, bu sözünü ettiğim tele karşılık olarak, ilkin şu kısa kapalı teli yazdım:

5 Ocak 1920

Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine

Y: Önergeyi veren milletvekillerinin adlarının ve bu önergeyi kime verdiklerinin bildirilmesini bekliyoruz efendim.

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal

Harbiye, 6 Ocak 1920



Ankara�da Yirminci Kolordu Komutanlığına

Y: 5 Ocak 1920

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine :

MiIletvekillerinin adları şunlardır: Hüseyin Kazım, Tahsin, Celalettin Arif, Hamit... ve başkalarıdır. Bana getirenler baştaki iki kişidir.

Harbiye Nazırı

Cemal

Baylar, sonradan bize verilen bilgiye göre, bana tel çeken kişiler, milletvekillerinden bir topluluk değildi. Sadrazam, kendi tanıdığı Hakkı Bey adında bir kişiyi (Siverek Milletvekili olduğunu öğrenmesi üzerine) ve Hüseyin Kazım Bey�i, yanına çağırarak, bana çekilmek üzere kısa bir tel yazdırmış. Bu teli kimi kişilere elden imza ettirmişler. Kapalı olarak gönderilmek üzere, Hakkı ve Hüseyin Kazım Beyler Cemal Paşa�ya götürmüşler.

Demek, beş maddelik olan ve önerge adı verilen telyazısı, sonradan uydurulmuştur. Aslına bakılırsa, önergeden söz edildiği halde bunun sunulduğu katın daha oluşmamış olması da bu işte aldatmaca ve özel erek olduğunu göstermeye yeterdi. Meclis yeni açılmıştı ve Meclis Başkanªlığı daha görevine başlamış değildi. Bununla birlikte, Cemal Paşa�nın bu telini aldıktan sonra, şu kapalı teli yazdım:

Ankara, 9.1.1920

Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine

Hüseyin Kazım, Tahsin, Celalettin Arif, Hamit Beyefendilere:

Ankara �ya gelmenin kötü yorumlara yol açacağı üzerine, Harbiye Nazırı Paşa Hazretleri aracılığıyla bildirilen görüşlerinizi öğrendik. Konu, yurdun ve ulusun varlığı ile ilgilidir. Millet Meclisinde ulusal örgüte dayanan güçlü bir grup kurulmaz ve Sıvas Genel Kongresiyle ulusun bütün dünyaya duyurduğu kararlar, büyük çoğunlukça bir inanç ve genel bir kural olarak benimsenemezse, ulusal hizmetimizin sağlayacağı başarı boşa gider. Yurt bir yıkıma uğrayabilir. Bundan dolayı, birtakım vatansız ve dinsizlerin propagandaları bizim için uyulacak kural olamaz. Amaç, ulusun esenliği ve yurdun kurtuluşudur. Bir iki günlüğüne buyurmanız ve karşılıklı görüşerek ülkü birliğine varmamız bizce pek önemlidir. Buna göre tutulacak yolun seçilmesi yüksek görüşünüze bağlıdır. Saygılarımızı sunarız efendim.

Temsilciler Kurulu adına

Mustafa Kemal
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:07 pm

BAYBURT�TA BİR YALANCI PEYGAMBER



Sayın baylar, İstanbul�un, değindiğimiz ve açıkladığımız can sıkıcı durumuyla uğraşırken, yurdun doğu ucunda da bir yalancı peygamberin ortaya çıkardığı önemlice ve kanlı bir olay geçiyordu. Bu konu üzerine On Beşinci Kolordu Komutanlığından birçok raporlar geliyordu. Bayburt�a dört saat uzakta �Hart Köyü� vardır. Bu köyde Eşref adında bir şeyh, halka Şiilik aşılıyormuş. Buna üzülen Bayburt Müftüsü ve hocalar, şeyhi çağırarak sorguya çekmek için meydana getirdikleri bir kurulu Hart�a göndermişler ve yerel yönetim adına şeyhi çağırmışlar. Şeyh bu çağrıya gelmemiş. Yerel yönetim, 50 kişilik bir birlik göndermiş. Buna büsbütün kızan şeyh kendisine uymuş olan kişilerle birliğin silahlarını tutsak ve kimilerini de şehit etmiş. Bunun üzerine, çevredeki birtakım birlikler, Bayburt� a gönderilmekle birlikte, işin kan dökülmeksizin barış yoluyla bir sonuca bağlanması yeğ tutulmuş. Şeyhin yaªnına hocalardan ve üst subaylardan oluşan birkaç kurul gönªderilmiş. Hükümete boyun eğmesi için öğütler verilmiş... Böylece boşuna on altı gün geçirilmiş. En son giden, Erªzurum Kadısı başkanlığındaki kurulun ricası da Şeyh Eşref üzerinde bir etki yapmamış. Tersine, şeyh bunlara: �Hepiniz gavursunuz! Kimseyi tanımam, boyun eğmem, savaşacağım! Tanrı bana buyruğumu kullara duyurmakla görevlisin dedi.� yolunda bir ültimatom vermekle birlikte, bir yandan da köylere �Şeriat İyesi� ve �Beklenen Mehdi� imzalarıyla birtakım bildiriler göndererek halkı aldatmış ve kendisine katılmalarını sağla***** başkaldırmış. Bunun üzerine Bayburt�a gelip Dokuzuncu Tümenin komutasını ele alan Yarbay Halit Bey, 25 Aralık 1919 günü, yeterince kuvvetle Hart�a gider, şeyh, topladığı adamlarla karşı koymaya karar verdiğinden topçu ve piyade birliklerinin şeyhle çarpışması ve savaşması gerekmiştir. Bu sırada, şeyhin adamlarından birtakımları da, Hart�a yardım etªmek üzere, yakın köylerde toplanırlar. Sonunda, Yarbay Halit Bey�in Bayburt�tan doğrudan doğruya bana gönderªdiği 1 Ocak 1920 günlü kapalı telinde dediği gibi: �Hart olayı, yalancı peygamberle oğullarının ve adamlarından kimilerinin öldürülmesi ve Hart�ın alınmasıyla sonuçlanªmıştır.�

Halit Bey, bu kapalı telinde, milletvekilleriyle ilgili birtakım bilgiler de verdiğinden kendisine 1/2 Ocak 1920 günü şu kapalı teli yazdım:

Hart olayında siz kardeşimin elde ettiği başarıyı kutlar ve milletvekilªlerinin Ankara�ya gelmeleri yolundaki çalışmalarınıza teşekkür ederim.

