Lozan görüşmeleri sırasında Anadolu'ya gelen İngiliz kadın gazeteci Grace Ellison, Mustafa Kemal Paşa ile röportaj yaparken, Zübeyde Hanımı merak eder ve yanına çıkar. Ölüm döşeğindeki Zübeyde Hanım, oğlu Mustafa Kemal'e olan sevgisini, "Allahın bana bu oğlu vatanı kurtarmak için gönderdiğine inanıyorum" sözleri ile ifade eder...
1923
Yazı masalarının birinin üzerinde Napolyon'a ait bazı kitapları görünce, "Sadece büyük bir zafer hakkında tebriklerim yerine, "Küçük Korsikalı" hakkında bir kitap getirmediğime" teessüf ettim, dedim.
"- Böyle bir şey düşünmeyiniz, o beni büyük bir general olarak alâkadar eder, fakat..."
- Ben zannediyordum ki, sizin ona karşı alâkanız hayranlık derecesine varır, öyle diyorlar.
"- Ne garip bir rivayet! Tabii ben bütün büyük sevkülceyşçileri tetkik ederim; fakat Sakarya'yı Austerlitz'e benzetmek büyük bir kompliman değildir. Napolyon ihtirası her şeyden öne koydu. O kendisi için dövüştü. Gaye için değil. Neticede mukadder olan inhidam geldi."
- Muvaffakıyetten hiçbir an şüphe ettiniz mi?
"- Hayır! Asla. Ben, bütün planı en başlangıçtan beri olduğu gibi gördüm, (hiç cephanemiz kalmadığı zamanlar bile) ve neticeyi bildim. Bir kan akmasına ve harabiyete mâni olmak için uzun zaman geciktik. Fethi Bey, son bir tedbir olmak üzere Londra'ya gitti. Çünkü biz kanla değil, mürekkeple yapılmış bir muahede istiyorduk."
Gözüm, Paşanın yazı masasının üzerinde asılı duran yakışıklı bir Türk hanımının portresine ilişti:
- Ne güzel bir yüz!
Paşa, göze çarpan bir gururla: "Anam," dedi.
- Onu görmenin büyük zevkine varabilir miyim?
"- Çok hastadır. Doktorlar, gece-gündüz yanındadırlar. Heyhat, korkuyorum artık iyi olmayacak."
Sonra merdivenden çıkıp hastanın dairesine gittik. Onu bir divan üzerinde yastıklara dayanıp oturuyor görünce şaştım. İlk önce onun ölüme bu kadar yakın olduğuna inanmak güçtü.
"- Yazık," dedi Mustafa Kemal, "Onun ıstırabı benim yüzümdendir. Benim sürgün kaldığım yıllar esnasında çektiği ıstırap ve döktüğü gözyaşlarının hesabını şimdi veriyor."
O, çok söylemeyecek kadar meyustu, sesinde keder vardı.
- "Şimdi siz de onun zaferine iştirâk edebilirsiniz," dedim. "Oğlunuzla kim bilir ne kadar iftihar ediyorsunuz. Onun yaptıkları fevkalâdedir. Ben yalnız O'nun eserini görmüş olmak ve O'nunla konuşmuş olmakla iftihar ediyorum."
Bana heyecanla teşekkür etti ve
"- Allahın bana bu oğlu vatanı kurtarmak için gönderdiğine inanıyorum" dedi.
Allah'a böyle ulu insan gönderdiği için şükür etmeliyiz ve Mustafa Kemal'imize layık evlatlar olmalıyız