2 NUMARALı koğuşta
sadece iki yatak doluydu. Birinde Faruk yatıyordu, ötekinde ateşten
inleyen bir yaralı. Kalan yirmi küsur yatak boş ve dağınıktı.
Faruk, küçük idare lambasının zayıf ışığında, sırt üstü, gözleri
kapalı, bu akşam nöbetçi olan Nesrin'in gelmesini bekliyordu. Nöbetçi
hemşirelerin koğuşları denetleme saatiydi.
Çok iyi tanıdığı zarif ayak sesleri duyuldu, yaklaştı, yaklaştı,
yaklaştı, koğuşa girdi. Faruk bir çığlık bekliyordu. Beklediği oldu.
Nesrin çığlığı bastı:
"Aaaaaaaaaa! Bu yaralılara ne oldu Faruk Bey? Nerede bunlar ?"
Faruk oturdu :
"Galiba Beyoğlu'na çıktılar..”
Ayaklarını karyoladan yere sarkıttı :
"..Pinti felekten bir gece çalacaklar:'
"Şaka yapmayın ne olur !”
"Peki. Kaçtılar Nesrin Hanım !”
Nesrin isyan etti :
"Neden ama ?"
"Cepheye dönmek istiyorlardı. Doktorlar izin vermeyince, kaçtılar !“
"Hiçbiri daha iyileşmemişti ki …“
"Zararı yok. Cephenin havası, karavanası insanı hastaneden daha çabuk iyi eder !“
Nesrin kapıya yürüdü :
"Ben olayı nöbetçi doktora bildirmek zorundayım…“
Faruk uzanıp kızın elini yakaladı :
"Hayır, durun lütfen. Dün kaçacaklardı. Bu akşam kaçmalarını ben
tavsiye ettim. Çünkü sizin nöbetçi olacağınızı biliyordum, ricamı
dikkate alacağınıza güveniyordum. Kaçakların istasyona ulaşıp cephe
trenine binmeleri için bir yarım saate daha ihtiyaçları var. Sonra
hastaneyi ayağa kaldırabilirsiniz. Şimdi lütfen şuraya oturun. Bir
yarım saatçik dinlenmenizi rica ediyorum !“
Nesrin'i yanındaki yatağa oturttu. Kızın küçük eli hala kocaman avucunun içindeydi. Fark edince utandı :
"Ah affedersiniz…“
Telaşla elini çekti.
……
NESRİN koğuşta, kaçakların cephe trenine binmesi için gerekli zamanın
dolmasını bekliyor ve alçak sesle Faruk'a bugün tanık olduğu büyük
sahneyi anlatıyordu:
"Doktor Mim Kemal Bey, kırık kaburga oynayıp da ciğeri tahriş etmesin
diye geniş bir bandla Paşa'nın göğsünü sıkı sıkı sardı ve cepheye
dönemeyeceğini söyledi. Paşa hiç sesini çıkarmadı.“
"İtiraz etmedi mi ?"
"Hayır.“
Faruk hemen teşhisini koydu :
"Öyleyse kafasına koymuş, o da kaçacak !“