Mustafa Kemal

*



HARBİYE NAZIRI CEMAL PAŞA GENÇ KOMUTANLARI İŞ BAŞINDAN UZAKLAŞTIRMAK İSTİYOR



Baylar, Harbiye Nazırlığı ile Temsilciler Kurulu arasında sürüp giden bir uyuşmazlık konusu vardı.

Nazır Paşa, İstanbul�da bulunan generalleri, kolorduların başına ve albayları, tümenlerin başına geçirmek istiyordu. Öteki üstsubaylarla subayları da, Anadolu�daki birliklere göndereceğinden söz ediyordu. Bu isteği, bir ilke olarak ileri sürmüş ve uygulanmasını da; Harbiye Naªzırlığı eski Müsteşarı Ahmet Fevzi Paşa�yı, Ankara�da Ali Fuat Paşa�nın yerine Yirminci Kolordu Komutanlığına ve Nurettin Paşa�yı da, Konya�da Albay Fahrettin Bey�in yerine On İkinci Kolordu Komutanlığına atamakla bir oldubittiye getirmek istemişti.

Bu yönteme göre iş yapılınca, Birinci Dünya Savaşı�nda yetişmiş ve kolordu ve tümen komutanlıklarına yükselªmiş ne kadar genç general ve üstsubay varsa, hiç kuşku yok, bunların hepsi bu görevlerden uzaklaştırılmış olacakªlardı. Çünkü, İstanbul�da toplanmış eski general ve üstªsubaylar, kıdem ve rütbe bakımından, ordudaki büyük birliklerin başında bulunan genç komutanlardan önde idiler.

Biz, hiçbir zaman bu ilkeden yana olamazdık. Özellikle, içinde bulunduğumuz koşullar unutularak, yapılan böyle yanlış işlere, olur diyemezdik. Bunun için, Cemal Paşa�ya her zaman görüşümüzü ve atanan yeni kolordu komutanlarının gönderilmemeleri gerektiğini bildiriyorduk.

Fahrettin Paşa, kolordusunun başında bulunarak, Aydın cephesine yardım etmeye ve destek olmaya çalışıyordu. Ali Fuat Paşa, Ferit Paşa zamanında işten çıkarılmıştı. Cemal Paşa, o haksız işlemi düzeltmek istememişti.

Yirminci Kolorduya, Ankara�da bulunan Yirmi Dördüncü Tümen Komutanı Yarbay rahmetli Mahmut Bey, vekil olarak komuta ediyordu. Ali Fuat Paşa, hem Ulusal Kuvvetler Komutanlığını yapıyor hem de, gerçekte, koIordusunu elinde tutuyordu.

Biz, kolordu ve tümen gibi birliklerde komuta değişikliğini kabul etmemeye; özellikle, ulusal isteklere uymuş ve o yolda çalışan, kişilikleri belli komutanları, böyle boş ve nasıl bir özel amaca dayandığı bilinmeyen bir ilke için gözden çıkarmamaya kesin olarak karar verdik. Yalnız, İstanbul�da bulunan genç ve özverili subayların ve doktorların, bir an önce Anadolu�ya, ordu birliklerine gönderilmelerini yararlı buluyor ve istiyorduk.

Cemal Paşa, Ankara�ya geldiğimiz günlerde bu konuda daha çok direnmeye ve ivedilik göstermeye başladı. Bunun bir onur işi olduğunu ileri sürdü. Görevden çekileceğini bildirerek gözdağı vermeye başladı. Makine başınªda yanıt verilmesi için direnmesi üzerine, Harbiye Nazırıªna 29 Aralık 1919 günü yazdığım kapalı telde:

��Ali Fuat Paşa�nın komutanlıktan ayrılmasını biz, aslında hiçbir zaman sürekli saymadık. Ahmet Fevzi Paşa�nın asıl olarak komutanlığa atanması söz konusu olamaz. Barış yapılmadan önce, düşünülen ve uygun bulunan ilkenin uygulanması büyük sakıncalar doğurur. Savaşta çalışarak yükselmiş kişileri, ast durumuna düşürmek olamaz. Bu zamansız giriªşimler, ulusal örgütler için çalışmakta olan kişilerin iş başından ayrılmaªlarına ve böylece ulusal birliğin bozulmasına yol açar.

Açıkta kalmış yeterli kişiler, kolordulara bağlı bulunan bölge ve mevªki komutanlıklarına, askerlik şubelerine atanarak genliğe kavuşturulabiªlirler.

Küçük rütbeli subay ve doktorların ise bir an önce gönderilmesi geªrekir. On İkinci Kolorduya gelince; bu kolordu, savaşan Ulusal Kuvvetªlerle işbirliği yapmış ve iki yan arasında edimli ve karşılıklı bir güven doğªmuştur. Değişikliğe hiç yer yoktur. Oradaki durum da böyle bir şeye hiçbir zaman elverişli değildir.� dedim.

Baylar, bu konu üzerinde Anadolu ve Rumeli�de buªlunan bütün komutanlarla yazışmalar yaparak kendilerini uyarmıştım. Ocak ayı başında, Ankara�da bulunan Fuat Paşa�ya olduğu gibi, Konya�da bulunan Fahrettin Paşa�ya da: �Nurettin Paşa atanacak olursa, komutayı bırakma***** eskisi gibi ulus ve yurt görevinizi sürdürmeniz gerekmektedir. Şu halde, bu konuda yapılacak bildirimlerªden zamanında bize bilgi veriniz.� diye buyruk verdim
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:08 pm

HARBİYE NAZIRI CEMAL PAŞA, DEDİKLERİM YAPILMAZSA ÇEKİLİRİM VE MİLLET MECLİSİNİN AÇILMASI GERÇEKLEŞEMEYECEK BİR DÜŞ OLUR, DİYOR



Cemal Paşa, Ocak ayı başlarında, o sırada Harbiye Nazırlığı Başyaveri olan Salih Bey�i (Sekizinci Kolordu Komutanı Salih Paşa�dır) Ankara�ya gönderdi. Salih Bey, Cemal Paşa�nın iki mektubunu ve bu mektuplara ekli olarak, İtilaf devletleri olağanüstü temsilcilerinin verdikleri 24 Aralık 1919 günlü ortak bir notayı ve bu notaya hükümetin verdiği yanıtın örneğini getirdi.

Cemal Paşa bu mektuplarında da, komuta değişikliği ve yapılacak düzenlemeler konusundaki ilkesinden ve komutanlığa atadığı Ahmet Fevzi ve Nurettin Paşaların görev yerlerine gitmelerini sağlamak zorunluğundan söz ediyor ve özellikle: ��Ordunun önemli komuta görevlerinde, son ulusal eylemlere açıkça katılmış kişilerin doğrudan doğruya ve resmi olarak bulunmaları, dışarıya ve özellikle yabancılara, orduda siyasanın hüküm sürdüğü kanıªsını verir ve bu da herhalde kötü etki yapar, Nazırlık da edimli olarak bu etkilerin baskısı altındadır.�� diyordu ve görevinden çekileceğini yineliyordu. Hem bu kez, şu duªruma göre artık Millet Meclisinin toplanmasının gerçekªleşmez bir düş olacağını bildiriyordu. (belge: 216)

Baylar, bu konuda Cemal Paşa�ya verdiğim yanıtları şöylece özetleyebilirim: �Düşüncelerimizin yerinde olduğu yolundaki inancınızı yineleriz. Ferit Paşa�nın kötülüklerinin kalıtı olan Aydın cephesinin ve bölgesinin ve oraªlardaki Ulusal Kuvvetlerin şimdiki durumunu ve geleceªğini, pek çok ilgiyle dikkate alıyoruz. Gelecek için umut verici bir durumun yaratılmasını düşünüyoruz.

Ali Fuat Paşa�nın, devlet açısından olsun, kamu açısından olsun, her türlü kötülemeden uzak bulunduğu kanısının korunması ana koşuldur. Ulusal eylemler sırasında nasıl olursa olsun, ileri atılmış olanların görevlerinin ve durumlarının deliştirilmesi, özverilerinin suç sayıldığı yolunda yorumlanır. Bu, bizim değişmez görüşümüze göre, hiç de uygun sayılamaz.

Hükümetin olabilir saydığı siyasal sakıncaları ortadan kaldırmak için gerekli her şey yapılmıştır.

Ahmet Fevzi Paşa, bizimle işbirliği yapacak yeterlikte değildir. Ahmet Fevzi Paşa�nın özel görevle gezip dolaşırªken söylediği mantıksız sözlerini bildirmiştik. �Bunu ummam�, diye buyurmuştunuz. Ahmet Fevzi Paşa, arkadaşIara yazdığı özel bir kapalı telde: Ordu, bugünkü başıboşluk durumunda kaldıkça yurt için yüzde yüz yıkım olacaktır.� diyor. Bu adam, ordunun ulusal örgüte yardımcı olma durumunu başıbozukluk sayıyor. Oysa, bilmek gerekir ki yurdu, ulusal örgütün kadrosu dışında değildir; belki onun ruhu ve temelidir.

Ahmet Fevzi Paşa�nın Gönen�de ilk olarak yaptığı iş, Anzavur olayından dolayı bin güçlükle ele geçirilen haydutların salıverilmelerini istemek olmuştur. Bizimle görüşmeden atadığınız iki kişinin kabul edilmeyeceği yolundaki zorunlu ve haklı düşüncelerimiz üzerine, ortaya bir onur işi çıkarmayınız. Bu, yurda ve ulusa bağlılıkla bağdaştırılamaz.

Görevinizden çekilirseniz Millet Meclisinin toplanmasının gerçekleşmez bir düş olacağı, yolundaki sözlerinizden, Sadrazamla birlikte bütün hükümetin meşrutiyet yönetimine karşı olduğu anlaşılmaktadır. Peki önemli olan bu noktanın tam olarak açıklanması rica olunur.� (belge: 211)



İTİLAF DEVLETLERİ OLAĞANÜSTÜ TEMSİLCİLERİNİN ALİ RIZA PAŞA HÜKÜMETİNE VERDİKLERİ ORTAK NOTA

Baylar, şimdi de Başyaver Salih Bey eliyle gönderilªdiğini bildirdiğim, İtilaf devletleri olağanüstü temsilcileriªnin Ali Rıza Paşa Hükümetine verdikleri ortak notadan biraz söz edeyim:

Fransa, Büyük Britanya ve İtalya olağanüstü komiserªleri; Karadeniz Ordusu Başkomutanı Sayın Corç Miln ile Osmanlı Harbiye Nazırı arasında yapılan birtakım yazışmalara Osmanlı Hükümetinin dikkatini çektikten sonªra: ��Bu yazışmalardan açıkça anlaşılıyor ki Harbiye Nazırı Cemal Paşa, Karadeniz Ordusu Başkomutanının, Paris�teki Yüksek Kurul kararlarına u***** verdiği yönerªgeyi uygulayacak yerde, yüksek görevinin gerektirdiği sorumluluktan kaçınarak, kabul edilemeyecek birtakım özürlerle nedenler ileri sürmüştür.

Olağanüstü komiserler, Harbiye Nazırının bu davranıªşından doğacak kötü sonuçlar üzerine Osmanlı Hükümetiªnin dikkatini çekerken, Karadeniz Ordusu Başkomutanının bildirdiği Konferans kararlarını uygulamak için ne gibi önlemler almayı düşündüğünü öğrenmek isterler.

Olağanüstü komiserler, olayı öğrenen İtilaf devletleri Yüksek Kurulunu aydınlatmak üzere, Yüksek Kurul adına verilen buyrukları Harbiye Nazırının yerine getirmemesi karşısında Osmanlı Hükümetinin görüşlerini hemen bilªdirmesini ister.�� diyorlar.

Baylar, Osmanlı Hükümeti, bu notaya verdiği yanıtta: ��İzmir�e Yunanlıların nasıl girdiğini; Karma Yarkurulun nasıl soruşturma yaptığını ve soruşturmaya değin geçen zaman içinde, Yunan yırtıcılığı karşısında halkın nasıl canını kurtarma ve namusunu koruma kayªgısına düştüğünü; hükümetle ordunun her zaman Soruşªturma Yarkurulunun adaletine ve insafına güvendiğini; yalnız, akan kanları geçici de olsa dindirmek için, Osmanlı Harbiye Nazırlığının General Miln Cenaplarına 23 Ağustos 1919 günlü yazı ile öneride bulunmuş olduğunu bildiyor ve bu önerinin, Yunan birlikleriyle Ulusal Kuvvetler araªsına Osmanlı birlikleri yerleştirmek olduğunu; fakat bu önerinin kabul edilmediğini�� açıklıyor.

Sonra: ..Yunanlıların girdikleri bölgeye Yunan birliklerinden başka, İtilaf devletleri birliklerinin girmeleri önerisiyle ilgili 20 ve 27 Ağustos 1919 günlü iki yazıya ve bunların yanıtsız kaldığına işaret olunuyor.



Bundan sonra da: �General Miln Cenaplarının, kendi çizdiği sınırı gösterir yazılarının ( 3 Kasım 1919) Harbiye Nazırlığına gönderilmesi noktasına değinilerek, Harbiye Nazırının, böyle bir yazı yükümlerini uygulamaya tek başına yetkili olmaması dolayısıyla, hükümete başvurduğundan ve hükümetçe de komiserlere durumun bildirildiğinden� söz ediliyor.

Daha sonra, geçici sınır çizgisine değin Yunanlıların girmesine engel olan kuvvetin, halk topluluğu olduğu bildiriliyor. Hükümetin ve ordunun, halkın bu tutumunu önleyemediği belirtilerek, işe bir çözüm yolu bulunması bir daha rica ediliyor ve: �Gerek hükümeti ve gerek Harbiye Nazırlığını, sözde Yüksek Kurul kararlarını uygulamıyor gibi bir suçlamadan artık kurtarmaya iyilikseverlikle aracı olunması� yolundaki yalvarmalara üstün saygılar da eklenerek, karşılık yazıya son veriliyor. (belge: 218)

Sayın baylar, şimdi de Cemal Paşa�nın mektuplarında dokunduğu noktalara işaret edeceğim.

Harbiye Nazırı, bize İtilaf devletleri komiserlerinin notasını okuturken bir yandan da, öteden beri yaptırmak ya da bizi yapmaktan alıkoymak istediği noktaları yineliyor ve pekiştiriyordu. Cemal Paşa�nın, istediklerini bu kez ileri sürer ve önerirken, sözü geçen notayı da okutarak bizim ruhsal ve içsel durumumuz üzerinde etki yapmayı düşünmüş olduğunu kestirmek, bilmem doğru olur mu?

Cemal Paşa, İtilaf devletlerinin siyasal eğilimlerinden söz ettikten sonra: �Hükümet, Vilson ilkelerine göre kabul edebileceği yenilikleri yapmaya söz verir nitelikte bir bildiriyi yakında yayımlayacaktır. Dahiliye Nazırını gücendirmemelidir; çünkü görevinden çekilir. O çekilince bunalım olur. Meclis açıldığı zaman Dahiliye ve Hariciye Nazırları kesin olarak değiştirilecektir. Düşmanlar, Meclisi açtırmamak istiyorlar. Dahası, Muhipler Cemiyetinin Padişaha başvurarak bu Meclisin yasal olmadığını bildirip dağıtılmasını isteyeceği haber alındı.� (belge: 219) diyor ve milletvekillerinin Ankara�ya gelmesi işinden söz ediyor.



İTİLAF DEVLETLERİNİN KARADENİZ BAŞKOMUTANI, OSMANLI HARBİYE NAZIRINA DOĞRUDAN DOĞRUYA YÖNERGE VE BUYRUK VERMEKTEDİR



Şimdi baylar, bu üç belgeyi göz önünde tutarak, hep birlikte, kısa bir yorumlama yapalım:

Komiserlerin notasından anlıyoruz ki, İtilaf devletªlerinin Karadeniz Başkomutanı Bay Corç Miln, Osmanlı Devletinin Harbiye Nazırına, Cemal Paşa�ya, doğrudan doğruya kendi buyruğu altındaymış gibi yönerge ve buyªruklar vermektedir. Cemal Paşa, şimdiye dek bize bundan söz etmedi.

Ve yine anlıyoruz ki, Osmanlı Devletinin Harbiye Nazırı, aldığı yönerge ve buyrukları yerine getirmemekten ve kabul edilemeyecek özürler ve nedenler ileri sürmüş olmaktan ötürü suçlanıyor.

Harbiye Nazırının aldığı buyrukların ne olduğunu kestiriyoruz ve niçin yerine getirmemekte olduğunu da anlıyoruz. Çünkü, Ulusal Kuvvetler engel olmaktadır. Ulusal Kuvvetler, Harbiye Nazırının ve hükümetin, Başªkomutan Bay Corç Miln�in buyruklarına ve yönergelerine u***** verdiği ya da vereceği buyruklara boyun eğiyor. İşte komiserler bunu, Paris�teki Yüksek Kurul adına kabul edilebilecek özür ve neden saymıyorlar. Demek istiyorlar ki hükümetseniz, Harbiye Nazırı iseniz; ülkeye, ulusa, orduya egemen olmalısınız. Egemen iseniz özürler ve nedenler kabul edilemez.

Baylar, Ali Rıza Paşa Hükümeti, 2 Ekim 1919�da işªbaşına geldi. Ondan önce Ferit Paşa Hükümeti vardı. Bu duruma göre, Ulusal Kuvvetlerle Yunan birlikleri arasında Osmanlı birlikleri yerleştirilmesiyle ilgili, 23 Ağusªtos 1919 günlü öneriyi yapan Ferit Paşa Hükümetidir. Düşman eline geçen bölgenin yalnız İtilaf birlikleri elinde bulunmasıyla ilgili 20 ve 27 Ağustos 1919 günlü önerileri yapan da Ferit Paşa Hükümetidir.

Ali Rıza Paşa Hükümeti daha bir öneri ortaya atmış değildir. Ama tersine, Başkomutan Miln, 3 Kasım 1919 günü düşmanların gireceği bölgenin sınırını belirtiyor ve bu sınıra değin Yunanlıların girmesinin sağlanmasını Harbiye Nazırı Cemal Paşa�ya buyuruyor. İşte Cemal Paşa�nın yerine getiremediği buyruk bu olur. Teşekkür olunur ki gerek kendisi ve gerek üyesi bulunduğu hüküªmet, iş başına geldiklerinden çok çok bir ay sonra, Ulusal Kuvvetler karşısında güçsüz olduklarını, yabancı komiserlere söyleyebilmişlerdir.

Baylar, bu belgelerden anlaşılması gereken en önemli ve en anlamlı nokta, bence, hükümetin ortak notaya verdiği yanıtta, komiserlerin ileri sürdükleri noktalara büyük bir alçak gönüllükle ve büyük bir incelikle karşılık verilirken bir yön üzerinde hiç durulmamış olmasıdır. O da baylar, Bay Corç Miln�in doğrudan doğruya Osmanlı Devletinin Harbiye Nazırına buyruk ve yönerge vermekte olmasıdır. Bu durum ne ulusun örgüte karşı her şeyi onur işi yapan Harbiye Nazırının, ne de Osmanlı Devletinin bağımsızlığını sağlamak sorumluluğunu yüklenmiş olan hükümetin onuruna dokunmuyor. Bu durumun, kendilerinin onurunu ve devletin bağımsızlığını çoktan zedelemiş olduğunu anlamak istemiyorlar. Hiç olmazsa protesto etmiyorlar. Hiç olmazsa: "Bağımsızlığı ortada kaldıran bu sataşmaya ve saldırıya maşa olamayız!�� diye bağırmayı göze alamıyorlar... Göze alamıyorlar baylar, çünkü korkuyorlar, Nitekim korktukları başlarına geldi. Bunu ªyakında göreceğiz. Korkmamak için, insanlık onuruna ve ulusal onura dokunulamayacak bir çevrede ve öyle koşullar içinde bulunmak gerekir. Buna önem vermeyenlerin, aslında bir insan için, bir ulus için dokunulmaz olarak kalması en büyük namus ülküsü olan kutsal kavramlar üzerinde, çoktan saygısız ve duygusuz oldukları yargısına varmakta yanlışlık yoktur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:09 pm

ADALET DİLENMEKLE VE ACINDIRMAKLA ULUS İŞLERİ, DEVLET İŞLERİ GÖRÜLEMEZ



Adalet dilenmekle ve başkalarını kendine acındırªmakla ulus işleri, devlet işleri görülemez; ulusun ve devletin onuru ve bağımsızlığı güven altına alınamaz.

Adalet dinlemek ve acındırmak gibi bir ilke yoktur. Türk ulusu, Türkiye�nin yarınki çocukları, bunu bir an uslarından çıkarmamalıdırlar.

Baylar, Cemal Paşa�ya, komuta değişikliğiyle ilgili noktalarda verdiğimiz karşılığı bilginize sunmuştum. İzin verirseniz, o karşılığın başlangıç kısmı olan öbür noktalar üzerindeki düşüncelerimizi de özetleyeyim.

Temel noktalar üzerindeki görüşlerimiz şunlardı:

1- İtilaf devletlerinin her biri, bütün Türkiye�den en çok çıkar sağlamak amacını gütmektedir. Bu, Türkiye�de, güvenilir bir dayanak noktası bulmaya bağlıdır. Yabancıların açıktan açığa karşıt ve kırgın görünmelerinin nedenini, hükümetin tarafsızlık durumunda aramalıdır; güçsüz ve dayanıksız olmasında aramalıdır.

2- Hükümet, bildiri yayımlamakta tezcanlılık gösªtermemelidir. Bildiri, hükümetin durumu sağlamlaştıkªtan sonra yayımlanmalıdır. Hükümetin güçlü olması, her bakımdan Ulusal Kuvvetlere dayandıgı kanısını uyanªdıracak bir yol tutturmasına ve bunu bütün dünyaya duªyurmasına bağlıdır.

Meclis toplandıktan ve Mecliste güçlü bir ��Müdafaai Hukuk Cemiyeti Grubu�� kurulduktan sonra, bildiriye sıra gelebilir. Kesinlikle bildiri, Barış Konferansına gidecek delegeler yola çıkmadan önce, ama grupla görüş birliğine varılarak düzenlenmelidir. Çünkü, böyle olmazsa, önem ve değer verilmeyecektir. Bir de, kabul olunacak yenilikleri duyurmakla işe başlamak doğru değildir. Tersine, bildiªride söze, ulusun bağımsızlığından ve ülkenin bütünlüªğünden başlamak, ancak bunun sağlanması koşuluna bağlı olmak üzere yönetim işlerinin ana çizgilerini saptaªmak uygun olur.

Bu bildiriye temel olacak önemli noktalar, Sıvas Genel Kongresi Bildirisinde ve Tüzüğünde vardır. Orada, yarınki sınırlar, devletin ve ulusun bağımsızlığı, azınlıkªların hakları, yapılacak yardımın ulusça nasıl anlaşıldığı açıkça belirtilmiştir. Böyle bir bildiri, şimdiden düzenlenir ve Meclis açıldığı zaman çoğunluk grubuyla görüşüldükten sonra yayımlanır. Uygun olanı budur.

3- Dahiliye Nazırının çekilmesiyle hükümette bunalım çıkmasına bir neden görülmemektedir. Böyle bir düşünªceden Dahiliye Nazırına sadrazam gözüyle baktığımız anªlamı çıkar. Bir hükümette ancak hükümet başkanının çekilmesiyle bunalım çıkar. Hükümetin, Dahiliye Nazırı Şerif Paşa�ya; onun da Ferit Paşa�ya ayak uydurduğu ve bağlı olduğu anlaşılıyor.

Meclis açıldığında Dahiliye ve Hariciye Nazırlarının kesin olarak değiştirilecekleri yolundaki işareti anlayaªmadık. Bu nazırlar şimdiden böyle bir söz verdiler mi?

Düşmanların, Meclisi açtırmak istemeyecekleri, kuşku götürmez bir gerçektir. Yalnz Padişahın Meclisi dağıªtacağı da düşünülebilir mi? Eğer böyle olabilecekse o halde Millet Meclisini İstanbul�da, dağıtmak ve ulusu meclissiz bırakmak için mi topluyoruz? Öyle ise, Padişahın bu koªnudaki görüşlerinin, Kurulumuzca kesin olarak şimdiden bilinmesi gerekir ki, milletvekillerini dışarda güvenli bir yerde toplamak için girişimlerde bulunalım. Yoksa Meclis, İstanbul�da toplanma yüzünden yukarda belirtilen durumlaªra düşerse, bunun sorumluluğu İstanbul�da toplanmasını üsteleyenlere düşecektir.

4- Milletvekillerinin görüşmek üzere Ankara�ya gelmeleri yararlıdır.

*





ANKARALILAR İLE YAKINDAN TANIŞMAK İÇİN VERDİĞİM KONFERANS



Baylar, beni, gerçekten içten gelen parlak ve güven verici duygularla karşılamış olan sayın Ankara halkı ile daha yakından tanışmak ve onlarla görüşmek bir ödev olmuştu. Onun için, görüşmek üzere çağırdığımız milletªvekillerinin gelişlerini beklediğimiz günlerde, toplanan sayın Ankaralılara, bir konferans vermiştim. (belge: 220)

Bu konferansta temel olarak aldığım noktalar üzerinde kısaca konuşayım:

Vilson ilkeleri: Bu ilkelerin 14 maddesinden Türkiye�yi ilgilendirenleri vardı. Aslına bakılırsa, yenilmiş ve Ateşkes Anlaşması imzalamış olan Osmanlı Devleti, bu ilkelerin gönül okşayıcı ve göz aldatıcı görünüşüyle bir zaman oyaªlandı.

30 Ekim 1918 günü imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması maddeleri ve özellikle bu maddeler arasında yedincisi, beyni yakan ateşli bir ağı idi. Yalnız bu madde, yurdun geri kalan kısmını, düşmanların almasına hazır bir durumda bulundurmaya yeterdi.

İstanbul�da, birbiri ardınca gelen ve güçsüz kişilerle kurulan hükümetler onursuz, *********, aşağılık görünüşleriyle suçsuz ve Tanrı�ya bel bağlamış ulusun simgesi tanınªdı; saygıdeğer bir durumda görülmemeye başlandı. Bu yüzden, dünyanın uygar devletleri, uygarlık gereğini unuªtacak kadar saygısız oldular. Öteden beri Türk ulusuna karşı, dünyanın dört bucağında yapılan en mantıksız propagandalar, her zamandan çok dinlenmeye değer görüldü.

Dokuz aydan beri başlayan ulusal uyanış ve çalışma, durumu ve görunüşü değiştirdi; daha da çok değiştirecektir. Ulus, gerçekleşen birliği sürdürürse ve bağımsızlığı için özveriden çekinmezse başarı kesindir. Erzurum ve Sıvas Kongrelerinde saptanan ilkeler, ulusun ulaşacağı amaçlar için temel olacaktır.

Ferit Paşa Hükümetini düşüren ulustur. Fakat Ali Rıza Paşa Hükümetini iş başına getirme sorumluluğu ulusun değildir. Ama, bu konuda uzlaşmış durumdayız.



ANKARA�YA GELEN MİLLETVEKİLLERİYLE YAPTIĞIM GÖRÜŞMELER

Baylar, şimdi de Ankara�ya gelen milletvekilleriyle ilişªki kurmaya ve görüşmeye başlayalım:

Milletvekilleri hepsi bir günde ya da çeşitli günlerde topluca bulunamadılar.Tek tek ya da küçük küçük topluluklar olarak gelip gittiler. Bu kişilerin ya da toplulukların hepsine ayrı ayrı hemen aynı temel noktalan günlerce ve birçok kez anlatmak zorunda kaldık.

Her şeyden önce, içgücünün, yürek ve vicdan gücünün yüksek tutulması gerekir. Bunu bilirsiniz. Bir de bu gücü artırmak üzere:

İlkin, iç ve dış durumun güven ve genlik verici nitelikte gelişim gösteren noktalarını ve yönlerini araştırarak açıklamaya ve tanıtlamaya çalıştık.

Sonra, belirli bir amaçta bilinçli ve dayanışlı olarak birªleşmenin sarsılmaz bir güç olduğu gerçeğini, yorulmaksızın yineledik.

Bir toplumun yaşamasının ve mutluluğunun, ancak dilekte ve dileği gerçekleştirme yolunda tam birlik olmasına bağlı bulunduğunu açıkladık. Yurdun kurtarılması, bağımsızlığın sağlanması amacına yönelik olan ulusal birliğiªmizin köklü ve düzenli örgütlerin bulunması ve bu örªgütleri iyi yönetebilecek kafaların ve güçlerin, bir tek beyin, bir tek güç olarak birleşmiş ve kaynaşmış duruma gelmeªsine bağlı olduğunu söyledi ve bu arada, İstanbul�da açılacak Millet Meclisinde güçlü ve dayanışık bir grup meydana getirilmesi zorunluluğunu ortaya koyduk.

Ulus, ancak devletlerin yıkılma ve çökme kargaşaları içinde bulunduğu zamanlarda tarihin yazdığı çok önemli ve korkunç günler yaşıyordu. Böyle günlerde alınyazısını kendi eline almak uyanıklığını gösteremeyen ulusların geleceği karanlık ve korkuludur.

Türk ulusu bu gerçeği anlamaya başlamıştı. Bu anlayış sonucuydu ki, kurtuluş umudu veren her içten çağrıya koşªmakta idi. Ancak, uzun yüzyılların uyuşturucu yönetim ve eğitiminin etkisinden bir toplumun, bir günde bir yılda kurtulabileceğini düşünmek ve kabul etmek doğru değildir.

Böyle olduğu için, durumu ve gerçeği bilenler, elinden geldiği ölçüde kendi ulusunu uyarıp aydınlatarak kurtuluş yolunda ona kılavuzluk etmeyi en büyük insanlık ödevi bilmelidirler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
al bırde burdan yak
Süper Moderatör
Süper Moderatör
al bırde burdan yak


Erkek Yengeç Kedi
Mesaj Sayısı : 1022
Yaş : 37
Nerden : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
İş/Hobiler : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Kişisel İleti : !!! Ne FArk Ederkİ !!!
Yaz. : Süper Moderatör
Ruh Hali : NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Kizgin10
Points : 57755
Kayıt tarihi : 27/02/09

NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: NUTUK - Büyük Eser   NUTUK - Büyük Eser - Sayfa 3 I_icon_minitimeSalı Mart 10, 2009 7:09 pm

Nutuk1 (16.Bölüm)


TÜRK ULUSUNUN EN BELİRGİN İSTEK VE İNANCI KURTULUŞ

Türk ulusunun yüreğinden, vicdanından kopup gelen en köklü, en belirgin istek ve inanç belli olmuştu: Kurªtuluş!

Bu kurtuluş çığlığı Türk yurdunun bütün ufuklarında yankılanmaktaydı. Ulustan, başka bir açıklama istemenin yeri yoktu. Artık bu isteği dile getirmek kolaydı. Nitekim, Erzurum ve Sivas Kongrelerinde ulusal istek belirtilmiş ve dile getirilmişti.

Bu Kongrelerin ilkelerine gönülden bağlı olduklarını söyledikleri için ulusça vekil seçilen kişiler; her şeyden önce, bu ilkelere bağlı kimselerden, bu ilkeleri yayan dernekle ilgisini gösterir ad ve sanda,bir grup kuracaklardı: ��Müdafaai Hukuk Cemiyeti Grubu.�� İşte bu grup, ulusal örgüte ve dolayısıyla ulusa dayanarak, her nerede olursa olsun, ulusun kutsal isteklerini korkmadan dile getirecek ve savunacaktı.

Baylar, ulusun istek ve ereklerinin de, kısa bir programa temel olacak biçimde topluca yazılması görüşüldü. Ulusal Ant adı verilen bu programın ilk karalamaları da, bir fikir vermek amacıyla, kaleme alındı. İstanbul Meclisinde bu ilkeler, gerçekten toplu olarak yazılmış ve saptanmıştır.



ULUSAL ANT HAZIRLANIYOR

Baylar, her görüştüğümüz kişi ya da kişiler, bizimle düşünce ve görüş birliği yaparak ayrılmışlardı. Ama, İstanbul Meclisinde ��Müdafaai Hukuk Cemiyeti Grubu�� diye bir grup kurulduğunu işitmedik. Niçin? : Evet, niçin? Buna bugün yanıt isterim!

Çünkü baylar, bu grubu kurmayı vicdan borcu, ulus borcu bilmek durum ve yeteneğinde bulunan baylar inansız idiler� korkak idiler�bilgisiz idiler.

İnansız idiler; çünkü, ulusal isteklerin gerçekliğine ve kesinliğine ve bu isteklerin dayanağı olan ulusal örgütün sağlamlığına inanmıyorlardı.

Korkak idiler; çünkü, ulusal örgütten olmayı tehlikeli görüyorlardı.

Bilgisiz idiler; çünkü, tek kurtuluş dayanağının ulus olduğunu ve olacağını kavrayamıyorlardı. Padişaha dalkavukluk ederek, yabancılara hoş görünerek, yumuşak ve incelikli davranarak, büyük ülkülerin gerçekleştirilebileceğine inanma bönlüğünü gösteriyorlardı.



ULUSAL ÜLKÜNÜN VE ULUSAL ÖRGÜTÜN KISA BİR ZAMANDA SAĞLADIĞI ŞEREFİ VE VARLIĞI KÜÇÜMSEYENLER

Bundan başka, baylar, iyilik bilmez ve bencil idiler� Ulusal ülkünün ve ulusal örgütün kısa bir zamanda sağladığı şerefi ve varlığı küçümsüyorlardı. Yaratılan durumun ve varlığın kolayca elde edilebileceği sanısına ve kuruntusuna kapılmakla çirkin büyüklenme duygularını kandırma isteğine kapılıyorlardı�

Erzurum�da, Sıvas�ta söylenmiş ve saptanmış bir sanı, olduğu gibi kabul etmek, küçüklük olmaz mıydı?! O sandan daha anlamlı san mı yoktu?!

Evet, işittik baylar; varmış: �Fellahı Vatan Grubu�.

Baylar, geçmişle ilgili evreleri ve olayları; burada anlatabileceğim çerçeve içinde, gerçeğe uygun olarak saptamak kararındayım. Bunun için, tam üzerinde bulunduğumuz noktayla ilgili bir konuyu da açık yürekle bilginize sunacağım.





ANKARA�DA TOPLANMA DÜŞÜNCESİ

Ben, Millet Meclisinin İstanbul�da saldırıya uğramasını, dağılmasını kesin olarak bekliyordum. Böyle bir durum olursa başvurulacak önlemi de kararlaştırmıştım. Hazırlığa ve gerekli düzenlemelere de başlanmıştı. Ankara�da toplanmak�
İşte bu görevi yaparken, ulusça yanlış anlaşılmaya yol açmamak için, önlem olarak da bir şey düşünmüştüm: Millet Meclisi Başkanlığına seçilmek. Amacım, dağıtılan milletvekillerini, Millet Meclisi Başkanı niteliği ve yetkisiyle çağırmaktı. Gerçi bu önlem, ancak görünüşü kurtarmak için ve geçici olarak işe yarardı. Ama, herhalde, sıkıntılı zamanlarda, yararı geçici de olsa, her türlü önlemin alınmış olması gereksiz sayılamaz.

Gerçekte, İstanbul�a gitmeyecektim. Ama bunu açığa vurmaksızın, zaman kazanacak ve geçici olarak görev başında bulunmuyormuşum gibi, işler düzenlenecek ve Meclisi başkan vekilleri yöneteceklerdi.





Bu önlemin uygulanması, kuşkusuz Meclise katılan ve işin aslını kavramış olması gereken arkadaşların yardımları ve çalışmalarıyla olabilecekti.

Baylar, bu işi gereken kişilere söyledim. Düşüncemi ve görüşümü uygun buldular. Bu yolda çalışacaklarına söz ve güvence vererek İstanbul�a gittiler.

Ama, pek az, belki bir ya da iki arkadaştan başkaªsının, bu konu ile hiç ilgilenmediklerini öğrendim.

Bu konuda üstün gelen düşünüş ve mantık şu imiş: Bunca milletvekilleri içinde Meclis Başkanı olacak yeterlikte bir adam bile yok mudur ki, Meclise gelmemiş olan bir milletvekilini kendi yokken başkan seçeceğiz... Mecliste bulunan sayın üyeleri bu denli yetersiz göstermek, yabanªcılar üzerinde kötü etki yapmaz mı?

Bir başka mantık da şu: Meclis Başkanlığına Ulusal Kuvvetler Başkanını seçmek, daha ilk günden Meclis üzerine kuşku ve saldırı çekmeye yol açmaktır. Akıllı işi değildir.

Bu türlü düşünen ve mantık yürütenlerin bana pekª de uzak kişiler olmadıklarını görenler, susmayı yeğ tutmuşlar.

Baylar, açıkça söylemeliyim ki bu önlemin alınmamış olması, Meclis dağıldıktan sonra beni, küçük bir güçlükle karşılaştırmıştır. Bunu da sırası gelince bilginize sunacağım.



*

HARBİYE NAZIRI CEMAL PAŞA�NIN İŞTEN UZAKLAŞTIRILMASI ÖNERİSİ KARŞISINDA ALİ RIZA PAŞA HÜKÜMETİ

Baylar, Millet Meclisi, 12 Ocak 1920 günü açılmıştı. Aşağı yukarı on gün sonra, Harbiye Nazırının 21 Ocak 1920 günlü bir telini aldım. Olduğu gibi bilginize sunuyorum:



Geciktirilmesi sorumluluğu gerektirir. Harbiye, 21.1.1920



Ankara�da Yirminci Kolordu Komutanlığına

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:

İngilizler, hükümete verdikleri bir notada, benim Cevat Paşa Hazretlerinin görevden çekilmemizi istediler. Hükümetçe, olmaz diye şiddetle bir karşılık verildiyse de durum, hükümetin kalmasını ve yalnız benimle Cevat Paşa�nın çekilmemizi gerektirdi. Harbiye Nazırlığına Salih Paşa vekillik edecektir. Hükümeti güç duruma sokacak bir davranışta bulunulmamasını rica ederim. Yoksa durum düşündüğünüzden daha ağır olur.

Harbiye Nazırı

Cemal
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
NUTUK - Büyük Eser
Sayfa başına dön 
3 sayfadaki 6 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
 Similar topics
-
» 10. yıl marşı mp3+nutuk mp3+gençliğe hitabe mp3+istiklal marşı mp3
» En büyük 10 Komplo Teorisi
» OkunabiLen En Büyük Sayı
» Bir Büyük Aşkın Öyküsü
» Gökhan Türkmen - Büyük İnsan

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Yerli Mekan -- Mekanın Burası :: Genel Kültür :: Mustafa Kemal ******-
Buraya geçin: